bilhassa, gelecek sezon devreye girecek uefa'nın mali kısıtlamaları nedeniyle görevine son verilmesi yerinde olacak teknik adam.
madem ki takım seneye seviye atlayamıyor (yarım yamalak scouting ile, atıyorum demba ba'yı satsak bile takım şimdiki hâlinin üzerine koyamayacak malum), el mecbur hoca seviye atlamak durumunda.
- bu sezon aldığı limitli sürelerle dâhi takımın en çok asist yapan oyuncusu ozzy, son 5 dakika "lütfen" oyuna giriyorsa,
- olcay'ın haftalardır yerlerde sürünen formuna bakılmaksızın, kerim frei bir kere bile düşünülmüyorsa,
- attığı çoğu golle takımı ipten almasına rağmen, sevgili tosun paşa hâlâ üçüncü alternatif olarak görülüyorsa,
- 90+lar taktiği olması gereken doldur boşaltı, takım 75'ten itibaren oynamaya başlama kolaylığını seçip, atak olgunlaştıracak çeşitlilikten yoksunsa (ceza yayının önündeki başarısız ver-kaçları öne sürenler olmaz umarım),
- ve en önemlisi, teknik adam zaafiyetinin en çarpıcı örneği; ikinci yarıdaki tek atağını tolgay'ın attığı pasta sosa'yı ceza sahası içinde buluşturmasıyla yakalayan teknik adam, 75'te tolgay'ı oyundan alıp, "ulan ben bir bok yedim ama" dercesine 85'te oğuzhan'ı aynı bölgeye, aynı rolle oyuna alıyorsa
o hoca seviye falan atlayamaz arkadaşlar. bu kadar basit. beşiktaş için üçüncü olmak mühim değildir, büyüklüğünden kaybettirecek bir şey de değildir. ama bu kadar borcun harcın ortasında, iki senedir altın tepside önümüze konan şampiyonlar ligi gelirinden (min. 40 mil. €) mahrum olmanın açıklaması olamaz. bu sene şampiyonlar liginde oynamış olsaydık, şimdiye stat bitmiş olacak ya da demba ba ayarında bir transfer yapılarak, bilic'in eli rahatlatılacaktı belki. ama taraftar ne yapıyor? takım güçsüz, hoca ne yapsın?
geçiniz. en basitinden, mevcut takımı tümüyle yaşlanmış, bu sene kadroya kattığı tek ismi haftalar boyu kullanmamış, geçen seneki kadronun en önemli isimlerinden emenike'den verim alamamış fenerbahçe, üstelik başında ismail kartal varken gerisinde kalmak?
birçoğunuzun sandığının aksine, bilic'i istemeyen, yeterli bulmayan birçok taraftar yerine sergen'i istemiyor, unutamadığı bir quaresma sevdasını içinde barındırmıyor, adalı sempatizanı değil. yine sandığınızın aksine yeni nesil yavşak beşiktaş taraftarı değil, ergen de değil. istisnaları tenzih etmekle birlikte dilinizden düşürmediğiniz istikrardan yana onlar da. yalnızca doğru isim arayışındalar.
şahsi fikrim, taraftarın yüzde 90'ının dilendiği lucescu, doğru isim değil. lucescu yaşı itibariyle hem eski çalışma azminden uzakta hem de yıllar süren shaktar kariyeri onu belli konularda tembelleştirmiş olabileceği gerçeği var. mali gücü yerinde olan bir kulüp, nitelikli scouting, rahat çalışma ortamı, oturmuş bir taktik düzenden mali açıdan tartışmalı bir kulübe geçiş hiç kolay değil. hem türk futbolundan da oldukça uzun bir süre uzak kaldı, oyuncu ve takım bilgilerinin ciddi anlamda noksan olduğuna inanıyorum.
şenol güneş. tartışmalı. bilemiyorum, belli bir camiayla bütünleşmiş oyuncu olsun, hoca olsun kimseden bir fayda geleceğine inanmıyorum ben şahsen. nitelikli bir teknik adam, ligin şartlarını iyi biliyor oluşu ve beşiktaş'ın eksiğini gediğini farkedip yeni bir kazanma planının temellerini kafasında atacak kadar takımı izlemiş oluşu görünürde onu bir adım öne çıkarıyor ama sağlam bir yönetim olmazsa, onu hafiften antipatikleştiren hakem isyanlarına devam eder burada da. ki benim artık hakemi bahane eden teknik adam zırıltısı dinlemeye mecalim kalmadı. hakemlerin çifte standardı yeni şeyler değil.
sergen yalçın. üzerine konuşulmayı bile gereksiz görüyorum, zaten sivasspor ile yeni sözleşme imzalamış kendisi. belki uzak bir gelecekte ancak şimdi değil.
ertuğrul sağlam. türk model bilic. inatçılık, değişkenlik göstermeyen taktik anlayış, teknik adam parıltısı olmaması nedeniyle seviye atlayamayış. evvelki dönemden tutmayan aşı, 8-0 kara lekesi. itinayla veto ediyorum.
mustafa denizli. ben bilhassa gelecek sene yaşanacak seçim ve uefa'nın mali yaptırımları nedeniyle mustafa denizli'yi istiyorum ciddi ciddi. yönetimin mevcut zaafiyetlerini rafa kaldırabilecek, gerçek anlamda "menajer" vasfına sahip iki türk teknik adamdan biri kendisi. son şampiyonluğumuzda taraftar oynanan futboldan keyif alamadı doğrudur, ancak o takımı şampiyonluğa taşıması tesadüfi değildi denizli'nin. tipik baskı kaldıramayan beşiktaş futbol takımının üzerindeki baskıyı her hafta salı günleri yaptığı basın toplantılarıyla hafifletmekle kalmadı, normalde kulüp başkanının (ya da sözcüsünün) ilgilenmesi gereken basının spekülasyonlarının da önüne geçti. berbat yönetimi taca atarak, takıma ve taraftara hedef gösterdi, başardı da. üzerine uzun vadeli planlama yapılamayacağına hemfikirim ancak başarıya bu denli ihityacımız olan bir dönem, bir senelik kontrat, olmayan harcama lüksü, eldeki malzemeden pasta çıkarma potansiyeli, üstelik beşiktaşlı. neden olmasın diyorum?
tabi bunlar şu anda konuşulan, öne çıkan isimler. yeni isimler belirdikçe elbet fikir beyan etmeye devam eder, üzerine yazar çizeriz bir şeyler.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?