şehirlerden kocaeli'de okumaktasınız. mevsimlerden kış, aylardan aralıktır ve sıcacık evinizde arkadaşlarınızla oturmatasınızdır. telefon çalar; arayan arkadaşınız sakarya'da yaşamaktadır ve yola çıktığını, yarım saat içinde evinizin önünde olacağını belirtir ve kapıya çıkmanızı istemektedir. rahat batmıştır ve "hay hay" diyerek kapatırsınız telefonu. arkadaşınız renault'nun flaş adını verdiği türkiye'de ise 'dört tekerli tabut', 'ölüm makinası' gibi isimleri olan arabasıyla gelmiştir. hiç sormazsınız bile nereye gidiyoruz diye. evden 4 kişi çıkıp binersiniz arabaya. çatırdayan buzların sesi eşliğinde koyulursunuz yola. otobana girmeye hazırlanırken "nereye gidiyoruz?" diye bir ses çıkar arkadaşlarınızın birinden. şoför koltuğundaki arkadaşınız "abant'a gidiyoruz." diye cevaplar. şoför koltuğu dışındaki 3 arkadaşınızla beraber "nasıl yani?" diye sorarsınız korku, panik ve şaşkınlık içinde. "aslında şimdi tam zamanıdır abant'ın.", "turist kaynıyordur yaa orası bu mevsimde." gibisinden teselli sözleri dökülür herkesin ağzından. arabanın kaloriferi bozuktur. ısınmak için sigara vardiyalı olarak içilir. biri söndürürken diğeri devralır bayrağı ve başlar sigarayı çekmeye. 'soğuk' denilen şeyin ne olduğunu tam anlamıyla kavrarsınız. abant gölü'nün yanından geçersiniz ama orasının abant gölü olduğunu anlamanız için güneşe ihtiyacınız vardır. ne var ki saatler sabahın 4 olduğu için güneş henüz göstermemiştir güzel yüzünü. abant'ı bilenler 'taksim international palace otel'i de bilirler. işte bu [ybkz]swh[/ybkz] otelimize sabahın 4'ünde eski bir flaş içinde 5 kişi girmek istersiniz ama güvenlik [ybkz]swh[/ybkz] sizi içeri almaz. "kapalıyız!" der. [ybkz]swh[/ybkz] ve geri dönersiniz. benzinlikte durup sıcak bir şeyler içemek istersiniz. durursunuz da benzinlikte. ama araba sizi hemen bırakmak istemez. kapılar buz tutmuştur. pompacı abimizin de yardımıyla kapılar açılır, sıcak çaylar içilir ve tekrar yola düşülür. artık istikamet sıcacık yuvanızdır. ama öncesinde sanayiye gitmek gerekmektedir çünkü abant yolunda devrilmiş bir ağaca yavaşça dokunmuşsunuzdur. ama tampon çatlamıştır. işte tam da bu sebepten sanayide 2-3 saat beklemek zorunda kalırsınız. ve nihayet evinize ulaşırsınız. sıcacık yataklarınıza yatarsınız. saat öğlen 1 olmuştur. ve bir daha uyanmayacakmış gibi uyursunuz.
sonuç olaraksa abant'a gitmişsinizdir. ama ne gitmek!
işte rahatın batması dediğimiz durum gagam koptu sıra pençelerimde isimli yazarımızın yukarıda anlattığı [ybkz]swh[/ybkz] olayların başlangıç sebebidir. rahatın batması tam da budur işte.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?