ajitasyoncularla doludur.
görünen o ki avrupa'da oynamak, değer görmek, sevilmek arda'nın veya diğer türk futbolcuların dediği gibi pasaportla alakalı değilmiş. semihoviç volkanoviç olmaya gerek yokmuş. arda'nın adına kitapların yazılması, besteler yapılması, taraftarın, hocanın, takım arkadaşlarının onu bağrına basması, 10 numara giymesi ve avrupa transfer piyasasında adının sıkça geçmesinin ardından gördük ki "vay efendim bizim hakkımız yendi, biz türküz ondan hep" bıdı bıdı olaylarına girip ajitasyon yapmak başarısızlığa bahane üretmekmiş.
senin kulüp başkanın çıkıp yabancı oyuncular serbest kalsın şöyle olsun böyle olsun deyip duruyorken, seni beğenmiyor yeterli görmüyorken avrupalı ne yapsın seni?
şimdi de çıkıp adam takım arkadaşı felipe, arda'ya formayı ulaştırırken sırtında taşıdı diye bin yere bağladı basın. olabilir şeyler bunlar. yıllarca avrupalı amerikalı bizim düşmanımız diyerek ülkenin her sektöründe, her alanında, insanın kendi iç dünyasında bile düşmanı dışarıda arattırdılar.
türk futbolu gelişmek istiyorsa önce zihniyetini değiştirmeli.
başında türk olan diğer her şey gibi... türk medyası, türk solu, türk halkı, türk şusu busu vs...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?