harikulade bir yazı yazmıştır.
--alıntı--
2014 Dünya Kupası, gelmiş geçmiş en zevkli Dünya Kupaları’ndan birisi. Taktikler, dizilişler, sistemler açısından da zihin açıcı, ezber bozucu bir turnuva izliyoruz. Her takım artık aynı taktik dizilişin (4-2-3-1, 4-3-3, 4-5-1 ya da 4-4-1-1) varyantlarını oynamıyor.
Kupanın şüphesiz en çarpıcı taktik diziliş yeniliği “artık eskidi” denilen 3 merkez savunmalı 3-5-2, 3-4-3’lerin modern futbola göre güncellenmiş versiyonlarının geri dönüşü.
Juventus, 3 sezondur üst üste şampiyon olurken hep 3-5-2 oynadı. Türkiye’de Dünya Kupası izleyicilerinin elenmesine en çok üzüldüğü takımlardan 3’ü Şili, Meksika ve Kosta Rika zorlu gruplardan çıkıp sükse yaparken 3 merkez savunmalı oyun planlarıyla başarılı oldular.
Hollanda ise 2014 kadrosundaki Stam, Koeman gibi üst düzey stoper eksikliğine orta sahanın kilit oyuncusu Strootman’ın sakatlığı eklenince Van Gaal radikal bir değişiklik yaptı ve 4-3-3’çü ekolle özdeşleşmiş Portakallar’ı sık sık 3 stoperli dizilişle oynatarak elindeki malzemeden optimum verim aldı.
Van Gaal, 2 yıl önce Beşiktaş’la görüştü ama gelmedi. O zaman en iyisi “Van Gaal kafası”nı Beşiktaş’a getirmek değil mi?
Belli ki Beşiktaş yönetimi, finansal durum nedeniyle Biliç-Scout’lar-Özen üçgeninde arzu edilen ideal 4-2-3-1 takımını kuramayacak. O zaman ezeli rakipleri geçip eldeki malzemeden bireysel yeteneklerin toplamından daha yetenekli bir takım oluşturmak için radikal bir yeniliğe ihtiyaç var. Moledo gibi ideal tandem kimyasını yaratacak lider özellikli bir stoper bütçe nedeniyle alınamıyorsa ortada “genç Rafa Marquez” tadında liberomsu Pedro Franco’nun yanına sağ-sol stoperlerde Ersan-Sivok-Atınç ve zaman zaman Necip’li bir 3’lü kurgu denemeye değmez mi?
2 kanat bekinde, solda rakibe göre Motta ya da İsmail, sağda Torosidis gibi kelepir bir yeni transfer ve Duisburg döneminde zaman zaman orada oynayan Olcay Şahan’la takım savunması-takım hücumu arasında daha dengeli bir kimya oluşturulamaz mı? Böylece 3’lü stoperin önünde oynatılacak Veli ve Atiba gibi oyuncular daha az gömülüp tarzlarına ve üstün özelliklerine daha uygun şekilde daha çok hareketli oynayabilme imkânı bulurlar. Hemen önlerine 10 numaraya ya da rakibe göre 2’sinden birinin yanına 8 numara olarak konulan Oğuzhan, hem daha az sarı kart görür hem de enerjisini 90 dakikaya daha efektif şekilde yayabilir.
Keza Gökhan Töre, Yasin Öztekin gibi yetenekli ama “riskli” oyunculara yüksek bonservis bedeli ödemek yerine o 2’sinin parasıyla alınabilecek üst düzey bir santrfor (mesela Gignac), çift santrforda Cenk Tosun veya Mustafa Pektemek’le eşleştirilebilir. Bir diğer hamle olanağı da Lanzini gibi defansı zayıf olan kreatif oyuncunun Lucescu’nun 100. yıl 3-5-2’sindeki Tümer-Sergen-Pancu pozisyonu örneklerindeki gibi tek hedef santrforun arkasında serbest 2. forvet gibi kullanımı olur.
Her halükarda bu radikal 3-5-2’ye geçiş, Biliç’e daha fazla hamle olanağı sağlayabilir. En azından sürekli finansal duruma bağlı malzeme eksikliğinden kötü oynayan oyuncu yerine daha az kötü oynayanı yamalama kısır döngüsünden kurtulunur.
--alıntı--
ali ece
15 dakika önce bjk tv'ye telefon ile bağlanmıştır, hala konuşma devam ediyor.
sağ bek konusuna çok değindi ali ece. feyenoord'un sol açığı çok kaliteli, bizim sağ kanatı pert eder dedi, açık açık serdar'ın o bölge için yeterli olmadığını tane tane güzel güzel anlattı. 10 numara ve sağ açıktan önce sağ bek transferi yapılmalı dedi.
sağ bek konusuna çok değindi ali ece. feyenoord'un sol açığı çok kaliteli, bizim sağ kanatı pert eder dedi, açık açık serdar'ın o bölge için yeterli olmadığını tane tane güzel güzel anlattı. 10 numara ve sağ açıktan önce sağ bek transferi yapılmalı dedi.
Adam Gibi Adam cümlesinin televizyonda söyleniş şekli.
ntv spor'a transfer olmuştur.
Beni bu akşam seba için yaptığı konuşma ile ağlatmıştır. Son sözü çok özeldi '' bana yaşattığı güzel çocukluğum için sana teşekkürler başkan ''
atarlı bir yorumcu. harbi beşiktaşlıdır.
çok sevdiğim bir abimin yeğeni.
bugün radyo lig'de konuk olduğu programda beckenbauer için ''alman futbolunun ruhani lideri '' ve andre pirlo için kullandığı '' italyada futbolun başbakanı '' tanımlamarıyla beni yerlere yatıran spor yorumcusu. ntv'de bu kadar yarmıyor.
sonra kızım geldi, ağlıyor diyerek canlı yayından müsade istemiştir...
sonra kızım geldi, ağlıyor diyerek canlı yayından müsade istemiştir...
--alıntı--
Ankara’daki Sivas maçında hem Ankaralı Beşiktaşlılar'ın yarattığı “2. İnönü atmosferi” hem de Olimpiyat’takiyle karşılaştırınca Wembley gibi gözüken zemin, Beşiktaşlılar'ı çok mutlu etmişti.
Ancak maçtan sonra Biliç, “Yine de ‘iç saha’ maçlarımızı İstanbul’da oynamayı tercih ederim” demişti. Biliç, yıllarca Hırvatistan-Almanya-İngiltere arasında seyahat eden Bosman sonrası dönemin ilk kuşak gezgin futbolculardandı.
Bu yüzden statlar arası yolculukların oyuncular üzerinde nasıl bir negatif etki yarattığını bizzat çok iyi biliyor. 14 günde İstanbul-Ankara-İstanbul-Belgrad-İstanbul-Kayseri arası kaç kilometre siz hesaplayın. Potansiyel yorgunluğu Biliç, Ankara yolunda çoktan hesaplamıştı.
Dün gece Kayseri deplasmanındaki ilk 60 dakikada Beşiktaş’ın en büyük sıkıntısı buydu. Biliç’in korktuğu başına geldi, Beşiktaş “yorgun” başladı. Örneğin Belgrad deplasmanının ilk yarısında Oğuzhan 40 kez topla buluşmuştu ama dün gecenin ilk yarısında sadece 16 kez topla buluşabildi.
Atiba-Veli-Ozzy-Töre-Olcay-Ba yani Beşiktaş’ın en ilerideki 6’lısı Partizan maçının ilk 45 dakikasında toplam 223 kez topa buluşmuştu. Dün gece ise Kayseri’de bu 5’li artı Olcay yerine oyuna dahil olan Frei ilk yarıda toplamda sadece 146 kez topa dokunabildi.
Olcay’ın darbe alıp oyundan çıkması, sadece pas trafiğini daha da bozmadı Beşiktaş’ın ön alandaki enerjisini de düşürdü. 2. yarıda duran toptan yenilen gol de belli oranda bu şehirler arası gezginliğin sebep olduğu “ruhsal kondisyon seviyesi”nin düşmesiyle ilintili. Beşiktaş, Arsenal ve Tottenham gibi duran topları çok etkili kullanan takımlardan yemediği, yemeyeceği cinsten bir golü Erciyes’ten yedi.
Sonrasında Gökhan Töre’nin kırmızı kartı pozisyonunda İlker Meral, neo-Cem Papila’lığa mı soyundu? Tam olarak ne oldu, bu satırları yazdığım anda hiçbir bilgim yoktu ancak önceki deneyimlerden dolayı şüphem çoktu. Gökhan Töre son maçlarda Ba’dan sonra Olcay’la beraber Beşiktaş’ın en formda ismiydi.
Derbi öncesi Biliç’in isteyeceği en son şeylerden birisi Töre’nin cezalı duruma düşmesiydi. 'Pozisyonun aslını astarını öğrenince gerekirse ayrı bir yazı yazarım' deyip Kerim Frei’la devam ediyorum...
Bu maça kadar Beşiktaş formasıyla Feyenoord deplasmanı hariç hiçbir maçta potansiyelinin yarısını bile sergileyemeyen genç yetenek, Chelsea–Fulham derbisinde, Chelsea’ye göre çok daha az güçlü olan Fulham formasıyla en genç yaşta maçın adamı seçilmiş bir potansiyel arz ediyor.
O maçtakini hatırlatan kalitede patlayıcılık özelliğinden 2 güzel örnek verdi. Ancak yetmedi. Beşiktaş 2-1 öne geçtikten sonra ideal sağ bek yokken, sağ beke devşirilen daha doğrusu devşirilemeyen Necip yerine Linnes gibi sahici bir sağ bek olsaydı, Beşiktaş çok tartışılacak maçı 1 kişi eksikken bile kazanabilirdi.
--alıntı--
Ankara’daki Sivas maçında hem Ankaralı Beşiktaşlılar'ın yarattığı “2. İnönü atmosferi” hem de Olimpiyat’takiyle karşılaştırınca Wembley gibi gözüken zemin, Beşiktaşlılar'ı çok mutlu etmişti.
Ancak maçtan sonra Biliç, “Yine de ‘iç saha’ maçlarımızı İstanbul’da oynamayı tercih ederim” demişti. Biliç, yıllarca Hırvatistan-Almanya-İngiltere arasında seyahat eden Bosman sonrası dönemin ilk kuşak gezgin futbolculardandı.
Bu yüzden statlar arası yolculukların oyuncular üzerinde nasıl bir negatif etki yarattığını bizzat çok iyi biliyor. 14 günde İstanbul-Ankara-İstanbul-Belgrad-İstanbul-Kayseri arası kaç kilometre siz hesaplayın. Potansiyel yorgunluğu Biliç, Ankara yolunda çoktan hesaplamıştı.
Dün gece Kayseri deplasmanındaki ilk 60 dakikada Beşiktaş’ın en büyük sıkıntısı buydu. Biliç’in korktuğu başına geldi, Beşiktaş “yorgun” başladı. Örneğin Belgrad deplasmanının ilk yarısında Oğuzhan 40 kez topla buluşmuştu ama dün gecenin ilk yarısında sadece 16 kez topla buluşabildi.
Atiba-Veli-Ozzy-Töre-Olcay-Ba yani Beşiktaş’ın en ilerideki 6’lısı Partizan maçının ilk 45 dakikasında toplam 223 kez topa buluşmuştu. Dün gece ise Kayseri’de bu 5’li artı Olcay yerine oyuna dahil olan Frei ilk yarıda toplamda sadece 146 kez topa dokunabildi.
Olcay’ın darbe alıp oyundan çıkması, sadece pas trafiğini daha da bozmadı Beşiktaş’ın ön alandaki enerjisini de düşürdü. 2. yarıda duran toptan yenilen gol de belli oranda bu şehirler arası gezginliğin sebep olduğu “ruhsal kondisyon seviyesi”nin düşmesiyle ilintili. Beşiktaş, Arsenal ve Tottenham gibi duran topları çok etkili kullanan takımlardan yemediği, yemeyeceği cinsten bir golü Erciyes’ten yedi.
Sonrasında Gökhan Töre’nin kırmızı kartı pozisyonunda İlker Meral, neo-Cem Papila’lığa mı soyundu? Tam olarak ne oldu, bu satırları yazdığım anda hiçbir bilgim yoktu ancak önceki deneyimlerden dolayı şüphem çoktu. Gökhan Töre son maçlarda Ba’dan sonra Olcay’la beraber Beşiktaş’ın en formda ismiydi.
Derbi öncesi Biliç’in isteyeceği en son şeylerden birisi Töre’nin cezalı duruma düşmesiydi. 'Pozisyonun aslını astarını öğrenince gerekirse ayrı bir yazı yazarım' deyip Kerim Frei’la devam ediyorum...
Bu maça kadar Beşiktaş formasıyla Feyenoord deplasmanı hariç hiçbir maçta potansiyelinin yarısını bile sergileyemeyen genç yetenek, Chelsea–Fulham derbisinde, Chelsea’ye göre çok daha az güçlü olan Fulham formasıyla en genç yaşta maçın adamı seçilmiş bir potansiyel arz ediyor.
O maçtakini hatırlatan kalitede patlayıcılık özelliğinden 2 güzel örnek verdi. Ancak yetmedi. Beşiktaş 2-1 öne geçtikten sonra ideal sağ bek yokken, sağ beke devşirilen daha doğrusu devşirilemeyen Necip yerine Linnes gibi sahici bir sağ bek olsaydı, Beşiktaş çok tartışılacak maçı 1 kişi eksikken bile kazanabilirdi.
--alıntı--
--alıntı--
Üniversite sınavına girmeden önce “3 yanlış 1 doğruyu götürüyor, dikkat!” dediler. Futbolda daha beter: Bazen 1 yanlış 10 doğruyu götürüyor! Mavcut Beşiktaş yönetimi ve Biliç, devr aldığı takımda 10 doğru şey yaptılarsa bu yaz çok büyük 1 yanlış yaptılar: 3 kulvarda mücadele edecek bir takımda tek bir ideal sağ bekin bile kadroya eklenmemesi, diğer futbol doğrularıyla telafi edilebilecek bir yanlış değil. Aksine diğer doğruları da bozabilecek büyük bir yanlış.
Daha sezon başlamadan ilk yazıyı sezon tahminleri konusunda yazmak zorunda kalmıştım: Konu sağ bekten başka bir şey değildi. Biliç’in bu maça kadar oynattığı futbol, Ba transferi, Atiba’lı orta saha vs 2014’te belki 10’den bile fazla Beşiktaş futbol doğrusu sayabilirsiniz. Ancak sezona ideal bir sağ beki kadroya katmadan başlamak, o kadar büyük bir hata ki Beşiktaş’ın iki maçtır yediği gollerde Necip adeta bas bas bağırıyor: “Yabancı sınırı varken benden önlibero olarak natif oyuncu olma ihtimali olsa da benden asla sağ bek olmaz”
İsteyen www.aliece.com adresine bakabilir. Feyenoord eşleşmesinden itibaren “Şimdi sağ bek daha çok lazım” yazdım. Sonra o kadar çok aynı şeyi yazdım ki artık yazmaktan sıkıldım! Sizi daha fazla sıkmamak için susmaya çalıştım. Ancak dünkü derbiden sonra sussam gönlüm razı değil!
Emenike’nin Fenerbahçe’yi maçın hemen başında öne geçiren golünde ilk yarıya damgasını vuran Caner’in önündeki Alper, Necip’in arkasına çok kolay sarktı. Ancak hatanın % 100’ü sadece Necip’te değildi. Derbi öncesinde Fenerbahçe’nin ligde attığı şutların sadece % 2’si altıpastandı. Ancak Beşiktaş savunması o kadar kötü yerleşti ki Emenike altıpastan tek vuruşla çok kolay bir gol attı.
Biliç’in sağ bekinin önünde başlattığı Kerim Frei da o kanatta gerekli desteği veremeyince Hırvat hoca, Kerim’i sola gönderdi; Olcay’ı sağa çekti. Ancak Olcay 2 ayrı pozisyonda yaptığı 2 faul sonrasında 2 sarıdan kırmızıyla atıldı. Yani sağ kanattaki Olcay yaması, tutmadığı gibi bir de ofansif açıdan önemli gücü sol kanadı ve Beşiktaş’ın genel oyun planını da bozdu.
Beşiktaş’taki sağ bek sorunu, iyi bir bilgisayarın bünyesine giren virüs gibi. Kimse yanlış anlamasın, virüsten kastım Necip ya da Serdar değil; Hilbert’in yerini Necip veya Serdar’la doldurabileceğin hatasına düşmek!
2. yarıya Sosa ile başlamak 10 kişiyken yapılabilecek en doğru hamleydi. Atiba ile ilgili çelişki ise bu kadronun hem en iyi defansif orta sahası olması, hem de sağ bekte en iyi oynayabilen oyuncusu olması. Necip yerine Atiba sağ beke geçince hücumda da sağ kanadı hareketlendirdi. Böylece Sosa ortaya kat edip oyun kurucu özelliklerini de sergileme fırsatı buldu. 1 kişi eksik olmasına rağmen başa baş oynadı, Volkan’a takıldı. Ancak oyuna hâkim olduğu ölçüde etkili olamadı.
Fenerbahçe’de ise Emenike çok rahat 2. golü atabilecekken, kaleci Tolga çıktığında hafif fren yaparken çalım denemek yerine gaza daha da fazla basınca önemli bir fırsatı harcadı. Sonrasında ise Sow aynı hatayı yapmadı.
--alıntı--
Üniversite sınavına girmeden önce “3 yanlış 1 doğruyu götürüyor, dikkat!” dediler. Futbolda daha beter: Bazen 1 yanlış 10 doğruyu götürüyor! Mavcut Beşiktaş yönetimi ve Biliç, devr aldığı takımda 10 doğru şey yaptılarsa bu yaz çok büyük 1 yanlış yaptılar: 3 kulvarda mücadele edecek bir takımda tek bir ideal sağ bekin bile kadroya eklenmemesi, diğer futbol doğrularıyla telafi edilebilecek bir yanlış değil. Aksine diğer doğruları da bozabilecek büyük bir yanlış.
Daha sezon başlamadan ilk yazıyı sezon tahminleri konusunda yazmak zorunda kalmıştım: Konu sağ bekten başka bir şey değildi. Biliç’in bu maça kadar oynattığı futbol, Ba transferi, Atiba’lı orta saha vs 2014’te belki 10’den bile fazla Beşiktaş futbol doğrusu sayabilirsiniz. Ancak sezona ideal bir sağ beki kadroya katmadan başlamak, o kadar büyük bir hata ki Beşiktaş’ın iki maçtır yediği gollerde Necip adeta bas bas bağırıyor: “Yabancı sınırı varken benden önlibero olarak natif oyuncu olma ihtimali olsa da benden asla sağ bek olmaz”
İsteyen www.aliece.com adresine bakabilir. Feyenoord eşleşmesinden itibaren “Şimdi sağ bek daha çok lazım” yazdım. Sonra o kadar çok aynı şeyi yazdım ki artık yazmaktan sıkıldım! Sizi daha fazla sıkmamak için susmaya çalıştım. Ancak dünkü derbiden sonra sussam gönlüm razı değil!
Emenike’nin Fenerbahçe’yi maçın hemen başında öne geçiren golünde ilk yarıya damgasını vuran Caner’in önündeki Alper, Necip’in arkasına çok kolay sarktı. Ancak hatanın % 100’ü sadece Necip’te değildi. Derbi öncesinde Fenerbahçe’nin ligde attığı şutların sadece % 2’si altıpastandı. Ancak Beşiktaş savunması o kadar kötü yerleşti ki Emenike altıpastan tek vuruşla çok kolay bir gol attı.
Biliç’in sağ bekinin önünde başlattığı Kerim Frei da o kanatta gerekli desteği veremeyince Hırvat hoca, Kerim’i sola gönderdi; Olcay’ı sağa çekti. Ancak Olcay 2 ayrı pozisyonda yaptığı 2 faul sonrasında 2 sarıdan kırmızıyla atıldı. Yani sağ kanattaki Olcay yaması, tutmadığı gibi bir de ofansif açıdan önemli gücü sol kanadı ve Beşiktaş’ın genel oyun planını da bozdu.
Beşiktaş’taki sağ bek sorunu, iyi bir bilgisayarın bünyesine giren virüs gibi. Kimse yanlış anlamasın, virüsten kastım Necip ya da Serdar değil; Hilbert’in yerini Necip veya Serdar’la doldurabileceğin hatasına düşmek!
2. yarıya Sosa ile başlamak 10 kişiyken yapılabilecek en doğru hamleydi. Atiba ile ilgili çelişki ise bu kadronun hem en iyi defansif orta sahası olması, hem de sağ bekte en iyi oynayabilen oyuncusu olması. Necip yerine Atiba sağ beke geçince hücumda da sağ kanadı hareketlendirdi. Böylece Sosa ortaya kat edip oyun kurucu özelliklerini de sergileme fırsatı buldu. 1 kişi eksik olmasına rağmen başa baş oynadı, Volkan’a takıldı. Ancak oyuna hâkim olduğu ölçüde etkili olamadı.
Fenerbahçe’de ise Emenike çok rahat 2. golü atabilecekken, kaleci Tolga çıktığında hafif fren yaparken çalım denemek yerine gaza daha da fazla basınca önemli bir fırsatı harcadı. Sonrasında ise Sow aynı hatayı yapmadı.
--alıntı--
--alıntı--
şu aralar slaven biliç’in kafasında 2 tilki sürekli tepişiyor gibi. birincisi “önce forma adaleti, buraya kadar başarıyla geldiğin oyunculara sadık kal” diyor, ikincisi “baba, zaten her maçımız deplasman; bir de üstüne sezon başından beri şampiyonluk iddiasını sürdüren istanbul’daki rakiplerimizin birinden 4, diğerinden 10 maç fazla oynadık. bu yüzden sezon başından beri takımın omurgası olan oyunculardan bazıları yıprandı, düşüşe geçtiler, bence yenileri takıma adapte et!” diye uyarıyor.
slaven biliç dün geceki ilk 11 tercihinde birinci tilkiyi dinlemiş gibiydi. işin aslı keşke biliç’in kafasında bir üçüncü tilki, zihinsel tepişmeye dâhil olsa da “serdar sağolsun sağ taraf düzeldi ama solda ne motta ne ismail son 1 aydaki halsizlikleriyle bu takımın ideal sol beki gibi oynamıyorlar. veli’nin yanına tolgay’ı çekip atiba’yı geçen sezonun başı ve kadıköy’deki fenerbahçe maçındaki gibi sol beke yamasan daha iyi olmaz mı?” sorusunu aklına düşürse…
beşiktaş ilk yarıda tüm bu soru işaretlerinin etkisiyle gerektiği kadar etkili olamadı. 2. yarının başında maç 11’e 11 oynanıyorken ise sahada sosa şov vardı. 2015 model futbolun en makbul ofansif oyuncu tipi, topu ayağına beklemeyip geçiş oyununa hızlı oynamak için topa giden sosa’giller… cumartesi gecesi atletico, real madrid’e tarihi fark atarken, geçen sezon teknik direktör simeone’nin neden sosa ve sosa tipi oyuncularda ısrar ettiğini daha net gördük. dün gece ise sosa’nın 15 dakikalık performansı maçı koparmaya yetip de artacaktı. ancak kaleci tolga kariyerinin en berbat hatalarından birisini yaptı. beşiktaş’ın şampiyon olması için sosa’nın ekstra işleri yetmez, tolga’nın da mutlaka toparlanması lazım!
bir de artık slaven biliç’in başarılı a planı kadar başarılı olabilecek alternatif taktik planlar geliştirmesi lazımoğlu lazım! rize 25 dakika 9 kişi oynadı ancak biliç gereken alternatif taktik reaksiyonu gösteremedi, liderlik golü duran toptan geldi.
yine de 11’e 9 oynarken zorlanmanın tüm faturasını biliç’e çıkartmıyorum. biliç hatalı ama rakip 2 kişi eksikken, “hızlı oynamak” ile “telaşlı oynama”yı birbirine bu kadar saçmasapan karıştıran oyuncuları misal diego simeone sabaha kadar haşlardı!
--alıntı--
şu aralar slaven biliç’in kafasında 2 tilki sürekli tepişiyor gibi. birincisi “önce forma adaleti, buraya kadar başarıyla geldiğin oyunculara sadık kal” diyor, ikincisi “baba, zaten her maçımız deplasman; bir de üstüne sezon başından beri şampiyonluk iddiasını sürdüren istanbul’daki rakiplerimizin birinden 4, diğerinden 10 maç fazla oynadık. bu yüzden sezon başından beri takımın omurgası olan oyunculardan bazıları yıprandı, düşüşe geçtiler, bence yenileri takıma adapte et!” diye uyarıyor.
slaven biliç dün geceki ilk 11 tercihinde birinci tilkiyi dinlemiş gibiydi. işin aslı keşke biliç’in kafasında bir üçüncü tilki, zihinsel tepişmeye dâhil olsa da “serdar sağolsun sağ taraf düzeldi ama solda ne motta ne ismail son 1 aydaki halsizlikleriyle bu takımın ideal sol beki gibi oynamıyorlar. veli’nin yanına tolgay’ı çekip atiba’yı geçen sezonun başı ve kadıköy’deki fenerbahçe maçındaki gibi sol beke yamasan daha iyi olmaz mı?” sorusunu aklına düşürse…
beşiktaş ilk yarıda tüm bu soru işaretlerinin etkisiyle gerektiği kadar etkili olamadı. 2. yarının başında maç 11’e 11 oynanıyorken ise sahada sosa şov vardı. 2015 model futbolun en makbul ofansif oyuncu tipi, topu ayağına beklemeyip geçiş oyununa hızlı oynamak için topa giden sosa’giller… cumartesi gecesi atletico, real madrid’e tarihi fark atarken, geçen sezon teknik direktör simeone’nin neden sosa ve sosa tipi oyuncularda ısrar ettiğini daha net gördük. dün gece ise sosa’nın 15 dakikalık performansı maçı koparmaya yetip de artacaktı. ancak kaleci tolga kariyerinin en berbat hatalarından birisini yaptı. beşiktaş’ın şampiyon olması için sosa’nın ekstra işleri yetmez, tolga’nın da mutlaka toparlanması lazım!
bir de artık slaven biliç’in başarılı a planı kadar başarılı olabilecek alternatif taktik planlar geliştirmesi lazımoğlu lazım! rize 25 dakika 9 kişi oynadı ancak biliç gereken alternatif taktik reaksiyonu gösteremedi, liderlik golü duran toptan geldi.
yine de 11’e 9 oynarken zorlanmanın tüm faturasını biliç’e çıkartmıyorum. biliç hatalı ama rakip 2 kişi eksikken, “hızlı oynamak” ile “telaşlı oynama”yı birbirine bu kadar saçmasapan karıştıran oyuncuları misal diego simeone sabaha kadar haşlardı!
--alıntı--
dinar bandosu adlı grubun bir zamanlar gitaristi olan kişi. şimdi müzik kariyerine farklı yollarda devam ediyor. bu grup ile beraber yaptıkları albümün açılış parçası olan tanrı parçacığı isimli şarkı zeki önder özen'e atfen yapılmıştır.
ntv spor ekranlarında yorum yapan beşiktaşlı spor yorumcusu. beşiktaş'ın yeni tektik direktörünün şenol güneş olması gerektiğini söyleyenlerden.
--alıntı--
Lucas Leiva'yı Gremio'dan Rafa Benitez almıştı. Ancak o dönem kadroda Xabi Alonso, Mascherano ve Gerrard vardı. Bu 3'lünün arasında Lucas Leiva'nın şans bulması imkansızdı. Onlar gidince 11'de yer edindi. Doğru bir transfer. Orta sahada hücuma fazla düşünmez ama top kapma istatistiği oldukça yüksek. ''Vantuz gibi alır topu.''
--alıntı--
Lucas Leiva'yı Gremio'dan Rafa Benitez almıştı. Ancak o dönem kadroda Xabi Alonso, Mascherano ve Gerrard vardı. Bu 3'lünün arasında Lucas Leiva'nın şans bulması imkansızdı. Onlar gidince 11'de yer edindi. Doğru bir transfer. Orta sahada hücuma fazla düşünmez ama top kapma istatistiği oldukça yüksek. ''Vantuz gibi alır topu.''
--alıntı--
spoiler--
"Keşke bugün Tolga, iyi insan olduğunun yarısı kadar, hatta çeyreği kadar iyi bir kaleci olsaydı."
spoiler--
"Keşke bugün Tolga, iyi insan olduğunun yarısı kadar, hatta çeyreği kadar iyi bir kaleci olsaydı."
spoiler--
--alıntı--
Boyko iyi ama ben daha da iyi olan Rene Adler'i çok isterdim. Bu yaza hayırlısı diyelim.
--alıntı--
acaba şutmesafesişutpozisyonu ali ece mi ?
Boyko iyi ama ben daha da iyi olan Rene Adler'i çok isterdim. Bu yaza hayırlısı diyelim.
--alıntı--
acaba şutmesafesişutpozisyonu ali ece mi ?
dünya tatlısı insan. tam bir konu dağıtma ustası olsa da itici bir sözlük yazarı olduğunu hiç düşünmüyorum.
alakam olmayandır. benim görevim konuları dağıtmaktır. ayrıca ben ali ece gibi çekici değil, bilhakis çok iticiyimdir.
kamuoyuna duyurulur.
kamuoyuna duyurulur.
--alıntı--
Beşiktaş'ın şu anki orta sahası Metin-Ali-Feyyaz döneminden de 100. yıldan da daha güçlü bir orta saha.
--alıntı--
bence haklı.
Beşiktaş'ın şu anki orta sahası Metin-Ali-Feyyaz döneminden de 100. yıldan da daha güçlü bir orta saha.
--alıntı--
bence haklı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?