neşet ertaş

gidiyorum bu
çok değil birkaç gün önce demirspor ile ilgili sözlüğe bir şeyler yazmak istediğimde kendisine atıfta bulunarak "şu sıralar destursuz bağına giremediğimiz takımdır" diye tanım cümlesi yazdığım bu toprakların tam karşılığı. uzunca bir yazıdan sonra yanlışlıkla pencereyi kapadığım için yazı uçup gitti. sadece yazı mı? bir neşet ertaş geldi geçti bu kâinattan.

biraz yorgunluk, bir miktar meşguliyet ardından eve gelip kendimi koltuğa bıraktığımda birden kulağım açık bıraktığım televizyonda kendi sesinden yayınlanan "yalan dünya" türküsüne odaklandı. yüzümü televizyona dönmek istemedim. bir-iki hafta evvel kanser tedavisi nedeniyle yoğun bakımda olduğunu bildiğimden durumu tahmin etmek güç olmadı. yavaş yavaş ekrana doğruldum yarı uykulu surat ifademle. sonrası malûm.

"gönül" sözcüğünü telaffuz edişi ile "goğnümüzü" delen adam. bu coğrafyanın insanlarını senin kadar birbirine yapıştıran bir tutkal bilmiyorum. bundan sonra da bilemeyeceğim.

"ben sizin hayranınızım" diye yanına gelen bir dinleyicine "gariplerin hayranı olmaz dostu olur" deyişin kadar büyümedik hiçbirimiz. artık tamamen kırlaştı "şirin kırşehir"in, tüm anadolu'nun saçı sakalı.

cenazen üzerinden manevi rant devşirmeye yeltenenler midemizi naaşından önce kaldırdı. hakkını helâl et.


"bin dokuz yüz otuz sekiz cihana kırşehir'in kırtılar köyünde geldin" dediler
"babana muharrem, anana döne dediysen atayı bildin" dediler

dizinde sızıydı anamın derdi tokacı saz yaptı elime verdi
yeni bitirmiştim üç ile dördü "baban gibi sazcı oldun" dediler

o zaman babamdan öğrendim sazı, engin gönül ile hakk'a niyazı
o yaşımda yaktı bir ahu gözlü, "mecnun gibi çölde kaldın" dediler

zalim kader devranını dönderdi, tuttu bizi çiçeklidağı'nın ibikli köyüne gönderdi
parmağıma ziller taktı dönderdi, oynadım meydanda "köçek" dediler

anam döne ibikli köyünde ölünce, beş tane öksüz yetim kalınca
beşimiz de hep perişan olunca babamgile "buradan göçek" dediler

yürüdü göçümüz çiçekdağı'nın kesek köyüne doğru, bu hâli görenin yanıyor bağrı
üç aylık çocuğun çekilmez kahrı, "bunlara bir ana bulun" dediler

elimizinen yozgat'ın kırksoku köyüne vardık, "bize ana yok mu?" diye sorduk
adı arzu derler bir ana bulduk, "işte bu anadır buldun" dediler

en küçük kardeşi kaybeyledik, onun için gizlice ağladık
üstelik babamı asker eyledik, "yine öksüz yetim kaldın" dediler

yarin aşkı ile döndüm şaşkına, her zaman içerim yarin aşkına
canan acımaz mı garip dostuna, "bunu da içeriye at" dediler
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol