--alıntı--
tarih 7 şubat 2010. varşova’daki euro 2012 kuralarına türkiye ikinci torbadan, belçika ise dördüncü torbadan giriyor.
türkiye o gün uefa’nın en iyi 15’inci milli takımı. fıfa sıralamasında 66’ncı durumda olan belçika ise gabon’un, arabistan’ın, bahreyn’in gerisinde.
uefa kulüpler sıralamasında da bizim 11’inci bitirdiğimiz 2010’u onlar 14’üncü kapatabiliyorlar.
euro 2012 eleme maçlarında rakibimize sadece bir puan kaptırıyoruz, 3-2 ve 1-1’lik sonuçlarla.
5 yıl sonra...
belçika, fıfa sıralamasının 4’üncüsü. brezilya ve ispanya’nın üstünde. türkiye ise kongo’ya, yeşil burun adaları’na geçilerek 57’nciliğe düştü.
uefa kulüpler sıralamasında da belçika son 5 senede her yıl bir basamak yükselerek 10’unculuğa tırmandı. gelecek yıl 9’unculuğa çıkacaklar. bizse bu sezonu 12’nci bitirdik. avrupa kupalarında anderlecht galatasaray’ı, brugge beşiktaş’ı sürklase etti. üstelik çok daha ekonomik kadrolarla.
peki bu 5 yılda ne değişti? belçika neyi doğru yaparak yükseldi, biz neyi yanlış yaptığımız için geriledik?
altın nesil
önce şunu not ederek başlamak gerek: belçika altın bir nesil yakaladı. yarısı nitelikli altyapı yatırımı, yarısı da şans. evet, courtois’nın, de bruyne’ün, lukaku’nun, kompany’nin aynı nesle denk gelmesini herhangi bir bilimsel gerekçeyle açıklamak akıllıca olmaz. ancak şunu da not etmek gerek: belçika, üst üste 4 büyük turnuvayı (2004-2006-2008 ve 2010’u) pas geçince kaybeden nesline neşter vurdu. eylül 2010’da saracoğlu’nda türkiye’ye konuk olan belçika milli takımı tecrübeli aslarına teşekkür etmiş, 17 yaşındaki santrfor lukaku ve 23 yaş altı 7 futbolcuyla (alderweireld, verthongen, fellaini, dembele, hazard, witsel, mirallas’la) oynamıştı. evet, şimdi bu oyuncuların her biri birer süper yıldız. ama o gün değillerdi!
son 6 büyük turnuvanın yalnızca birine gittik. bununla 7’de 1 olacak gibi. önümüzdeki dünya kupası’nın kadrosunu kuracağız diyoruz ama hafta sonu milli takımımızda 2018’de 38 olacak emre, 36 olacak hamit var yine... bunlar oynayacağı için hakan çalhanoğlu yine 10 dakika alacak muhtemelen! anlaşılan, eylül 2010’da türkiye belçika’yı sahada 3-2 yenmiş. saha dışındaysa kazanan 10-0’la belçika olmuş.
kulüpler düzeyinde ne oldu?
bugün, bizim esas odaklanmamız gerekense belçika ligi... tamam, milli takımları fantastik bir nesil yakaladı; ama bütün büyük yıldızları ingiltere’ye-almanya’ya giderken bu arada belçika ligi nasıl 14’üncülükten 9’unculuğa tırmandı? anderlecht’le brugge kısıtlı bütçelerle nasıl gelişti?
belçika flaman parlementosu’nda çalışan gazeteci dostum dirk vermeiren’e göre belçika ligi, bugünlerin geleceğini 90’lı yıların sonunda hissetti. 95’te bosman yasası’nın devreye girmesiyle yıldızlarının büyük liglerin yolunu tutacağını fark eden kulüpler, altyapıya daha fazla önem verdiler.
eğitim programlamaya mecbur oldular. bu yıl anderlecht 23 yaş altı 9 futbolcuyla galatasaray’ı, brugge da 7 gençle beşiktaş’ı alt etti. şu anda belçika ligi’nin yaş ortalaması 24,2. hollanda’nın 23,1. türkiye’ninse maalesef 26,1...
24 yaş ortalamalı belçika ligi, son 5 yılda daha az bütçeyle, avrupa kupalarında yaşlı türkleri ikiye katladı. 462 milyon euroluk ligleriyle avrupa’da son 5 yılda 37 bin puan topladılar. yani bir puana ortalama 12,500 euro harcadılar. aynı dönemde 960 milyonluk türkiye ligi, puan başına 30 bin euro harcarken.
yabancı sınırı
belçika ligi’nde yabancı sınırı yok. öyleyse bu kulüpleri genç belçikalıları oynatmaya kim zorladı? belçika’nın yayıncı kuruluşu telenet’in yorumcusu frank van laeken açıklıyor: “evet, ligde yabancı sınırı yok. ama ilk 18’de 6 altyapı oyuncusu kuralı var. 21 yaşına kadar en az 3 yıl belçika’da eğitim görmüş altyapı oyuncusu da genelde vatandaş oluyor zaten.”
son bir yılda 3-4 kez dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım: “şu çağdışı yabancı sınırını kaldıralım. ama ilk 18’e 6, ilk 11’e 1-2 altyapı oyuncusu mecburiyeti getirelim” diye. maalesef süper lig’in yeni statüsünde esame listesi için herhangi bir altyapı oyuncusu zorunluluğu yok. unutuldu mu, gerek görülmedi mi ben anlayamadım doğrusu.
antrenör kalitesi
bu yıl belçika futbolunu daha yakından izledikten sonra benim bir başka etkilendiğim konuysa antrenör kaliteleri oldu. gerek anderlecht koçu hasi, gerek brugge koçu preud’homme, 10 üstünden 10 aldılar 4 maçta da. peki bizim antrenör kalitesi yükseltme adına planımız ne? süper lig’de 18 hocanın 14’ü yerli. televizyonlarda yaptıkları ayrımcılık kakafonisi sayesinde uzun süredir lige yabancı koç sokmuyorlar. üstelik kendileri de gelişmemek için direniyorlar. maç öncesi “mücadele edeceklerini” maç sonu da “yenemiyorlarsa yenilmeyeceklerini” söylüyorlar sadece! büyük kısmının dünyayla bağları kopuk, yabancı dil bilgileri sıfır düzeyinde.
peki türk futbolunun antrenör gelişimi adına gelecek planı nedir acaba? pro-lisans almak için bir fıfa resmi dili şartı getirilebilir mi? eğitim kapsamı ve sıklığı artırılabilir mi? eğitmen olarak uluslararası markalardan faydalanılabilir mi? ne düşünüyoruz bu antrenörleri geliştirmek için? çünkü antrenörlerimiz gelişmezse, sporcularımızın da gelişmesi zor olacak gibi.
“milleti kurtaranlar yalnız ve ancak eğitmenlerdir. eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir” (m.kemal atatürk). yakın gelecekte, sporda da millet namını alma istidadını keşfetme umuduyla. mutlu haftalar.
--alıntı--
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?