slaven bilic

gidiyorum bu
(vurgula: lokomotiv moskova) ile yüklü bir kontrat imzalayarak şahsıma rusya'da devlet demir yollarının bu sene bilançosunda ciddi oranda kâr açıkladığını düşündürten hırvat teknik adam.

bir taraftar, desteklediği takımın başına geçen teknik direktörün ne gibi vasıflara sahip olmasını ister. heyecanlı? hırslı? genç? eğitimli? lider? otoriter? tecrübeli? çalışkan?. soru bankasının sermayesini daha da arrtırmak mümkün. homojen bir futbol anlayışına sahip taraftar profili söz konusu olmadığından bu tip bir sualin tek bir cevabı olması da mümkün değil. bana göre bundan daha önemli olan soru, sportif ve mali açıdan mevcut durumuyla beşiktaş'ın ihtiyacı olan teknik adam tipi ne olmalıdır? (vurgula: slaven bilic ) ismi bu ihtiyacı hangi oranda karşılamaktadır?

slaven bilic'in beşiktaş'ın başına geçmesini hararetle savunurken ne tip argümanlar ileri sürüyoruz. genç, heyecanlı, hırslı, hukuk eğitimi almış, müzikten çok iyi anlıyor. peki sonra?. sonrası aslında muğlak. 2001 yılında yetişiği takım olan (vurgula: hajduk split ) bünyesinde çok da uzun olmayan bir kulüp hocalığı geçmişi ve hemen sonrasında hırvatistan milli takımı serüveni. 1990'lı yıllarda kendisinin de içinde bulunduğu (vurgula: zvonimir boban), (vurgula: alen boksic), (vurgula: davor suker), robert prosinecki, (vurgula: robert jarni) gibi isimlerden oluşan altın jenerasyonun bir benzerini teknik direktörlüğü döneminde yeniden yakaladığını söylemek yanlış olmaz. ancak açık konuşmak gerekirse önemli oyunculardan kurulu hırvatistan milli takımının başında çok da muazzam başarılar elde ettiğini söylemek güç. euro 2008'de yarı finalinde oturmuş bir oyun şablonu olmayan tamamen kaos futboluna ve aşırı motivasyona dayalı fatih terim yönetimindeki milli takımımıza kaybetmesi; bizim için her ne kadar büyük bir sevinç vesilesi teşkil etse de, bilic ve hırvat futbolu açısından ağır bir eleştirinin ana fikridir. yine onun yönetimindeki hırvatistan milli takımı'nın 2012 avrupa şampiyonası eleme grubunu kadro açısından belki de avrupa'nın en vasat takımı olarak gösterebileceğimiz yunanistan'ın arkasında ikinci olarak bitirmesi dikkate alınması gereken bir başka husus olup, hırvat basını tarafından hedef tahtasına konulması çok da uzak bir geçmişe karşılık gelmez. hatta açık konuşmak gerekirse türkiye hırvatistan baraj maçı öncesi elenen takımın hocasının çalıştırdığı takımın başındaki son maçı olacağı ayan beyan bellidir. piyango guss hiddink'e vurmuştur.

bir başka kafamı meşgul eden konu ise bilic'in futbol anlayışının ne olduğu ile ilgili. sadece arada sırada televizyon yayını olduğunda takip ettiğimiz bir hırvatistan var. maçın önemine göre mentalite ve saha dizilişi değişikilik arz edeceğinden kesin bir hüküm sahibi olmak mümkün değil. futbolu yakından takip eden arkadaşlarla konuşma esnasında soruyorum: "slaven bilic'in futbol anlayışı nedir?". el cevap: "hücum futbolunu benimser." "yani?". işte yanisi yok. eldeki tek veri "hücum futbolunu benimser" gibi oldukça genel geçer bir yargı. samimi olarak merak ediyorum, eğer bu konu hakkında detaylı bir bilgiye sahip olan arkadaşım varsa lütfen yazsın. okumak istiyorum. çünkü bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum. duyduğum, okduğum şeyler hep aynı. genç, hırslı, heyecanlı, agresif, motivasyon ustası. aslında iyi eğitim almış hırvat tarzı bir fatih terim'den mi bahsediyoruz?

beşiktaş açısından duruma bakalım. hiç tanımadığı bir ülkede mali anlamda küçülmeye gidileceği belli olan, sadece psikolojik açıdan değil, teknik taktik bilgisi açısından da son derece çökük durumda olan bir beşiktaş kadrosunu yeniden ayağa kaldıracak, ona belli bir oyun karakteri, bir futbol felsefesi aşılayacak ideal teknik adam slaven bilic midir? bir çırpıda evet demek benim açımdan oldukça zor. özellikle maddi açıdan son derece gerilimli ve stresli bir sürece girecek olan beşiktaş'ın karşılaşabilmesi muhtemel yapısal sorunlar karşısında karşımızda nasıl bir bilic bulacağız? bunlar benim zihinimi uzunca bir süre meşgul etti açıkçası.

bana göre bu tip süreçte -şayet bir yabancı teknik adam düşünülürse, hoş henüz tayfur havutçu'nun ayrılıp ayrılmayacağını bile bilemiyoruz- tecrübeli, mental açıdan çökmüş bir takımı diplerden alıp - lig sıralamasını kastetmiyorum- akıllı bir planlama ve stratejiyle aşama aşama tepeye taşıyabilecek bir açıdan öğretmen nitelikli bir teknik direktörle anlaşılması beşiktaş'ın menfaatine olacaktır. daha açığı bana göre beşiktaş'ın (vurgula: bobby robson), (vurgula: jupp derwall), (vurgula: udo lattek) tarzı bir futbol (vurgula: hocasına) ihtiyacı var.

slaven bilic şu aşamada kaçan balık mıdır? belki. büyük mü olacaktır. bunu bilemeyiz. ancak önümüzdeki sene rusya ligine daha bir alıcı gözle bakacağımız da başka bir gerçek.

meramım budur. saygılar sunarım.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol