devamlarını her daim yaşadığımız talihsizliklerden sadece biri.
2 ekim 1974 steagul roşu beşiktaş maçı
beyazın yanındaki siyahın kendi cellâdına gülümsediği dört dakika süren tek perdelik drama. başka bir deyişle sonraki nesilleri malmö, valerenga, auxerre travmalarına hazırlayacak küçük çaplı bir ter idmanı.
tüm ince telli saçlar için...
70'li yıllarda Türkiye, karanlıkta göz kırpanların kendilerini farketmenizi beklediği bir dönemdir. televizyon coğrafyadan içeri gireli henüz kısa bir zaman olmuşken annelerin bulaşık detarjanlarının kapaklarıyla yeşil ışığı yakalayıp hesaplı parlak bulaşığa ulaşmaktan daha çetin kaygıları vardır. kentin sosyo-kültürel dönüşüm sürecinde el arabalarından arabesk müzik merhaba derken; yeşilçam'da, yükselen libidolara derman niyetine bir günde çekilen filmler afişleri süslemeye başlar. bakkal necati güven 500.000'inci işçi olarak törenlerle almanya'ya uğurlanır. sarı vita yağı kutuları ufaktan ufaktan çiçek saksısı olarak gecekonduların önlerini şenlendirirken, artan pahalılık ve akaryakıt sıkıntısı "benzin vardı da biz mi içtik?" güzellemesinde resmedilir. her ne kadar ajda pekkan "önünde petrol sonunda petrol" diyerek aydın sorumluluğunu yerine getirse de, 1974'ün sonbaharına gelindiğinde beşiktaşlıların hassasiyet kompoziyonu romanya takımı (vurgula: steagul roşu ) ile gerçekleşen uefa kupası birinci tur eşleşmesinde temize çekilir.
tarihler 1974 yılı eylül ayının 18'ini gösterdiğinde inönü stadı'nda boy verip filizlenir iki takım. ilk yarı golsüz geçilirken ikinci devrede geçen sene temmuz ayında kaybettiğimiz (vurgula: sinan alayoğlu)'nun golüyle öne geçer kara kartallar. sonrasında bursaspor'dan transfer ettiğimiz tezcan ozan farkı ikiye çıkararak adı gibi emin kılar turun artık geçildiğinden her beşiktaş sevdalısını. teknik direktör (vurgula: metin türel ) günde iki paket içtiği sigarayı keyiften üç pakete çıkarır. vedat[ybkz]swh[/ybkz] yine gözleriyle gülmektedir. altın çocuk zekeriya[ybkz]swh[/ybkz] saçlarını deli rüzgâra bırakır. dorde miliç "rehavete kapılmayın ba kızanlar, te bea rövanşı var daha bu işın" şeklinde bir çıkış sergilese de belki de içinden "oldu bu iş ba dorde. bırakasın huysuzluğu" diyordur. sabri dino, ağabeyine[ybkz]swh[/ybkz] bu mutluluğun resmini çizip çizemeyeceğini sormak için telefona sarılır. nasıl kızabilirdik ki onlara. şiiri en çok bağırarak okuyanın aynı zamanda en güzel okuyan olarak kabul gördüğü bir dünyada...
2 ekim 1974'te rövanş maçı gelir çatar. brasov kenti griye bürünmüştür. sahaya sabri, ahmet, niko, lütfü, zekeriya, milic, vedat, kahraman, tuğrul, tezcan ve sinan 11'i ile çıkar ışık bakışlılar. 85 dakika beyaza bürünür beşiktaş. 85 dakika 8 8'lik hareketli çalar orkestra. 85 dakika iki dal filtresiz maltepe sigarası içer metin türel. 85 dakika unutulur tüp gaz kuyrukları. 85 dakikada 85 çiçek dikilir 85 vita yağı kutusuna. 85 dakika babasıyla dans eder kız. kızıyla dans eder baba.
86. dakika'da "onlar hep siyah giyerdi" fısıldamasıyla acı acı gülümser futbol talihi. 1-0 geriye düşer beşiktaş. ilk yarıda sakatlanan miliç'in yerine oyuna giren sanlı topu alıp koşarak santraya diker. henüz ilk şok atlatılamamışken bir dakika sonra skor 2-0'a gelir. sabri duraklar. zekeriya panikler. vedat asabileşir. niko endişelenir. sanlı "hadi" der. "durmayın öyle." iki dakika sürer bu cesaretlendirme. meşin yuvarlak son muhtırasını 89'da verir: 3-0. maç biter, hayat biter, beşiktaş bitmez.
kıssadan hisse: bizi öldürmeyen yenilgi, daha da beşiktaşlaştırır. kızına sarıldı baba. babasına sarıldı kız.
bütün bunları beyaz fanilasını siyah ayakkabı boyasıyla forma yapmaya çalışan bir çocuğa anlattım. tebessümüyle feda etti tüm yenilmişliklerini . sükût hiçbir zaman altın sayılmadı, sözün bir anlamı oldukça.
http://tinyurl.com/bld3q2z
edit: sinan ve tezcan'ın soyadlarında harf sürçmesi olmuş. kıymetli uyarısı için sy3706 arkadaşa teşekkür ederim.
tüm ince telli saçlar için...
70'li yıllarda Türkiye, karanlıkta göz kırpanların kendilerini farketmenizi beklediği bir dönemdir. televizyon coğrafyadan içeri gireli henüz kısa bir zaman olmuşken annelerin bulaşık detarjanlarının kapaklarıyla yeşil ışığı yakalayıp hesaplı parlak bulaşığa ulaşmaktan daha çetin kaygıları vardır. kentin sosyo-kültürel dönüşüm sürecinde el arabalarından arabesk müzik merhaba derken; yeşilçam'da, yükselen libidolara derman niyetine bir günde çekilen filmler afişleri süslemeye başlar. bakkal necati güven 500.000'inci işçi olarak törenlerle almanya'ya uğurlanır. sarı vita yağı kutuları ufaktan ufaktan çiçek saksısı olarak gecekonduların önlerini şenlendirirken, artan pahalılık ve akaryakıt sıkıntısı "benzin vardı da biz mi içtik?" güzellemesinde resmedilir. her ne kadar ajda pekkan "önünde petrol sonunda petrol" diyerek aydın sorumluluğunu yerine getirse de, 1974'ün sonbaharına gelindiğinde beşiktaşlıların hassasiyet kompoziyonu romanya takımı (vurgula: steagul roşu ) ile gerçekleşen uefa kupası birinci tur eşleşmesinde temize çekilir.
tarihler 1974 yılı eylül ayının 18'ini gösterdiğinde inönü stadı'nda boy verip filizlenir iki takım. ilk yarı golsüz geçilirken ikinci devrede geçen sene temmuz ayında kaybettiğimiz (vurgula: sinan alayoğlu)'nun golüyle öne geçer kara kartallar. sonrasında bursaspor'dan transfer ettiğimiz tezcan ozan farkı ikiye çıkararak adı gibi emin kılar turun artık geçildiğinden her beşiktaş sevdalısını. teknik direktör (vurgula: metin türel ) günde iki paket içtiği sigarayı keyiften üç pakete çıkarır. vedat[ybkz]swh[/ybkz] yine gözleriyle gülmektedir. altın çocuk zekeriya[ybkz]swh[/ybkz] saçlarını deli rüzgâra bırakır. dorde miliç "rehavete kapılmayın ba kızanlar, te bea rövanşı var daha bu işın" şeklinde bir çıkış sergilese de belki de içinden "oldu bu iş ba dorde. bırakasın huysuzluğu" diyordur. sabri dino, ağabeyine[ybkz]swh[/ybkz] bu mutluluğun resmini çizip çizemeyeceğini sormak için telefona sarılır. nasıl kızabilirdik ki onlara. şiiri en çok bağırarak okuyanın aynı zamanda en güzel okuyan olarak kabul gördüğü bir dünyada...
2 ekim 1974'te rövanş maçı gelir çatar. brasov kenti griye bürünmüştür. sahaya sabri, ahmet, niko, lütfü, zekeriya, milic, vedat, kahraman, tuğrul, tezcan ve sinan 11'i ile çıkar ışık bakışlılar. 85 dakika beyaza bürünür beşiktaş. 85 dakika 8 8'lik hareketli çalar orkestra. 85 dakika iki dal filtresiz maltepe sigarası içer metin türel. 85 dakika unutulur tüp gaz kuyrukları. 85 dakikada 85 çiçek dikilir 85 vita yağı kutusuna. 85 dakika babasıyla dans eder kız. kızıyla dans eder baba.
86. dakika'da "onlar hep siyah giyerdi" fısıldamasıyla acı acı gülümser futbol talihi. 1-0 geriye düşer beşiktaş. ilk yarıda sakatlanan miliç'in yerine oyuna giren sanlı topu alıp koşarak santraya diker. henüz ilk şok atlatılamamışken bir dakika sonra skor 2-0'a gelir. sabri duraklar. zekeriya panikler. vedat asabileşir. niko endişelenir. sanlı "hadi" der. "durmayın öyle." iki dakika sürer bu cesaretlendirme. meşin yuvarlak son muhtırasını 89'da verir: 3-0. maç biter, hayat biter, beşiktaş bitmez.
kıssadan hisse: bizi öldürmeyen yenilgi, daha da beşiktaşlaştırır. kızına sarıldı baba. babasına sarıldı kız.
bütün bunları beyaz fanilasını siyah ayakkabı boyasıyla forma yapmaya çalışan bir çocuğa anlattım. tebessümüyle feda etti tüm yenilmişliklerini . sükût hiçbir zaman altın sayılmadı, sözün bir anlamı oldukça.
http://tinyurl.com/bld3q2z
edit: sinan ve tezcan'ın soyadlarında harf sürçmesi olmuş. kıymetli uyarısı için sy3706 arkadaşa teşekkür ederim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?