geçmişi konuşmanın kimseye bir yararı olmayacak biliyorum ama şampiyon kadroyu düşünmeden de edemiyorum.
gerçekten masal gibiydi. deron williams rüyasıyla başlayan, lokavtın bitmesiyle bitti denilen ve asıl hikaye bittiği yerde başlayan bir efsane. her şey spontane gelişti ve asla planlı değildi. sonradan takımın ve ligin en önemli silahı olacak hawkins'in rolü; fazla süre almayan ama oyunda olduğu zaman doğru işler yapan faydalı bir bench oyuncusuydu, ama içinden bir jordan çıkacağını o zaman kimse tahmin edemezdi. nba'de raptors rotasyonunda birkaç dakika süre alabilen mensah'ın avrupa basketbolunda howard etkisi yaratacağı yine tahmin edilebilir bir durum değildi.
hem oynayıp hem oynatan, hep doğru kararları veren bir carlos arroyo... üçlük atan, drive eden, asist yapan, rebaund alan ve top çalan, takıma her alanda liderlik eden bir david hawkins... belki de avrupa'nın bileği en düzgün uzunu zoran erceg ve havada gezen, uçanı kaçanı basan, pops mensah bonsu! ve onları tamamlayıcı rolde serhat çetin... başarılı bir takımın 1 veya 2 tane yıldızı olur, diğer oyuncular onları tamamlar ancak biz, her biri ayrı ayrı takımı sırtlayabilecek 4 dominant yabancıya sahiptik ve hücumda hangisi tıkansa diğeri üzerinden oynayıp, durdurulması mümkün olmayan bir ekip görüntüsü veriyorduk.
basketbolun tanrıları kesinlikle bizimleydi. d-will gittikten sonra normal şartlar altında bile bulmanın kolay olmadığı arroyo ve bonsu gibi iki silahı sezon ortasında kadromuza kattık ve otoritelerin her şey bitti dediği anda, 3 kupalı rüya takım anka kuşu gibi küllerinden doğdu.
bu kadronun dağılması üzücü tabi ama benim asıl üzüldüğüm ve yukarıda anlatmaya çalıştığım, bu oyuncuların parayla yeniden kurulamayacak kadar özel bir, bir araya geliş hikayesine sahip olmalarıdır. mesela erceg (planlı yapılmış tek transfer bu arada) kendi pozisyonunda ülkesinin yetiştirdiği en önemli iki isimden birisi, diğeri ise dusko savanovic. bu rekabette erceg hep arka planda kalan isim olmuştur ancak final serisinde bu düellonun galibi beşiktaş'la zoran olmuş, bir bakıma kendi hikayesini tamamlamıştır.
daha fazla uzatmayayım... avrupa basketbolunu yakından takip eden biri olarak beni asıl üzen; lig ve kupada şampiyon olabilecek bir kadronun dağılmış olması değil, euroleague'de güle oynaya final four yapabilecek potansiyeli olan ve basketbol tanrılarının öyle olmasını istediği için bir araya gelmiş, gerçek bir rüya takımının dağılmasıdır!
son derece iyi niyetli olduğuna inandığım ve sonuna kadar yanında olduğum fikret orman bunun tam olarak farkına varamadı bence. türk basketbolunun bugünlere gelmesinde önemli role sahip isimlerin başında gelen tuncay özilhan'da öyle. yoksa fikret orman ne yapar eder sponsor bulamıyorsa yaratırdı. veya avrupa kupası hayaliyle yanıp tutuşan ve beşiktaş'lı olduğu bilinen tuncay özilhan bu gücü görmezden gelemez, gerekeni yapardı.
mevcut kadro korunup, takviye olarak yalnızca tutku ve cevher gelseydi bile o kupa türkiye'ye gelirdi. çok ama çok yazık oldu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?