aslında hiç konuşmak istemiyorum ama derbinin futbol yönünden bahsedelim önce.
maç tahmin edildiği gibi galatasaray'ın bastırmasıyla başladı.fenerbahçe ise maçın temposu ve heyecanını düşürmek adına hiçbirşey yapmaya çalışmadı.sanırım böyle bir planları da yoktu zaten, buna çalışmamış öngörmemişlerdi.neticede baskıyı kıracağı yerde kendisi körükledi ve maçın başlarında golü yedi.daha sonra da drograbanın direkten bir topu bulunmakta.ikinci yarıdaki burağın karşı karşıya pozisyonunu kaçırmasıyla birlikte maçın bütün pozisyonları bunlar işte.
fenerbahçe'den böyle bir performans beklemiyordum açıkçası.tabi bence bunda emenikenin saçma sapan hareketleri de etkili oldu.webo değişikliğini ersun hoca neden daha önce yapmadı anlamadım.zaten aradığı kan oydu ve girince de az çok belli etti bunu.neticede fenerbahçe hemen hemen hiç tehlikeli pozisyona giremeden maçı bitirdi.hem de semihin bir sürü basit hatasına rağmen.
şimdi gelelim işin diğer kısmına.
maçın ilk dakikasından itibaren şöyle bir görüntü vardı: fenerbahçeyi hakemi de baskı altına alarak faullerle sindirmeye çalışan bir galatasaray ve "ben bu faullerle sinmem" diyen bir fenerbahçe vardı.nitekim sinmemeleri maça maloldu.
ilk dakikalardan itibaren kasıtlı ve sakatlamaya yönelik fauller, sportmenlik dışı hareketler ve tartışmalar hat safhadaydı.pozisyonları tek tek irdelemeye gerek yok.hepsi o kadar sığ ve o kadar haksız ki.en efendi gördüğümüz -sandığımız adamlar bile bu olaylara dahil oldu (semih ve gönül).ve işin enteresanı birçok maçın arıza adamı meireles bu maşta hiçbir sıkıntı yaşamadan adam gibi oynadı.
şimdi ise esas konuşulması gereken konuya gelelim.adlarını bile anarken tiksindiğim iki adama, melo ve emre.ikisi de itiş kakışla birbirine sarı kart aldırdı.daha sonra daha akıllı davranan melo oldu ve emreyi attırdı.kendisinin atılması ise tamamen hakim eyyamıdır.zaten bu yüzden melo da kendisine anlayışla karşılık vermiştir.
bu maçta melonun yaptığı şey o kadar mide bulandırıcı ki, bundan zevk alan hiçbir taraftar benim gözümde futbolu zerre sevmiyordur.yaptığı hırsızlığı becerebilmiş, bunundan gurur duyar bir vaziyette tribünlere zevk çığlıkları atmış, dilini bir karış çıkarmış, taraftar da kendisini onure etmiş ve ona katılmıştır.o da bunun üzerine dili dışarda emreye dönmüş, eliyle ukala bir biçimde "çık dışarı" işareti yapmıştır.ondan sonra kime yaptığını anlamadığım şekilde birine "topsun" anlamında bir hareket yapmış ve bu kareketlerinden dolayı kart bile görmemiştir.
melo katıksız bir adamdır.bunu bir değil her maçta yapmaktadır ve işin ilginç yanı herkes kendisine sahip çıkmaktadır.misal kendi başkanı sikmeli sokmalı hareketleri için "yöresel bir dans, bence gayet de sempatik" demiştir(gs-beşiktaş maçından sonra yaptığı harketler)artık ya taraftarın,ya yönetimin ya da teknik direktörün bu adama dur demesi gerekmektedir.defalarca kendi takım arkadaşlarını dövmüş, rakip takımlara en sakatlayıcı ve sportmenlik dışı hareketleri yapmaktan çekinmemiş (bu adam pisliklerini oğuzhan a da veliye de yaptı), her fırsatta rakip taraftarları kışkırtmıştır.biliyoruz ki beşiktaş'ın haftalarca saha kapatma ve teknik direktörsüz oynamasına vesile olan olaylar yine kendi kışkırtmasıyla olmuştur.
bu ve bunun gibi insanların yaptıkları sadece bir takımın kazanmasına-kaybetmesine yol açmıyor."fitbolcuların hakkını yiyür" filan da demeyeceğim.bunun gibi adamlar yüzünden taraftarlar birbirini öldürüyor, yaralıyor, cam-çerçeve indiriyor, insanlar nefret doluyor ve futboldan soğuyor ve toplum ayrıştırılıyor.yani futbolun bütün engellemeye çalıştığı kötü durumlar körükleniyor. bir anda o "tutkulu taraftar"lardan "fanatik holiganlar"a dönülüyor.
neticede bu maçta hiç futbol oynanmadı.keşke o kadarla da kalsaydı.ben maçı izleyen bir beşiktaşlı adına kendimi sikecek kadar gerildim.gs ya da fblileri tahmin bile edemiyorum.
bu nefret, bizi bir gün bitirecek olan şey.
köpeğin kuduz olmuşsa başkalarını ısırmasını bekleyemezsin.götürüp dere kenarında vurursun.yoksa gün gelir seni de ısırır.
bu iş böyledir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?