tatlı bir gülümeseme belirten sabahtır yüzümde, ancak şimdiki zamanın değil geçmiş zamanın pazar sabahları.
cumartesi akşamı geç yatmayı seven çocuk aklım; pazar sabahları uyanmak istemese de ma aile kahvaltı yapmak adına en geç 10:00'da anne tarafından öpülerek uyandırılırdı. bu; zaman içinde küçük kardeşin üzerine atlamasına bırakmıştır yerini o ayrı. biraz naz yapıp yataktan kalkmaz ama kulağımı dikerdim dış kapının sesi geldi mi? bakkala abim gitti mi yoksa bana mı kalacak? endişesi ile.. bir kaç dakika içerisinde kapı sesi duymaz isem zaten annem gelir kaldırır ekmek almaya yollardı beni tıpış tıpış.
en güzel, en bol çeşit sabahın erken saatlerinde annem tarafından özenle hazırlanır tüm ihtişamı ile sofrada bizi beklerdi. babamın aramıza katılma süreci ise en heyecanlı olan kısmıydı. o gelene kadar televizyon kumandası elden ele geçer, onu izleyelim bunu izleyelim ile tüm çizgi filmler kaçar en sonunda babamın belirmesi ile de kanal hemen trt1 e çevrilirdi. izlemediği kovboy filmi kalmamasına rağmen babam için pazar sabahlarının anlamı kovboy filmiydi ki bu hala değişmemiş bir şeydir.
dip not: sanırım ailemi özledim. sanırım pazar sabahlarını güzelim kahvaltıları özledim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?