---------------alıntı---------------
Sarp Apak, Futbol Extranın bu ay ki konuğu...
YILMAZ ERDOğAN'DAN FUTBOL FiLMi
Türkiye'de futbolla ilgili çekilen bir kaç film oldu. Sizin böyle bir film içinde bulunma düşünceniz var mı? şu anda sanırım sizin de kıyısından da olsa içinde bulunduğunuz bir proje var...
ibrahim Kendirci'nin bir projesi var, evet. Herkes bu kadar Play-Station oynuyor, herkes FIFA bağımlısı. Acaba bu oyunun özel hayata etkisi nasıl olur üzerine bir belgesel. Sevgilin aradığında nasıl konuşuyorsun, aranız bu yüzden açılıyor mu ya da annen-babanla ilişkiniz yani gerçek hayat üzerine eğlenceli bir şey. Kötü de bir fikir değil çünkü ciddi oynuyoruz, ciddi de bir mesai veriyoruz.
Sinemaya yönelik peki...
Biz her zaman güzel bir proje olursa içinde olmak istiyoruz ama pek öyle bir şey gelmedi. Sadece olursa inşallah ileride Yılmaz Erdoğan'ın futbol filmi projesi var. çok güzel bir proje. Hep böyle izleyip imrendiğimiz başarı hikayeleri vardır ya; küçük takımın başına teknik direktör gelir, onu alır ve son dakikada, en sorunlu adamın golüyle şampiyon olur. Nefret ettiğimiz adam kahraman olur filan. öyle güzel bir hikayesi var.
Bu zamana kadar Metin Oktay'ın kendi hayatını oynadığı film dışında hiçbir 'futbol figürü' beyaz perdeye taşınmadı. Size böyle bir teklif gelse ve seçme hakkınız olsa kimin hayatını oynamak isterdiniz?
Ben böyle bir şeyi çok isterim. Hele ki Zeki (Demirkubuz) Abi, futbolu çok iyi bilen, futbolun içinden gelen, tribünde de zaman geçiren bir insan. Zeki Abi yapsa öyle bir şeyi, onun kalitesiyle, onun sinema diliyle bir şey olsa ben seve seve oynarım. Hangi futbolcu dersen? Belki Baba Hakkı gibi bir Beşiktaş efsanesi, eğer benziyorsam ve enerjim de uygunsa çok isterim.
Bu filmler demişken, Aşk Tutulması adlı filmde başrol size gelmiş ancak kabul etmemişsiniz ve sebebi de çok ilginç...
Evet kabul etmedim hatta o konuda da şöyle bir durum var. Murat şeker abimizin daha önce bir filminde oynadım, Lerzan'ı oynadım yani kadın oldum. Bu filmde de Fenerbahçeli olmamı istedi. Ben de ona dedimki 'Tamam kadın olurum ama Fenerli olmam' (gülüyor). çünkü bu şöyle bir şey; bunu yapmak ayıp geldi. Hasta bir Fenerliyi oynamam istendi. Tamam işin bu, her rolü oynarsın 'Ben gay oynamam' falan gibi saçma bir düşünce değil ama tribün filan da biliyor beni ve özdeşleşmişim artık. 'Beşiktaş'ın çocuğu' diye bahsediyorlar. Yemezdi yani... Ben içime sindiremedim.
BEşiKTAşLI DURUşUNUN içi BOşALDI
Beşiktaşlı ünlülerde farklı bir duruş var sanki?
Aslında bu Beşiktaşlılık duruşu denilen şeyin de içi boşaldı biraz söylene söylene. Gerçekten futbolu ciddiye alan bir insan olduğum için tuttuğu takımın felsefesinin taraftarına yansıdığını ve bir erkek çocuğu için bu felsefenin önemli bir ilham verdiğini öğrendim. Kızların takım tutmaları konusunda... Eyvallah sağolsunlar ama fasulyeden sayıyoruz onları. Kızarlar şimdi de... (gülüyor) Ama öyle yanı kızmasınlar. Oynamadıktan sonra anlamak zor. Ben sekiz yaşımdan beri sokakta top oynuyorum. Topun ne demek olduğunu biliyorum. Ben öyle sosyalleştim. Sokakta top oynamasam bambaşka birisi olurdum. Statüleri sokakta, mahallede öğreniyorsun. Fubolun böyle temel dengeleri olduğu için Beşiktaşlılık da bir yerde herkes bir taraftakini severken senin diğer tarafını seçmen gibi bir şeydir. Normalde insanlar refleks olarak her zaman kazananı seçer. Ben kundaktan Beşiktaşlıyım. Kundağım siyah-beyazmış. ilk erkek torun geliyor, ortalık yıkılıyor, çok değerliyim ve dayım gelip direkt Beşiktaşlı yapıyor beni...
Benim için Beşiktaş'tan başka takım olmadı. Zamanla iliğime kadar işledi Beşiktaşlılık. Hayatın içinde başıma gelen şanssızlıklar, kaybetmeye karşı verdiğim tepkiler, kazanmaya karşı verdiğim tepkiler vs. manyakça bir bağ oluştu. Ama bu bilinçli değildi çünkü ben zaten böyle olduğum için bu takımlıydım. Bizim için 3. takım olmak sorun değil, yeter ki derbi kaybetmeyelim, Avrupa'da yolumuza devam edelim. 'En çok taraftar bizim', 'Biz cumhuriyetiz' gibi iddiaları olan bir takım değiliz. Böyle bir fark var. Ha bu fark benim için çok özel bir şey, başka takım taraftarı için sıradan olabilir ama doğru takımı tuttuğumu düşünüyorum. çok tatsız bir sezon geçirsek de duygusal olarak kurduğumuz bağ var. 'Yağmurlu bir günde görmüştüm seni, üstünde çubuklu formalar vardı' sözleri gibi, karşılıksız sevgi, iyi insan olmak, bir şey almadan bir şey verme kültürü... Bu düzenin delirmiş bencilliği içinde Beşiktaş'ı çok kibar buluyorum. Naiftir... Mesela bu yüzden ben Yıldırım Demirören'i çok büyük bir başkan olarak görürüm ama Beşiktaş'ın başkanı değildi bana göre. Fenerbahçe başkanı gibi bir duruşu vardı. Fikret Orman'dan bu yüzden umutluyum.
Yıldırım Demirören'den sonra yeni bir yönetim ve umut var. Beklenti nedir?
Umut zaten bizim beslendiğimiz yer. Ben Fikret Orman'dan umutluyum. ilk açıklamalarını izledim. Doğru bir yerden yaklaşıyor; "Bir dakika arkadaşlar, biz bu değiliz. Beşiktaş bu değil." Beşiktaş, Fenerbahçe'yle, Galatasaray'la en iyi transferi biz yaparız yarışına girecek bir takım değil. Her zaman altyapından en çok yıldız kazandıran takım olmak hedefimiz. şöyle söyleyeyim sana şu anda bütün tribünü, stat konusunda ikna edebilirsin. Mevzu transfer değil, bir istikrar bir takım felsefesi koymadılar. Metalist Kharkiv bizi eledi, Ertuğrul Sağlam'ı gönderdiler. Filmi başa sar; Ertuğrul gönderilmese ve hala Beşiktaş'ın başında olsa. Ben en azından şu an takımımın kadrosunu, nasıl oynayacağını bilirdim. Ben şunu istiyorum takım maçın 10. dakikasında kendini belli etsin. Bu anlamda Fenerbahçe'ye imreniyorum. Alex geldiğinden beri 4-4-1-1 oynuyorlar, bütün transferlerini buna göre yapıyorlar. Bu nasıl bir lüks düşünebiliyor musun? Bizimse tüm enerjimiz dağılıyor. 15. dakikada Fenerbahçe kendini belli eder. Ev arkadaşım Kaan hasta Fenerbahçeli, beraber çok maç izleyip analiz ediyoruz.
Deplasmanlara da giden bir taraftarsınız. Tribündeki hava nasıl oluyor. Sonuçta şöhretli birisiniz?
Denizli'ye deplasmana gitmiştim. izmir'de ve Bursa'da yaşadığım dönemlerde de Beşiktaş gelince giderdim. Beşiktaş tribünü şöhretli tiplere çok alışık. 'Nasıl gideceksin sen maça ya?' diyorlar bazen ama yok öyle bir şey. 'Ooo kardeşimiz gelmiş' durumu oluyor bizde ve bu yüzden çok rahatız. Onlar ev sahibi oluyor ve biz aralarına gidiyoruz ki bence doğru duruş budur. Orada ünlü olamazsın. Orada ünlü olan çarşı'dır. Mesela dikkat et, yakın zamanda 4 tane filan gol attığımız maç çok azdır. O kadar alışık değiliz ki bir maçta 4 atınca saçmalarız. Amokachi'ye filan bağlarız. Yani biz hep şunu konuşuruz; Barcelona taraftarı olarak doğabilirdik. Doğamaz mıydık? Nasıl bir şey acaba...
Biraz da Yalan Dünya'dan bahsedelim. Dizide oynadığınız karakter; Emir Danışman'dan bahsedersek. ilk izlenim olarak çok itici bir adam...
Evet, gerçekten çok itici bir adam. Zamanla insanlar tanıyacaktır aslında şöyle bir herif Emir; yalnız kalamayan, egoları olan, kendini çok seven ve şehrin, sektörün kafayı yedirttiği çocuklardan bir tanesi. Tabii ki sit-com olduğu için karakteri karikatürleştirmemiz gerekiyor. Abartı gerekiyor. Zaten sit-com kültürü budur. Geek kültürü dedikleri, slogan kültürü yani "aaa çok sert!" filan bunlar hep slogan kültürü ve bu stilden yürür. ilk başta ben çok tepki çektim. çünkü ben kendi seyircimi biliyorum. Twitter'dan olsun ekşi sözlükten olsun. özellikle ekşi sözlük ne kadar eski ekşi sözlük gibi olmasa da halen bir ölçüdür hepimiz için, biraz saçma durumlar olsa da çok iyi yazarları olduğunu düşünüyorum ve bakıyorum.
Peki dizideki karakteriniz Emir Danışman'la normalde arkadaş olur musunuz?
Yok! Yapamam ben Emir'le. Onunla gece takılırsın. Adam tam bir kız radarı, hemen buluyor. En uygun kızı seçiyor, yanına çekiyor filan yani o adamla gece hayatında iyi bir ikili olunur ama normalde takılacağım bir adam değil. Bir defa meyve salatası yiyor ya daha ne olsun (gülüyor).
Röportaj: Serkan AKKOYUN
Fotoğraflar: Mustafa öZDEMiR
RöPORTAJIN TAMAMI FUTBOL EXTRA HAZiRAN SAYISINDA
---------------alıntı---------------
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?