atınç nukan, 6 milyon euro !! kusursuz bir win win transferi.. beşiktaş modeli !! hak ettiği süreyi vermediğin, muhtemelen de vermeyeceğin özkaynak değerinden hatırı sayılır bir para kazanıyorsun. red bull leipzig belli ki yer aldığı ligi zaruret olarak gören, planı olan bir organizasyon... orta/alt sıralara oynayan bir takımla maceraya girmeden, rangnick ile bundesliga’ya taşınacak bir hikayenin kahramanlarından olacak atınç... bugün için mükemmel transfer.. inşallah bir gün, bu tarz tekliflere hayır diyebilecek vizyonla ekonomik yapıya da ulaşacağız.
maddi manevi sağ ol atınç nukan.. gözyaşlarını unutmayacağız.. yolun açık olsun..
duruşma saatine kadar gözümü kırpmayacağım davadır. çarşı vicdandır, vicdan yargılanamaz!
bugün[ybkz]swh[/ybkz] her an olduğu gibi daha da anlam kazanacak beşiktaş bestesi.
günlerdir dilimden düşmüyor; tuvalete girerken, mekana girerken, sokakta... ne de olsa kimseye açıklama yapma zorunluluğum yok...
(bkz: bizim için sevdadan delirmiş diyorlar)
günlerdir dilimden düşmüyor; tuvalete girerken, mekana girerken, sokakta... ne de olsa kimseye açıklama yapma zorunluluğum yok...
(bkz: bizim için sevdadan delirmiş diyorlar)
tarihinin en büyük başarılarını kazanmış, daha büyüklerini başarma potansiyeli olan aldatılmış, hikayesi yarım kalmış beşiktaş basketboluna en kötü gününde sahip çıkan, yapacaklarıyla fransa basketbolunu yeniden fethedeceğine gönülden inandığım, beşiktaş camiasının kara şövalyelerinden...
Erman Kunter’in ayrılık kararının altında koçun yeniden takım çalıştırma arzusu olması bir nebze teselli oldu. Basit bir teşekkür ile geçiştirmek istemiyorum. Kaos ortamında sorumluluk alarak kötü gün dostu olduğunu gösterdi. Tarihinin, hatta Türk basketbol tarihinin en güçlü kadrosunun neredeyse tamamını ezeli rakibine kaptırmış bir takımın hocası oldu. O takımın yaptıkları ve yapabilecekleri ekseninde; Erman Kunter’in BJK serüvenini, ortasına düştüğü enkaz ortamından bağımsız konuşmak imkansız.
Lokavtın sona ermesiyle bir rüyanın sonu geldiği düşünülürken, basketbol tanrıları yeni bir senaryoyu hayata geçirdi. Deron ile Semih Amerika’ya döndükten sonra, Arroyo ve Bonsu kalitesinde 2 ismi sezon ortasında bulmak dahi olağanüstü bir durumdu.
Takımdaki konumu; süre aldığında olumlu işler yapan bench oyuncusu olan Hawkins’in içinden durdurulamaz bir süper yıldız çıktı. NBA misyonu; formalite anlarında spektaküler bir hareketten ibaret olan Bonsu, Avrupa basketbolunda Howard etkisi yarattı. Utah ve Orlando ile önemli performanslara imza atan, son olarak Miami’nin rüya kadrosunda kendine yer bulan, saygın ama sıradan bir isim olan Arroyo, Avrupa’da; Navarro, Spanoulis, Diamantidis, Teodosic gibi 1.sınıf oyunculardan birisi olduğunu gördü. Şutu olan uzunlar içinde gördüğüm, bildiğim en keskin ve yumuşak bileğe sahip olan Erceg, kariyer sezonunu oynadı ve bu performansıyla Cska’ya transfer oldu.
3 baskın yıldızla oynayan takımların caydırıcılığına dair; 2009’da Hido & Howard & Lewis, düne kadar Wade & LeBron & Bosh referansları izledik. Ancak 4 baskın yıldızı olan bir takımın yapabileceklerine; ben ilk defa Arroyo & Hawkins & Erceg & Bonsu örneğinde tanık oldum. Oynayan ve oynatan bir Arroyo, her attığını sokan bir Erceg, potanın üstünde gezinen bir Bonsu ve lider rolünde durdurulamaz bir Hawkins ile kağıt üstünde Avrupa’nın önde gelen kadrolarından birine sahip Efes’e karşı, küçük ivmeleri 30’lu farklara çeviren tanımlaması zor bir güç!
Birkaç bench takviyesiyle; Türk basketbolunu uzun yıllar domine edebilecek, Euroleague mecrasında ilkleri gerçekleştirme potansiyeli çok yüksek bir takımdı. O takımdan 2 sene yaşlanmış Arroyo, basketbol hayatını tehdit edecek kadar ciddi bir sağlık sorunu yaşamış Bonsu ve kalitesini sergilediği istisnalar olsa da BJK performansına çok uzak Erceg üçlüsü Euroleague’de çeyrek finali gördüler.
Üç kupalı şampiyonun silüeti; o kadronun 1 numaralı hücum gücü Hawkins’siz, Avrupa’nın 1 numaralı kupasında son sekiz yaptı! Erman Kunter ise; ezeli rakibinin kadrosunda yer bulamadığı Jerrells ve Vidmar ile içerde 4. kupayı aldı, Avrupa’da son 16 yaptı!
Erman Kunter’in ayrılık kararının altında koçun yeniden takım çalıştırma arzusu olması bir nebze teselli oldu. Basit bir teşekkür ile geçiştirmek istemiyorum. Kaos ortamında sorumluluk alarak kötü gün dostu olduğunu gösterdi. Tarihinin, hatta Türk basketbol tarihinin en güçlü kadrosunun neredeyse tamamını ezeli rakibine kaptırmış bir takımın hocası oldu. O takımın yaptıkları ve yapabilecekleri ekseninde; Erman Kunter’in BJK serüvenini, ortasına düştüğü enkaz ortamından bağımsız konuşmak imkansız.
Lokavtın sona ermesiyle bir rüyanın sonu geldiği düşünülürken, basketbol tanrıları yeni bir senaryoyu hayata geçirdi. Deron ile Semih Amerika’ya döndükten sonra, Arroyo ve Bonsu kalitesinde 2 ismi sezon ortasında bulmak dahi olağanüstü bir durumdu.
Takımdaki konumu; süre aldığında olumlu işler yapan bench oyuncusu olan Hawkins’in içinden durdurulamaz bir süper yıldız çıktı. NBA misyonu; formalite anlarında spektaküler bir hareketten ibaret olan Bonsu, Avrupa basketbolunda Howard etkisi yarattı. Utah ve Orlando ile önemli performanslara imza atan, son olarak Miami’nin rüya kadrosunda kendine yer bulan, saygın ama sıradan bir isim olan Arroyo, Avrupa’da; Navarro, Spanoulis, Diamantidis, Teodosic gibi 1.sınıf oyunculardan birisi olduğunu gördü. Şutu olan uzunlar içinde gördüğüm, bildiğim en keskin ve yumuşak bileğe sahip olan Erceg, kariyer sezonunu oynadı ve bu performansıyla Cska’ya transfer oldu.
3 baskın yıldızla oynayan takımların caydırıcılığına dair; 2009’da Hido & Howard & Lewis, düne kadar Wade & LeBron & Bosh referansları izledik. Ancak 4 baskın yıldızı olan bir takımın yapabileceklerine; ben ilk defa Arroyo & Hawkins & Erceg & Bonsu örneğinde tanık oldum. Oynayan ve oynatan bir Arroyo, her attığını sokan bir Erceg, potanın üstünde gezinen bir Bonsu ve lider rolünde durdurulamaz bir Hawkins ile kağıt üstünde Avrupa’nın önde gelen kadrolarından birine sahip Efes’e karşı, küçük ivmeleri 30’lu farklara çeviren tanımlaması zor bir güç!
Birkaç bench takviyesiyle; Türk basketbolunu uzun yıllar domine edebilecek, Euroleague mecrasında ilkleri gerçekleştirme potansiyeli çok yüksek bir takımdı. O takımdan 2 sene yaşlanmış Arroyo, basketbol hayatını tehdit edecek kadar ciddi bir sağlık sorunu yaşamış Bonsu ve kalitesini sergilediği istisnalar olsa da BJK performansına çok uzak Erceg üçlüsü Euroleague’de çeyrek finali gördüler.
Üç kupalı şampiyonun silüeti; o kadronun 1 numaralı hücum gücü Hawkins’siz, Avrupa’nın 1 numaralı kupasında son sekiz yaptı! Erman Kunter ise; ezeli rakibinin kadrosunda yer bulamadığı Jerrells ve Vidmar ile içerde 4. kupayı aldı, Avrupa’da son 16 yaptı!
Beşiktaş basketbolunun kara şövalyesi...
Basketbolda geride kalan sezonu değerlendirirken, gerçekler göz ardı edilerek yapılan tüm eleştiriler haksızlık olur. Kalite bakımından Tofaş, Telekom ve Ted’in gerisinde; Efes, Fb, Gs, Banvit ve Ksk’nın çok gerisinde bir kadroyla mücadele ettik. Mevcut durumu en açık Beşiktaş’ın bütçesi Semih’in maaşı kadar diyen İsmet Badem özetlemişti.
Iverson ve Broekhoff, Türkiye’ye gelmeden önce kolejde oynuyorlardı. İkisinin de ilk profesyonel deneyimi Beşiktaş! Ruzic’in farklı yapıda bir uzun olması, Buckman’ın bahçede çocuklarıyla oynuyormuş havasından sıyrılamaması sonucu, üç kulvarda çarpışan Beşiktaş’ın bütün pota altı yükü yeni mezun bir gencin omzuna bindi. Hırsı, enerjisi, pes etmeyen ve meydan okuyan oyun karakteriyle Beşiktaş ruhunu yansıtan ve taraftarı uyandıran kıvılcımı çakan Perkins; delici penetreleri ve uzunlara yardımlarıyla muazzam katkı verse de, 30’unda şut öğrenmeye çalışan, oyun kurma derdi olmayan bir oyun kurucu. Muratçan ve Caner, özellikle işin savunma kısmında fark yaratan, görev bilinci ve oyun disipliniyle saygıyı sonuna kadar hak eden iki sporcu. Ortalama üstü bir kadroya derinlik getirebilecek iki isim, yapabileceklerinden fazlasının beklendiği vasat bir kadronun günah keçisi oldular.
Sonuç olarak Kandemir’in Beşiktaş’ının; Doron’un azmi, Mehmet’in özverisi, Broekhoff’un enerjisi ve Lofton’un bireysel çabalarından başka sığınacak limanı yoktu.
Oyuncu kadrosu ne kadar zayıfsa teknik ekip o kadar donanımlı, camiaya yakışa isimlerden kuruluydu. Birkaç iyi Beşiktaşlı elini taşın altına koydular. Taraftarların bir kısmı Ahmet Kandemir ismini göreve geldiğinde duydu. Oysa doksanlarda Beşiktaş basketbolu hocaya emanetti. Haluk Yıldırım, ligde Efes-Ülker hegemonyasının olduğu zamanlarda Harun Erdenay ile birlikte Ülkerspor’un en önemli iki yıldızından biriydi. Aynı yıllarda Faruk Beşok, Beşiktaş cephesinde ligin önde gelen skorer ve şutörleri arasındaydı. İki isim de; hem kariyer hem karakter anlamında Türk basketbolunun geçmişinde kalıcı izler bıraktı, geleceğinde de belirleyici rol oynayacaklar…
Kandemir’in takımı; gerçekçi hedefi ve başarı kriteri ligi ilk sekizin içinde bitirmek olabilecek bir kadroyla, ikinci yarıda oynayan 15 maçın 13 tanesini kazandı. Gs serisinde yarı finali 1 topla kaçırdı. Avrupa’da 6 takımlı ilk gruptan lider, 4 takımlı 2.Tur grubundan Rytas ile beraber çıktı. Buraya kadar Panionios, Radnicki, Petersburg, Zaragoza, Cedevita, Rytas gibi takımlarla mücadele etti. Aslında Rytas haricinde bu takımların hiçbirii dengimiz olamaz ancak o günün gerçeklerine dönersek, zayıf halkalardan biri bizdik. Son sekize kalma mücadelesinde, Rus temsilcisi Novgorod karşısında ilk maçı 17 farkla kazandık. O gün Akatlar’da olanlar maçın bitimine saniyeler kala farkın 22 olduğunu unutmazlar. Ben orta sahaya yakın çaprazdan yediğimiz o son üçlüğü unutamıyorum.
Rusya’da 24 farkla kaybederek elendik. Hazmetmesi zor olsa da sürpriz olmadı; Rytas deplasmanında 20 sayılık fark 4 dakikada kapanmıştı. Sezonun ilk yarısında bitti dediğimiz Tofaş maçını fantastik biçimde kaybettik. Kimi oyuncular biraz daha tecrübeli, kimileriyse biraz daha yetenekli olsa imkansızları gerçekleştirebilirdik…
Gs-Banvit ve Novgorod-Jerusalem eşleşmelerini düşününce; TBL’de final, Eurocup’ta dörtlü final işten bile değildi… Beşiktaş camiası için şampiyonluk gelmedikten sonra ligde final ya da Avrupa’nın 2 numaralı kupasında yarı final abartılacak bir başarı değildir. Ancak yönetim devirebilecek kadar skandal bir sezon geçirme potansiyeline sahip bu takımla, Kandemir ve ekibinin yaptıkları mucizedir.
Koçlar düzeyinde sezonun öne çıkan isimleri Kandemir ve Itoudis; Avrupa genelinde de en çarpıcı 5 koç performansından ikisine imza attılar. Kandemir’e nazaran kıyas kabul etmez seçeneklere sahip Itoudis, Cska tarafından 2 senelik sözleşmeyle onurlandırılırken; Ahmet Kandemir’in payına düşen, oyunu bilmeyen çoğunluğun düzeysiz istifa çağrılarını eh iştelere çekmek oldu!
Basketbolda geride kalan sezonu değerlendirirken, gerçekler göz ardı edilerek yapılan tüm eleştiriler haksızlık olur. Kalite bakımından Tofaş, Telekom ve Ted’in gerisinde; Efes, Fb, Gs, Banvit ve Ksk’nın çok gerisinde bir kadroyla mücadele ettik. Mevcut durumu en açık Beşiktaş’ın bütçesi Semih’in maaşı kadar diyen İsmet Badem özetlemişti.
Iverson ve Broekhoff, Türkiye’ye gelmeden önce kolejde oynuyorlardı. İkisinin de ilk profesyonel deneyimi Beşiktaş! Ruzic’in farklı yapıda bir uzun olması, Buckman’ın bahçede çocuklarıyla oynuyormuş havasından sıyrılamaması sonucu, üç kulvarda çarpışan Beşiktaş’ın bütün pota altı yükü yeni mezun bir gencin omzuna bindi. Hırsı, enerjisi, pes etmeyen ve meydan okuyan oyun karakteriyle Beşiktaş ruhunu yansıtan ve taraftarı uyandıran kıvılcımı çakan Perkins; delici penetreleri ve uzunlara yardımlarıyla muazzam katkı verse de, 30’unda şut öğrenmeye çalışan, oyun kurma derdi olmayan bir oyun kurucu. Muratçan ve Caner, özellikle işin savunma kısmında fark yaratan, görev bilinci ve oyun disipliniyle saygıyı sonuna kadar hak eden iki sporcu. Ortalama üstü bir kadroya derinlik getirebilecek iki isim, yapabileceklerinden fazlasının beklendiği vasat bir kadronun günah keçisi oldular.
Sonuç olarak Kandemir’in Beşiktaş’ının; Doron’un azmi, Mehmet’in özverisi, Broekhoff’un enerjisi ve Lofton’un bireysel çabalarından başka sığınacak limanı yoktu.
Oyuncu kadrosu ne kadar zayıfsa teknik ekip o kadar donanımlı, camiaya yakışa isimlerden kuruluydu. Birkaç iyi Beşiktaşlı elini taşın altına koydular. Taraftarların bir kısmı Ahmet Kandemir ismini göreve geldiğinde duydu. Oysa doksanlarda Beşiktaş basketbolu hocaya emanetti. Haluk Yıldırım, ligde Efes-Ülker hegemonyasının olduğu zamanlarda Harun Erdenay ile birlikte Ülkerspor’un en önemli iki yıldızından biriydi. Aynı yıllarda Faruk Beşok, Beşiktaş cephesinde ligin önde gelen skorer ve şutörleri arasındaydı. İki isim de; hem kariyer hem karakter anlamında Türk basketbolunun geçmişinde kalıcı izler bıraktı, geleceğinde de belirleyici rol oynayacaklar…
Kandemir’in takımı; gerçekçi hedefi ve başarı kriteri ligi ilk sekizin içinde bitirmek olabilecek bir kadroyla, ikinci yarıda oynayan 15 maçın 13 tanesini kazandı. Gs serisinde yarı finali 1 topla kaçırdı. Avrupa’da 6 takımlı ilk gruptan lider, 4 takımlı 2.Tur grubundan Rytas ile beraber çıktı. Buraya kadar Panionios, Radnicki, Petersburg, Zaragoza, Cedevita, Rytas gibi takımlarla mücadele etti. Aslında Rytas haricinde bu takımların hiçbirii dengimiz olamaz ancak o günün gerçeklerine dönersek, zayıf halkalardan biri bizdik. Son sekize kalma mücadelesinde, Rus temsilcisi Novgorod karşısında ilk maçı 17 farkla kazandık. O gün Akatlar’da olanlar maçın bitimine saniyeler kala farkın 22 olduğunu unutmazlar. Ben orta sahaya yakın çaprazdan yediğimiz o son üçlüğü unutamıyorum.
Rusya’da 24 farkla kaybederek elendik. Hazmetmesi zor olsa da sürpriz olmadı; Rytas deplasmanında 20 sayılık fark 4 dakikada kapanmıştı. Sezonun ilk yarısında bitti dediğimiz Tofaş maçını fantastik biçimde kaybettik. Kimi oyuncular biraz daha tecrübeli, kimileriyse biraz daha yetenekli olsa imkansızları gerçekleştirebilirdik…
Gs-Banvit ve Novgorod-Jerusalem eşleşmelerini düşününce; TBL’de final, Eurocup’ta dörtlü final işten bile değildi… Beşiktaş camiası için şampiyonluk gelmedikten sonra ligde final ya da Avrupa’nın 2 numaralı kupasında yarı final abartılacak bir başarı değildir. Ancak yönetim devirebilecek kadar skandal bir sezon geçirme potansiyeline sahip bu takımla, Kandemir ve ekibinin yaptıkları mucizedir.
Koçlar düzeyinde sezonun öne çıkan isimleri Kandemir ve Itoudis; Avrupa genelinde de en çarpıcı 5 koç performansından ikisine imza attılar. Kandemir’e nazaran kıyas kabul etmez seçeneklere sahip Itoudis, Cska tarafından 2 senelik sözleşmeyle onurlandırılırken; Ahmet Kandemir’in payına düşen, oyunu bilmeyen çoğunluğun düzeysiz istifa çağrılarını eh iştelere çekmek oldu!
amacına ulaşması için daha açık olunması gereken duyuru.
daha açık olunmaması ise oldukça iyi niyetli bir hareket. altında, aramızda maddi anlamda fazla bir arkadaşımız varsa o bizi bulsun şu küçük işi halletsin konu öğrenciye, asgariye aksetmesin düşüncesi var sanki.
ilk milyon dolarlarımı kazanmaya başladığımda basket takımına yıldız transferi sözü olan biri olarak bu düşünceyi desteklemekle birlikte, sorunun çözüme kavuşması için kaç kişi 10-20 lira vermeli açıklanmalı diyorum.
daha açık olunmaması ise oldukça iyi niyetli bir hareket. altında, aramızda maddi anlamda fazla bir arkadaşımız varsa o bizi bulsun şu küçük işi halletsin konu öğrenciye, asgariye aksetmesin düşüncesi var sanki.
ilk milyon dolarlarımı kazanmaya başladığımda basket takımına yıldız transferi sözü olan biri olarak bu düşünceyi desteklemekle birlikte, sorunun çözüme kavuşması için kaç kişi 10-20 lira vermeli açıklanmalı diyorum.
ilgi alaka babında yüzde 51 basketbol 49 futbol mottosunu benimsemiş beşiktaşlı. yoksa şiddet ve düzensizlik candır.
gs'ye gitmesi konusunda o kadar iyimser olmadığım santrfor.
bu saatten sonra beşiktaş için kayıp değildir onda hemfikiriz ancak gs kendi açısından olabilecek en iyi transferi yapmıştır. kariyerinin sonuna gelmiş, skandal paralar alan drogba yerine; bonservisi elinde olan, drogba'ya ödenen maaşın yarısından az bir paraya oynayacak, ligi tanıyan, portekiz milli takımı forvetini aldılar. akıbeti ne olur allah bilir; gol kralı da olabilir günah keçisi de olabilir. yalnız ne hugo ne burak diğerinin arkasında beklemez. ikisi birlikte oynarsa arkalarında sneijder ve selçuk ile anadolu takımlarının şamar oğlanı olurlar.
artık orasını gs düşünecek ancak dediğim gibi beşiktaş için kayıp değildir. heyecanı bitmiş bir ilişki gibiydi bizimkisi, zorlamanın alemi yoktu. beşiktaş yönetimi çıkıp hugo ile anlaştık dese yine eyvallah derdim çünkü türkiye'de hiçbir takımın almeida'ya burun kıvırma lüksü yok. ama o kadar heyecanı kalmamış ki gs'ye gitti diyorlar içimde zerre pişmanlık, kızgınlık vb yok.
bu saatten sonra beşiktaş için kayıp değildir onda hemfikiriz ancak gs kendi açısından olabilecek en iyi transferi yapmıştır. kariyerinin sonuna gelmiş, skandal paralar alan drogba yerine; bonservisi elinde olan, drogba'ya ödenen maaşın yarısından az bir paraya oynayacak, ligi tanıyan, portekiz milli takımı forvetini aldılar. akıbeti ne olur allah bilir; gol kralı da olabilir günah keçisi de olabilir. yalnız ne hugo ne burak diğerinin arkasında beklemez. ikisi birlikte oynarsa arkalarında sneijder ve selçuk ile anadolu takımlarının şamar oğlanı olurlar.
artık orasını gs düşünecek ancak dediğim gibi beşiktaş için kayıp değildir. heyecanı bitmiş bir ilişki gibiydi bizimkisi, zorlamanın alemi yoktu. beşiktaş yönetimi çıkıp hugo ile anlaştık dese yine eyvallah derdim çünkü türkiye'de hiçbir takımın almeida'ya burun kıvırma lüksü yok. ama o kadar heyecanı kalmamış ki gs'ye gitti diyorlar içimde zerre pişmanlık, kızgınlık vb yok.
türk basketbolunu bir okul gibi düşünürsek, kerem kendi pozisyonunda dönemin profesörüdür.
final oynadığımız eurobasket 2001 sonrası özellikle şut problemi nedeniyle ağır eleştirilmişti. jenerasyonunun en iyisi olmakla birlikte hep bir şeyler eksikti. Beşiktaş formasını terlettiği sene gösterdiği performans ile akıllarda en ufak bir soru işareti bırakmadı ve gerçek bir büyük oyuncu oldu. tabiri caizse beşiktaş'ı sırtında taşıdı; sayı ve asist hanelerinde takımın bir numaralı silahıydı. yarı finalde efes'e elendiğimiz o sezon, kerem tek başına bir takım gibi oynadı, normal sezonun en değerli oyuncusu seçildi ve özgüven tazeledi. zaten sonra da real madrid'e transfer oldu.
kerem'in bunların farkında olmadığına ihtimal vermiyorum ve başarılarla dolu kariyerinde, beşiktaş'ı ayrı bir yere koyduğuna inanıyorum. sanırım o da benim gibi düşünüyor ve kariyerini burada noktalamak istiyor. ancak 1 yıl geç kalınmış bir transfer. eğer kerem geçen sezon alınmış olsaydı, ilk maçını 17 sayıyla kazandığımız novgorod deplasmanında 24 fark yemezdik. onun dışında çok iyi transfer. bazı oyuncular yaşlanmazlar ve kerem öyle bir oyuncu. yine fark yaratacağına eminim.
kerem-mehmet olsa harika olurdu ama kerem-engin rotasyonu da bence tatmin edici.
final oynadığımız eurobasket 2001 sonrası özellikle şut problemi nedeniyle ağır eleştirilmişti. jenerasyonunun en iyisi olmakla birlikte hep bir şeyler eksikti. Beşiktaş formasını terlettiği sene gösterdiği performans ile akıllarda en ufak bir soru işareti bırakmadı ve gerçek bir büyük oyuncu oldu. tabiri caizse beşiktaş'ı sırtında taşıdı; sayı ve asist hanelerinde takımın bir numaralı silahıydı. yarı finalde efes'e elendiğimiz o sezon, kerem tek başına bir takım gibi oynadı, normal sezonun en değerli oyuncusu seçildi ve özgüven tazeledi. zaten sonra da real madrid'e transfer oldu.
kerem'in bunların farkında olmadığına ihtimal vermiyorum ve başarılarla dolu kariyerinde, beşiktaş'ı ayrı bir yere koyduğuna inanıyorum. sanırım o da benim gibi düşünüyor ve kariyerini burada noktalamak istiyor. ancak 1 yıl geç kalınmış bir transfer. eğer kerem geçen sezon alınmış olsaydı, ilk maçını 17 sayıyla kazandığımız novgorod deplasmanında 24 fark yemezdik. onun dışında çok iyi transfer. bazı oyuncular yaşlanmazlar ve kerem öyle bir oyuncu. yine fark yaratacağına eminim.
kerem-mehmet olsa harika olurdu ama kerem-engin rotasyonu da bence tatmin edici.
Beşiktaş için yetersiz olduğunu düşünenlerin gelmesini beklediği ismi merak ettiren kaliteli golcü.
torres, falcao, dzeko gibi seçeneklerim varsa ben de istemiyorum. ancak mitroglu transferi mümkün olan yabancılar içinde en iyi iki ihtimalden biridir. zaten diğeri de almeida; ona da olmadı diye üzülmem ama bugün anlaşma olsa yeni transfer gibi heyecanlanırım.
ama asıl heyecanlanmamız gereken konu; mustafa-ömer-cenk üçlüsü! albenisi olan hepi topu 4 yerli santrfor var, 3'ü bizim futbolcumuz. bu durum rakiplerin hayal dahi edemediği bir lüks.
buna dayanarak ne mitroglu ne almeida diyorum! böyle kaliteli yerli golcülerin yanına; potansiyeli yüksek bir afrikalı tercihimdir. 21 yaşındaki khouma babacar gibi...
torres, falcao, dzeko gibi seçeneklerim varsa ben de istemiyorum. ancak mitroglu transferi mümkün olan yabancılar içinde en iyi iki ihtimalden biridir. zaten diğeri de almeida; ona da olmadı diye üzülmem ama bugün anlaşma olsa yeni transfer gibi heyecanlanırım.
ama asıl heyecanlanmamız gereken konu; mustafa-ömer-cenk üçlüsü! albenisi olan hepi topu 4 yerli santrfor var, 3'ü bizim futbolcumuz. bu durum rakiplerin hayal dahi edemediği bir lüks.
buna dayanarak ne mitroglu ne almeida diyorum! böyle kaliteli yerli golcülerin yanına; potansiyeli yüksek bir afrikalı tercihimdir. 21 yaşındaki khouma babacar gibi...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?