socrates dergi'nin ekim sayısında bilic'le sosyal yaşamı hakkında birkaç kelam etmiş eski sportif direktörümüz.
--spoiler--
-beraber çok zaman geçirmişsiniz. neler yapıyordunuz, nelerden konuşuyordunuz?
+zaman zaman bilic'le rakı içerdik. onu istanbul'da birkaç iyi balıkçıya götürmüştüm. iyi balıkçı dediğim bu meşhur bilindik yerler değil, benim sevdiğim yerler. çok keyifliydi. zaten bilic'in, karşısına geçen herkese keyif verecek bir muhabbeti vardır. müzik de konuşurduk sık sık. bazen işler kötü gittiğinde ona plak hediye ederdim. ilk aldığım jim morrison'dı galiba. ikincisi de hendrix; stüdyosu ingiltere'de yapılmış bir 'en iyiler' derlemesi. bir de eric clapton almıştım ama onu pek sevmemişti, biraz ballad'cı bulmuştu onu. yazar çizer konusunda da benzer zevklerimiz vardı. ikimiz de bukowski okurduk, ikimiz de underground edebiyata meraklıydık. chuck palahniuk mesela; tıkanma, dövüş kulübü... onlardan bahsederdik hep. (vurgula: uzun uzun konuşur, ülkeyi kurtarırdık. beşiktaş, türkiye, balkanlar, dünya... neticede hiçbirini kurtaramadık, ama denedik. )
--spoiler--
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?