sözlük yazarlarının itirafları

ederson
bazı bazı nispeten ışıltılı anılarla dolu yakın geçmişi şöyle bir düşünüyorum, bu dibe vuruşun başlangıcını tespit etmeye çalışıyorum. sevimsiz, ilgisiz, motivasyonunu ve insanlara olan güvenini kaybetmiş tam anlamıyla bir kaybedenin, kayıp günler penceresinden içeri bakmasını sağlayacak gözleri arıyorum. çünkü hastayım artık, bunu kabullendim. uyku bozukluklarım hastalığa evrildi ve bu da başka psikolojik fobilere neden olmakta. böyle farkediş zamanlarında insan ister istemez düşünüyor bazı şeyleri. o düşüşün nerede başladığını ve uzun günler sonunda buluyor nihayet.

"sen mükemmelsin"

bir erkeğin, bir kızdan duyabileceği en şahane iltifat sanırım bu. hiç söylememiş olmasını yeğlerdim, gerçekten. haketme/haketmeme mevzusu değil bu; bu kısa cümle var ya kısa cümle, insanı öyle bir baskı altına sokuyor ki, deplasman derbisindeki savunma oyuncusu gibi hissediyorsun kendini yemin ediyorum. ve böyle bir baskı altında yaşarken, onunla farklı şehirlerde olmak? ilk uykuların aksadığı, akabinde haplara başlanan o zamanlar. 3-4 sene evveli işte. yürümeyeceğini açık açık söylememe, zamana ihtiyacımız olduğunu söylediğim halde bana neden öyle bir laf kurdu ki şimdi? ağladı, tek silahı kontraatak olan yılmaz vural gibi davrandı oltaya getirdi beni, şans verdim çünkü dünyanın en boktan iyimser insanıyım. bok vardı verdim, bok vardı ağladı.

hayatımın üç yılını paylaştık sürekli uzak şehirlerde. hiç tanımadık oysa birbirimizi, hiç şansımız olmadı. o tercih döneminde yazdığım şehirleri sormuştu, bense inatla söylememiştim. oysa söylemiş olsaydım ve şans da biraz yaver gitseydi şansımız olacaktı ilk defa. bunu biliyordum tabi, sandığı kadar bencil değildim. ama o boktan düşünce tarzım yüzünden olası güzel zamanların üzerine güzelce sifon çektim. çünkü ben çok bencil bir adamdım, öyle ki eski sevgilisinin peşinden istanbulları yazıp da açıkta kalan bir insan, yine aynı duyguyu yaşamasın da mantıklı ve istediği tercihleri yapabilsin diye bencillik etmiştim. tabi bunu o hiç bilmedi, anlamadı, bilse de bilmemezlikten, anlasa da anlamamazlıktan geldi orası ayrı.

yazlıktaydım, 40 yılda bir geliyordu o da. kayıtlar için gitmem gerekiyordu benim, çünkü yeni bir şehri bilen eski arkadaşla gitme fırsatım vardı ve o zorlu ilk günleri atlatmayı planlıyordum böylece. sonra ne mi oldu? ben gittim ve bu şapkadan tavşan çıkartan arkadaşımız akşamı yazlığa gelmiş, onu öğrendim. lan? ben dumura uğradım tabi. insan akşamından bari anagramlı falan bir şekilde pas atar bre allahsız! açık ve net göt gibi hissetim kendimi, öyle husursuz oldum. dönemedim de geri, kalacak yer parasıydı falandı filandı derken beş kuruşsuz kalmıştım. ben böyle bir psikoloji içindeyken o gününü gün etmekle meşgul oldu yazlıkta, utanmadan da yine beni suçlu ilan etti tabi.

ardından gel zaman git zaman üni. hayatına adapte oldum ve son cenabetliğin ardından "yok dostum olmayacak herhalde bu iş böyle" demeye başladım. ilk başlarda fırtınalı bir ergenlik arkadaşlığından yeni fırlamış bir embesil olan ben, kendisinin ani ve güçlü ilgisi-sevgisi karşısında afallamış olan ben zamanla aslında hiç tanımadığım bir insanı sevmeye başlamıştım da haberim yokmuş aslında. bunu her dangoz gibi onlarca kez usulca ayrıldıktan sonra farketmiş olmaksa ayrı bir klişe tabi. ben türk filmi tadında bir pişmanlığın içindeyken onun bir kaç gün arayla attığı mesajlarla bir şekilde barıştık yine. ama bu defa başkaydı, kendisi de şaşırırdı bu başkalığa. ona derdim ki, "bazen tek ihtiyacınız olan bir ışık yakmaktır.". evet bunu derdim, böyle de aforizmalar sıçan bir adamdım o zamanlar.

herşey güzelce devam ederken -ki buraları aslında kısa geçiştiriyorum- benim kıskançlık krizlerim başlamış, kilometrelerin etkisiyle daha da şiddetlenmişti. öyle bir hâle geliyordu ki artık, bana "mükemmel" olduğumu söyleyen o kızın bildiğin hayatına engel olduğumu fark ediyordum. uzunca bir süre buna engel olmaya çalıştım, ama bu defa farklıydı ya işte gerçekten bu ilkel duyguyu bastıramıyordum, bildiğin kalp kırıyordum, hiç olmadığım bir adama evriliyordum. bu asla olmak istemeyeceğim türden bir insandı ve kendimi aldığı paranın altında ezilen futbolcu tarzı o psikolojiden hiç arındıramadım. ardından uykunun yine uğramadığı, scotch'ların ardı arkası kesilmediği bir gecede uzunca mesaj attım o uykuduyken. kafama sıçayım. lan oğlum, olmadı gündüz telefon edip söyler insan dediğinizi duyar gibiyim. açıkça söylüyorum, ben boktan bir korkağım ve o lanet tatlı ses tonunu duyacağım için bunu yapamadım. yapamadım birader işte.

sıfırı tüketeceğim zamanlara yakın günlere denk gelir bu zamanlar. o vakitten sonra hiçbirşey eskisi gibi olmadı. yine konuştuk, arkadaş kaldık ama bitti yani işte bitti. bozulmuş bir eski plaktan farkımız yoktu, atıldık çöpe. aslında hikayenin gerisini anlatsam mı bilemiyorum ama şöyle bir kısa özet geçmek gerekirse, bu arkadaş ve başka yakın bir arkadaş benim üni. kaydı mevzusu yüzünden olmadığım bir ortamda kanka-göt ayakları sergilenmiş ve şimdi sevgili olmuşlar bu elemanla. bunu çok önceden kestirdiğim için şaşırmadım ama kırıldım, yalan yok. nedeni de benim hayatımdaki en cesur insan olarak bildiğim bu kızcağızın bana bunu söylemeye götü yememiş olması, o arkadaş kalma zamanlarında. ki bu cesurluk mevzusunu da yüzlerce defa söyledim ona. zaten son veda konuşmasında, birbirimizin hayatından tamamıyla çıkacağımıza söz vermiştik, numaraları falan, face, twitter hesaplarını da silmiştik ve demiştik ki kendimizi birbirimize karşı sorumlu hissetmeyeceğiz asla diye. ha ben tam bir eski kafa olduğum için hissetmiyor değilim, ama o kadar yılın hatrına bunu başkaları yerine ondan duyabilmeyi de -bence- hak ediyordum. nefret ediyor muyum? asla fekat son anlattığım şeyden sonra, gözümün önünde yansa ve elimde bir bardak su olsa o suyu içerdim sanırım.

(bkz: hayallerde yaşıyor bazı ibneler)

uzunca bir hikayeyi olabildiğince minimuma indirdikten sonra -ki bitmek bilmeyen ailevi problemleri hiç katmadım- sevgili sözlük ahalisine, bak beyim sana iki çift lafım var edasıyla kapıdan son sürat içeri girerek:

"kimse mükemmel değildir arkadaş!"

diyor ve siktir olup gidiyorum (okunduysa tabi buraya kadar). -buradagülücükolabilir-
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol