30 kasım 2013 fenerbahçe beşiktaş maçı

ben öyle bi insan mıyım
yazının sonunu, en başından yazayım: 1 puanın dahi bize fazla olduğu maç.

fenerbahçe, tahmin edildiği gibi, üstümüze yüklenerek ve tempolu başladı maça. fakat ileri atılan bir uzun topta, ceza sahasının hemen içinde olcay şahan'ın beklenmedik bir hareketle topu içeri çekip gökhan gönül'ü terse göndermesi volkan demirel'in yanından ağlara yollamasıyla 0-1 oldu birden. sevincimiz uzun sürmedi ve tomas sivok'un dikkatsizliği ile emmanuel emenike'yi kaçırması sonrasında 13. dakikada 1-1'e geldi. fenerbahçe baskıyı artırmıştı ki, 30. dakikada raul meireles denen çirkefin, veli kavlak'ın üzerine basmasıyla 10 kişi kaldılar. fakat 10 kişi kalmak, bu dakikadan maçın son saniyesine kadar, olumsuz olarak etkilemedi kendilerini. 37. dakikada tüm defansın saçmaladığı, serdar kurtuluş'un ise ofsaytı bozarak katmerlediği pozisyonda, moussa sow ile öne geçen taraf bu kez fenerbahçe oldu. 43. dakikada veli'nin ara pasına hugo almeida'nın karşı karşı pozisyonda yaptığı akıllı vuruş[ybkz]swh[/ybkz] eklenince skoru 2-2'ye getirdik. uzatmaları gösteren "1" yazılı tabela kalkınca sinirlendim; zira sadece meireles oyundan çıkarken geçmişti 1-2 dakika. ama, 45+1'de almeida öyle bir vurdu ki topa; bu bir şut değil, âdetâ isyandı. ceza sahası ön çizgisinden, tekrarında bile zor görülebilecek şekilde, golünü yazdı. genel olarak, önde olmayı hak edecek bir oyun oynamıyor olmamıza rağmen, sonucun ve son dakika golünün hatrına, umutlu bir şekilde girdik biz de taraftar olarak, devre arasına.

ikinci yarının başında tahmin edilen oyun çıktı ortaya: fenerbahçe yükleniyor, beşiktaş seyrediyor. haddinden fazla açık verdik 10 kişilik rakibe karşı ve rakip de fazla adamla üzerimize gelerek sayısal eksikliğini gidermiş oldu. burada bizim taktiksel hatamız ise, tıpkı 22 eylül 2013 beşiktaş galatasaray maçının ikinci yarısındaki gibi, ayağımızda top tutmaya çalışmayıp, topu ileriye uzun oynamaktı. işin acı yanı: ileride kimse yoktu, hatta orta sahada da. sayamadığım kadar pozisyon verdik, defansta da birilerinin olduğunu söylemek güç oldu. sadece tolga zengin vardı, iyi ki vardı. veli'nin sakatlanmasıyla oyuna giren necip uysal, yine tez zamanda yediği iki sarı kartla şaşırtmadı ve biz de oyunu 10 kişi sürdürmek durumunda kaldık. ikinci sarı kartı oldukça saçmaydı, bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. (vurgula: emenike'nin sivok'a kafayla vurması sarı kartla cezalandırıldı) ki bu herhangi bir hakemin, hakemliği bırakmasına yetebilecek bir kriterdir. tabii neden bunlar gerçekleşti? fenerbahçe'de dirk kuyt'ın verilmeyen golünden dolayı, hakem cüneyt çakır'ın günah keçisi avına çıkmış olması. öncesinde ofsayt gerekçesiyle iptal edilen goller de oldu fakat, bu kadarlar doğruydu. herneyse, 10 kişi kaldıktan sonra "geliyorum" diyen gol kuyt'un kafasıyla geldi ve skor 3-3 oldu dakika 83'te. necip'in atılmasıyla oyuna ramon motta girdi ve atiba hutchinson ön liberoya geçti. bu dakikalarda oyunu biraz toparladğımızı söylemek mümkün, atiba'nın oynaması gereken yeri de slaven bilic görmüştür sanırım artık. oyuna sonradan giren mustafa pektemek'in ceza sahası içinde elle oynamasına hakemin devam kararı vermesi, maçın 4-3'e gelmesine engel oldu. hemen ardından biz 1-2 pozisyon yakaladık ve oğuzhan özyakup'un 90+4'te kaçırdığı golle skor da 3-3 olarak tescillenmiş oldu.

sonuç olarak; 1 puanı dahi hak etmediğimizi söyleyebilirim. her ne kadar maç oldukça keyifli geçmiş gibi görünse de, basit bir anadolu takımı kadar baskı altına girmiş olmamız beni çok rahatsız etti. taktiksel anlamda derbi olgunluğunu kaldıramadığımız gerçeğinin artık iyice su yüzüne çıktığını söylemek mümkün. manuel fernandes'in, rakip ve hakemle dalaştığı anlar dışında, ortalarda hiç görünmemesi ve sorumluluk almaması, oğuzhan'ın çok fazla top kaybı yapması, olcay'ın ikinci yarıda rakibin arkasına saklanması, gökhan töre'nin top kayıplarıyla sonuçlanan gereksiz zorlamaları... orta sahada kaos futbolunu idare edemiyoruz özetle, skor ve sayıca üstün durumda iken ayağa pas yapamıyor olmamız çok büyük bir problem. bu problem bu kadar net bir şekilde önümüzde duruyorken, şampiyonluk şarkıları bir sonraki baharlara sarkıp duracaktır her sezon. 2012-2013 sezonunda da bu durum söz konusuydu aslında, büyük maçları rölantiye asla alamıyorduk. bu sorunun acilen giderilmesi gerekiyor. orta sahada yere sağlam basan, oldukça tecrübeli, takımı mental olarak da yönetebilen bir ismin transfer edilmesi farz olmuş görünüyor. yusuf şimşek tipinde bir oyuncu... sahi, bi' pablo batalla vardı, n'oldu ona?
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol