frei'nin şutuna önce o nasıl şut ulan diye tam sövecekken, rakipten sekip gol olmasıyla kalakaldığım maç. ulan bala göte giren toplara sevinemiyorum arkadaş.
her seferinde denildiği gibi ''artık motosiklet kullanmayı biliyorum'' cümlesini içten içe kurduğunuz anda hayatın suratınıza yapıştırdığı acı cevap.
virajda yapılacak en büyük hatayı yapıp, bariyerlere gözümün kilitlenmesiyle sol tarafı bariyerlere sürttüm. insan vucüdü öyle bir adrenalin salgılıyorki... çarptığımın farkındayım. ne acı var, ne kontrol kaybı. sürtüyorum ama motosikleti sürmeye devam ediyorum. tam anlamıyla kurtulduktan sonra, bacağıma bakıyorum ve pantolonum çoktan yırtılmış, kan mı o? sürmeye devam edip sağa çekiyorum.
hemen arkamdaki araçtaki çift, olaya şahit olmuş. benimle birlikte onlarda duruyor. motoru stop ediyorum, en ufak bir acı yok. yaralı olan sol ayağımla motosikletin yan ayaklığını indirip, motordan iniyorum. halen acı yok. evet, bacağım kanıyor ama kötü birşey değil sanki. kaskı, eldiveni gayet bilinçli bir şekilde çıkartıp motorun üzerine bırakıyorum. insan acıyı hissetmediğinde resmen kendisinde birşey yokmuş gibi davranıyor. eğilip motora bakıyorum, bir hasar var mı diye.
sağolsun benimle birlikte duran araçtaki arkadaş hemen yanıma koşuyor. kardeşim, napıyorsun? uzan şuraya! diyerek. yanındaki eşi, arkadaşı, kardeşi bilmiyorum direk ambulansı arıyor. yere oturuyorum ve anca o zaman farkına varıyorum. sol bacak bariyerlere hatrı sayılır derecede sürtmüş. bir derin sayılabilecek kesik, bir küçük kesik ve sürtünmeye maruz kalan yerlerdeki izler. evet; şimdi gören her motorcu istisnasız duruyor, yardım etmeye, birşeyler yapmaya çalışıyor.
işin en acı tarafı boyutuyla karşılaşmak zorunda kalıyorum. telefon görüşmesi yapıp, haber vermem gereken, belkide hayatta başım sıkıştığında kendisinden başka kimseyi arayamacağım birisi var. hiç böyle bir diyaloğa girmek zorunda kalmadığımdan, nasıl açıklanır onu da bilmiyorum. arayıp, abi ben küçük bi kaza yaptım diyorum. meğersem böyle denilince, karşı taraf dediğimiz gibi olayı pek küçük kestiremiyormuş. kendisinin de aklını almış oluyorum böylelikle istemeden.
yerde oturur vaziyetteyim. insanlar benimle ilgileniyor, yaramı temizliyor kan kaybı olmasın diye bacağımı yüksekte tutuyor. gelen her motorcu, bisikletli istisnasız duruyor. araç sürücülerinin büyük coğunluğu her zaman olduğu gibi olay mahalinden geçerken yavaşlayıp. noluyo acaba orda bakışları atıyorlar.
motorculardan biri dayanamayıp hafif isyan, hafif kızgınlık modunda soruyor: dizliğin nerede?
evet! dizliğim nerede? saçma sapan bir sebep yüzünden sikerim böyle dizliği deyip, yanımda olmasına rağmen takmadığım, bagajda tuttuğum dizlik. taksaydım bacağımın yarılmasına engel olacak dizlik. taş çatlasa 50tl olan dizlik! kafaya kaskı, üste montu geçirdim ya, yetiyor dimi...
derken polis, ambulans geliyor. hastaneye gidiyorum gerekenler yapılıyor 2 farklı olmak üzere yaklaşık 10 tane dikiş. adeta şaftı kaymış bir bacak...
şanslıydım, ucuz atlattım. bariyerlere sürttüğüm yerde olur da kontrolümü kaybedip, düşseydim herşey tam bir trajediye dönüşebilirdi. özetle motosiklet üzerindeyken kullandığınız en ufak koruyucu ekipman bile sizi çok ciddi yaralanmalardan kurtarılabilir.
ve ben bu kazayla etrafımdaki kimseye çaktırmasam da, herşeyi gayet normal birşeymiş gibi yansıtmaya çalışsam da hayatımın en büyük dersini almış, bakış açım adeta başka bir boyuta geçmiş durumda.
dikkatli sürün!
virajda yapılacak en büyük hatayı yapıp, bariyerlere gözümün kilitlenmesiyle sol tarafı bariyerlere sürttüm. insan vucüdü öyle bir adrenalin salgılıyorki... çarptığımın farkındayım. ne acı var, ne kontrol kaybı. sürtüyorum ama motosikleti sürmeye devam ediyorum. tam anlamıyla kurtulduktan sonra, bacağıma bakıyorum ve pantolonum çoktan yırtılmış, kan mı o? sürmeye devam edip sağa çekiyorum.
hemen arkamdaki araçtaki çift, olaya şahit olmuş. benimle birlikte onlarda duruyor. motoru stop ediyorum, en ufak bir acı yok. yaralı olan sol ayağımla motosikletin yan ayaklığını indirip, motordan iniyorum. halen acı yok. evet, bacağım kanıyor ama kötü birşey değil sanki. kaskı, eldiveni gayet bilinçli bir şekilde çıkartıp motorun üzerine bırakıyorum. insan acıyı hissetmediğinde resmen kendisinde birşey yokmuş gibi davranıyor. eğilip motora bakıyorum, bir hasar var mı diye.
sağolsun benimle birlikte duran araçtaki arkadaş hemen yanıma koşuyor. kardeşim, napıyorsun? uzan şuraya! diyerek. yanındaki eşi, arkadaşı, kardeşi bilmiyorum direk ambulansı arıyor. yere oturuyorum ve anca o zaman farkına varıyorum. sol bacak bariyerlere hatrı sayılır derecede sürtmüş. bir derin sayılabilecek kesik, bir küçük kesik ve sürtünmeye maruz kalan yerlerdeki izler. evet; şimdi gören her motorcu istisnasız duruyor, yardım etmeye, birşeyler yapmaya çalışıyor.
işin en acı tarafı boyutuyla karşılaşmak zorunda kalıyorum. telefon görüşmesi yapıp, haber vermem gereken, belkide hayatta başım sıkıştığında kendisinden başka kimseyi arayamacağım birisi var. hiç böyle bir diyaloğa girmek zorunda kalmadığımdan, nasıl açıklanır onu da bilmiyorum. arayıp, abi ben küçük bi kaza yaptım diyorum. meğersem böyle denilince, karşı taraf dediğimiz gibi olayı pek küçük kestiremiyormuş. kendisinin de aklını almış oluyorum böylelikle istemeden.
yerde oturur vaziyetteyim. insanlar benimle ilgileniyor, yaramı temizliyor kan kaybı olmasın diye bacağımı yüksekte tutuyor. gelen her motorcu, bisikletli istisnasız duruyor. araç sürücülerinin büyük coğunluğu her zaman olduğu gibi olay mahalinden geçerken yavaşlayıp. noluyo acaba orda bakışları atıyorlar.
motorculardan biri dayanamayıp hafif isyan, hafif kızgınlık modunda soruyor: dizliğin nerede?
evet! dizliğim nerede? saçma sapan bir sebep yüzünden sikerim böyle dizliği deyip, yanımda olmasına rağmen takmadığım, bagajda tuttuğum dizlik. taksaydım bacağımın yarılmasına engel olacak dizlik. taş çatlasa 50tl olan dizlik! kafaya kaskı, üste montu geçirdim ya, yetiyor dimi...
derken polis, ambulans geliyor. hastaneye gidiyorum gerekenler yapılıyor 2 farklı olmak üzere yaklaşık 10 tane dikiş. adeta şaftı kaymış bir bacak...
şanslıydım, ucuz atlattım. bariyerlere sürttüğüm yerde olur da kontrolümü kaybedip, düşseydim herşey tam bir trajediye dönüşebilirdi. özetle motosiklet üzerindeyken kullandığınız en ufak koruyucu ekipman bile sizi çok ciddi yaralanmalardan kurtarılabilir.
ve ben bu kazayla etrafımdaki kimseye çaktırmasam da, herşeyi gayet normal birşeymiş gibi yansıtmaya çalışsam da hayatımın en büyük dersini almış, bakış açım adeta başka bir boyuta geçmiş durumda.
dikkatli sürün!
bir nedene bağlayamaksızın pek sevemediğim adam.
güzel kazandırdığı gibi çok da güzel götürebilen olay. kazanma/kaybetme oranında insan iradesinin etkisi büyüktür.
zevkle izlediğim, üstüne tribe girdiğim dizi. harley'im olsa tam bir bad ass olup gezinirim ortalıkta...
(bkz: bakkala gitmek)
türk insanının sulandırmak, malzemeden çalmak gibi özelliklerinin eseri olan içecek.
git gide eski formuna doğru yükselmeye başladığının sinyallerini veren futbolcumuz.
İş sebebiyle geçen sene onur haftası bünyesinde garajistanbul'da gerçekleştirdikleri partilerinde bulunmuştum ve haklarında yaptığım gözlem eğlenmeyi çok iyi biliyor olduklarıydı.
ayrıca mottoları da velev ki ibneyiz alışın heryerdeyiz dir.
ayrıca mottoları da velev ki ibneyiz alışın heryerdeyiz dir.
hava değişimi çarpmış, 3 gündür hasta vaziyette dolanıyorum.
o son dakika golüyle, stresten kaskatı kesilmiş vucudum oyle bir ter atti ki, hastalık falan kalmadı ortalıkta. o gol ile sanki üzerimden damperli kamyon kalktı o derece rahatladım.
o son dakika golüyle, stresten kaskatı kesilmiş vucudum oyle bir ter atti ki, hastalık falan kalmadı ortalıkta. o gol ile sanki üzerimden damperli kamyon kalktı o derece rahatladım.
halk arasında en kalıplaşmış küfür.
hakkında çıkan son haberden sonra, inönü'yü kendisinin de mabet bellediğine inandığım reisimiz, ferdimiz, herşeyimiz.
öğrenciysen, nispeten uygundur. değilsen ateş pahası. öğrenciysen ve paso kullanmıyorsan, yan salaklığına.
ufak çaplı incelemem sonucu, sonunda beğendim diyebildiğim bir sürüm olmuş. footer kısmındaki ''sansür, kartal sözlük ile bağdaşmaz.'' yazısı ise en beğendiğim noktası.
telegol denilen şov programına, yıldırım demirören'in konuk olduğu bir gün. bu telegolcü abiler ekran karşısında atıp, tutarken demekki ensesi kalın birileri geldiğinde bu moda giriyorlarmış. yıldırım demirören hakkında ise yorum dahi yapmayacağım.
link:http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/100715/telegol-kamera-arkasi-yildirim-demiroren
link:http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/100715/telegol-kamera-arkasi-yildirim-demiroren
1980 doğumlu azeri ses sanatçısı. öyle bir jazz parçası vardır ki, bu eseri ortaya çıkaranların nasıl bir armoni bilgisi var amına koyim diye kafayı yedirtmiştir bana. irade ablamızın sesine de lafımız yok tabi.
http://kisalink.tk/ihw
http://kisalink.tk/ihw
kimilerinin hayali, kimilerinin ızdırabı.
Sosyal Medya uzmanlarından oluşan bir grup.
Yapmaları gereken şey çok basit. Internetteki tüm platformlardan, taraftarın nabzını tutmak. Yıllardır bas bas bağırılan konular bile halen kaale alınmış değil. iyi bir ekiple, taraftarın yazdığı/çizdiği dikkate alındığında tasarımlardan, konsepte bir çok konu çözüm yoluna doğru ilerleyecek zaten.
Uzaklarda aramasınlar bazı şeyleri.
Yapmaları gereken şey çok basit. Internetteki tüm platformlardan, taraftarın nabzını tutmak. Yıllardır bas bas bağırılan konular bile halen kaale alınmış değil. iyi bir ekiple, taraftarın yazdığı/çizdiği dikkate alındığında tasarımlardan, konsepte bir çok konu çözüm yoluna doğru ilerleyecek zaten.
Uzaklarda aramasınlar bazı şeyleri.
her ne kadar şuanda fenerbahçe futbolcusu olmasa da anında fenerden cimbomdan topçu almayın taraftarı çıldırmayın tepkisini bastığım olayın başkahramanı, futbolcu.
edit: allahtan haberin altında kaynak: fanatik yazıyor. dağılabiliriz, heyecana gerek yok. balon fanatik haberi[ybkz]swh[/ybkz]
edit: allahtan haberin altında kaynak: fanatik yazıyor. dağılabiliriz, heyecana gerek yok. balon fanatik haberi[ybkz]swh[/ybkz]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?