büyük şehir efsanelerinden. ben bile hatırlıdığımı sanıyorum bazen
hugo'nun da amına koyayım tolga abi'nin de
(bkz: tolga abi ben bastım gitmedi)
tolga abi: maalesef n[ybkz]swh[/ybkz], hugo son hakkını da harcadı.
çocuk: hugo nun homuğa goyum[ybkz]swh[/ybkz]!!
tolga abi: ama n, sen böyle söylersen hugo çok üzülür.
çocuk: senin de homuğa goyum.
şeklinde gerçekleştiği rivayet edilen şehir efsanesi.
çocuk: hugo nun homuğa goyum[ybkz]swh[/ybkz]!!
tolga abi: ama n, sen böyle söylersen hugo çok üzülür.
çocuk: senin de homuğa goyum.
şeklinde gerçekleştiği rivayet edilen şehir efsanesi.
o çocuk benim.
ama küfrü tolga abi ya da hugo'ya değil, telefona ettim..
olay şöyle vukuu buldu efendim;
şimdi ben ilkokul 2. sınıftayım o zaman, takribi 8 yaşındayım yani.. öyle hugo delisi falan da değilim, arada bir izliyoruz işte annemizin marimar'ından yalan rüzgarından sıra gelirse..
annem de deli gibi hugo'yu arıyor ben katılayım, yarışayım diye.. ben pek sallamıyorum tabi. bebeyim ama o zamanlarda serden gelen coolluğu taşıyorum..
neyse bir sabah kahvaltı ediyoruz falan annem zıplaya zıplaya geldi, "düşürdüm telefonu, konuştum birazdan yarışacaksın oğlum" falan diye. "vay amk, noluyoruz" falan demeden, kanal 6'dan[ybkz]swh[/ybkz] aradılar. günde 3 yarışmacı katılıyordu ve ben de 3. yarışmacı olarak yarışacaktım..
çok da zikimde olduğundan değil ama kazanırsam avusturalya disneyland'a gönderecek olmaları beni heyecanlandırmadı değil.. o zamanlarda disneyland'ın görüntüleri, videoları televizyonda çokça dönüp çocuk halimle beni heyecanlandırıyordu. hoş şimdi de heyecanlandırıyor gerçi..
kendime de feci güveniyordum hani. özellikle bilgisayar ve atari oyunlarında iyi bir becerim vardır. finaldeki 3 kutu içinden anahtarın hangisinde olduğunu tutturmak dışında önümde bir engel görmüyordum. yani normal şartlarda avusturalya'ya gitme ihtimalimi %33.3 görüyordum. bir takım hesapta olmayan problemi de düşünerek %30 gibi bir ihtimalim olduğunu düşünüyorum.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
neyse annem heyecan yapmış, babam da amcamın kahvesine gidip bütün arkadaşları toplamış kanal 6'yı açmış bekliyorlardı ben yarışacam diye. mahallenin süper çocuğu olarak da bana acaip güveniyorlardı..
derken sıra bana geldi, tolga abiyle naber nasılsın, kaça gidiyosun muhabbeti falan, yarışmaya başladım..
ilk etap tren yoluydu. hatırlayanlar bilir. işte vagondaki hugo'yu trenlerden kurtararak ilerliyoruz falan.. 1 tane bile hak harcamadan canavar gibi geçtim ilk etabı..
tolga abi klasik bravo mravo çekti.. sonra o lanet 2. tura geçtik amk..
2. etap da dağ yoluydu. sürekli koşan hugo'nun dağ'ın yamacında, uçurumlardan düşmemesi için sol tarafta bulunan banketlere atlıyordun..
neyse 2. etap başladı.. başladı başlamasına ama bizim eski ve sikindirik telefonda 5 tuşu tutuk basıyor. o dağ etabı da öyle hassas ki, bir an var, tam o anda basmazsan hugo aşağı düşüyor uçurumdan. yarım saniye önce ya da sonra basarsan hugo hoooppp "hugo leeee löööö lüüü" diyip gümlüyor amk..
sonuç : bir tane bile bankete atlayamadan 3 hakkımı da harcadım amk.
son hatırladığım fotoğraf, hugo'nun yarraa yemiş bi şekilde kafasında kuşların uçması ve tolga abi'nin "aaaa niye böyle oldu peter pan'cım, ne güzel yarışıyordun" falan filan demesiydi..
sinirlendim, gözlerim doldu. kıracaktım ziktiminin telefonunu..
"yaa işte tolga abi telefonun tuşu basmıyor. kuvvetli basınca da içeri göçüyor.. yani yapcak bişi yok, 5 tuşundan başka bir tuşla zıplayabilseydi hugo belki böyle olmazdı" falan fişmekan...
akabinde işte zibille küfrettim telefona da neyse ki kapatmıştık telefonu.. tolga abi küfürlerime maruz kalmadı..
sonra babam eve geldi boynu bükük bi şekilde.. sanki evladına askerlik şubeden pembe tezkere vermişler amk.. bu kadar problem yapacak ne varsa. anlattım "telefon bokum gibi, tuş basmıyo ben napiim" diye ama düz erkek kafası işte, mazeret buluyorum sandı..
ama işte sülalede beklentiyi yüksek tutunca her türlü mağlubiyet yıkıma yol açıyor..
hayır bi de bişi değil, benim hugo'ya katılmak gibi bi niyetim yoktu ki amk. hugo'ya karşı bi sempatim de yok. işin içinde avusturalya girince biraz heves ettim o kadar. durduk yere hayal kurdurtup, hayal kırıklığı yaşattılar sinir bozucu şekilde..
canım annem güzel annem beni düşünmüş aramış allah razı olsun da, önce insan bi telefona bakar dimi.. joystick'le yarışılmıyor o yarışmada dimi annecim..
1 hafta sonra eve teselli hediyesi diye, hugo tişörtü, hugo terliği, hugo havlusu ve hugoyla ilgili bi sik daha geldi. tam hatırlayamıyorum şimdi.. ben tabi disneyland hayali kurarken elime havlu tutuşturulunca içimden "götüme mi sokayım şimdi ben bunu" derken, anneme de "keşke hugo telefonu gönderselerdi o daha çok lazım" dedim.. hediyelerin de yarısını kardeşlerim yarısını da annem aldı zaten..
bu da böyle bir anı işte..
hugo'nun da tolga abinin de suçu yok. ben o telefonun amk..
ama küfrü tolga abi ya da hugo'ya değil, telefona ettim..
olay şöyle vukuu buldu efendim;
şimdi ben ilkokul 2. sınıftayım o zaman, takribi 8 yaşındayım yani.. öyle hugo delisi falan da değilim, arada bir izliyoruz işte annemizin marimar'ından yalan rüzgarından sıra gelirse..
annem de deli gibi hugo'yu arıyor ben katılayım, yarışayım diye.. ben pek sallamıyorum tabi. bebeyim ama o zamanlarda serden gelen coolluğu taşıyorum..
neyse bir sabah kahvaltı ediyoruz falan annem zıplaya zıplaya geldi, "düşürdüm telefonu, konuştum birazdan yarışacaksın oğlum" falan diye. "vay amk, noluyoruz" falan demeden, kanal 6'dan[ybkz]swh[/ybkz] aradılar. günde 3 yarışmacı katılıyordu ve ben de 3. yarışmacı olarak yarışacaktım..
çok da zikimde olduğundan değil ama kazanırsam avusturalya disneyland'a gönderecek olmaları beni heyecanlandırmadı değil.. o zamanlarda disneyland'ın görüntüleri, videoları televizyonda çokça dönüp çocuk halimle beni heyecanlandırıyordu. hoş şimdi de heyecanlandırıyor gerçi..
kendime de feci güveniyordum hani. özellikle bilgisayar ve atari oyunlarında iyi bir becerim vardır. finaldeki 3 kutu içinden anahtarın hangisinde olduğunu tutturmak dışında önümde bir engel görmüyordum. yani normal şartlarda avusturalya'ya gitme ihtimalimi %33.3 görüyordum. bir takım hesapta olmayan problemi de düşünerek %30 gibi bir ihtimalim olduğunu düşünüyorum.[ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz][ybkz]swh[/ybkz]
neyse annem heyecan yapmış, babam da amcamın kahvesine gidip bütün arkadaşları toplamış kanal 6'yı açmış bekliyorlardı ben yarışacam diye. mahallenin süper çocuğu olarak da bana acaip güveniyorlardı..
derken sıra bana geldi, tolga abiyle naber nasılsın, kaça gidiyosun muhabbeti falan, yarışmaya başladım..
ilk etap tren yoluydu. hatırlayanlar bilir. işte vagondaki hugo'yu trenlerden kurtararak ilerliyoruz falan.. 1 tane bile hak harcamadan canavar gibi geçtim ilk etabı..
tolga abi klasik bravo mravo çekti.. sonra o lanet 2. tura geçtik amk..
2. etap da dağ yoluydu. sürekli koşan hugo'nun dağ'ın yamacında, uçurumlardan düşmemesi için sol tarafta bulunan banketlere atlıyordun..
neyse 2. etap başladı.. başladı başlamasına ama bizim eski ve sikindirik telefonda 5 tuşu tutuk basıyor. o dağ etabı da öyle hassas ki, bir an var, tam o anda basmazsan hugo aşağı düşüyor uçurumdan. yarım saniye önce ya da sonra basarsan hugo hoooppp "hugo leeee löööö lüüü" diyip gümlüyor amk..
sonuç : bir tane bile bankete atlayamadan 3 hakkımı da harcadım amk.
son hatırladığım fotoğraf, hugo'nun yarraa yemiş bi şekilde kafasında kuşların uçması ve tolga abi'nin "aaaa niye böyle oldu peter pan'cım, ne güzel yarışıyordun" falan filan demesiydi..
sinirlendim, gözlerim doldu. kıracaktım ziktiminin telefonunu..
"yaa işte tolga abi telefonun tuşu basmıyor. kuvvetli basınca da içeri göçüyor.. yani yapcak bişi yok, 5 tuşundan başka bir tuşla zıplayabilseydi hugo belki böyle olmazdı" falan fişmekan...
akabinde işte zibille küfrettim telefona da neyse ki kapatmıştık telefonu.. tolga abi küfürlerime maruz kalmadı..
sonra babam eve geldi boynu bükük bi şekilde.. sanki evladına askerlik şubeden pembe tezkere vermişler amk.. bu kadar problem yapacak ne varsa. anlattım "telefon bokum gibi, tuş basmıyo ben napiim" diye ama düz erkek kafası işte, mazeret buluyorum sandı..
ama işte sülalede beklentiyi yüksek tutunca her türlü mağlubiyet yıkıma yol açıyor..
hayır bi de bişi değil, benim hugo'ya katılmak gibi bi niyetim yoktu ki amk. hugo'ya karşı bi sempatim de yok. işin içinde avusturalya girince biraz heves ettim o kadar. durduk yere hayal kurdurtup, hayal kırıklığı yaşattılar sinir bozucu şekilde..
canım annem güzel annem beni düşünmüş aramış allah razı olsun da, önce insan bi telefona bakar dimi.. joystick'le yarışılmıyor o yarışmada dimi annecim..
1 hafta sonra eve teselli hediyesi diye, hugo tişörtü, hugo terliği, hugo havlusu ve hugoyla ilgili bi sik daha geldi. tam hatırlayamıyorum şimdi.. ben tabi disneyland hayali kurarken elime havlu tutuşturulunca içimden "götüme mi sokayım şimdi ben bunu" derken, anneme de "keşke hugo telefonu gönderselerdi o daha çok lazım" dedim.. hediyelerin de yarısını kardeşlerim yarısını da annem aldı zaten..
bu da böyle bir anı işte..
hugo'nun da tolga abinin de suçu yok. ben o telefonun amk..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?