mustafa kemal atatürk

oyunbozan
on kasım anısı...

annem dün akşam şişli florence nightingale hastanesinde küçük bir operasyon geçirdi.
kendisine refakatçi olmak için ben eşlik ettim ve sabah sekiz civarında ilaçlarını alması için uyandırdım. doktorlar 8:30 gibi gelip "biraz daha işimiz var çıkış için acele etmeyin, kontrollerinizi bitirip sağlınızdan emin olalım öyle eve gidersiniz" diyerek bizi bir müddet daha misafir edeceklerinin söylediler.

annem 57 yaşında çok sıkı bir siyasi görüşü olmayan, ülkesini seven bir profildir.
saat 08:55 gibi hırkamı giymek için dolaba yöneldiğimde "nereye gidiyorsun" dedi. ben de 10 kasım dolayısıyla hastanenin önüne çıkıp saygı duruşunda bulunacağım dememe kalmadı, beni de aşağıya indir dedi. peki dedim ama doktorla konuşmamız gerek..
hayır dedi vakit kaybeder yetişemeyiz. ve ikimiz de yavaş adımlara asansöre binerek kapının önüne çıktık. aşağıda hastanenin bir çok personeli çoktan kapının önüne çıkmıştı. bir an ikimizin de gözleri dolunca birbirimze gülümseyerek baktık. o bakışı bilirsiniz biraz umut insanın yüzüne ne tatlı tebessümler yerleştiriyor.

09.04 civarı sessizleşme başladı ve bir dakika önceden nöbet pozisyonuna geçildi. sirenler çalmaya başladığı an önümüzdeki az ilerleyen trafik insanların kontak kapatarak arabadan inip saygı duruşunda bulunmasından ötürü durdu. saat 09:05 ve siren sesleri başladığı anda kalabalıktan yavaş yavaş istiklal marşı yükselmeye başladı.

gelelim hikayenin acı kısmına. bahsettiğim hastaneyi ve yolla ilişkisini bilen bilir. önünden işi olan olmayan herkes geçip gider buranın. yaklaşık 70/80 kişi istiklal marşına henüz başlamışken önümüzden 30 lu yaşlarda uzun saçlı, küpeli bir arkadaş yürümeye başladı. küpesini düzeltmeye çalışırken yavaş yavaş yürüyor ve bizlere bakarak gülümsüyordu ( tipini neden tariflerdin derseniz ülkenin durumu ortada hiç bana kızmayın ) o gülümsemenin ne manaya geldiğini hepimiz biliyoruzdur sanırım. arkadaş gülümsemesiyle bize, bizim hakkımızda ne düşündüğünü net bir şekilde anlatıyordu. derken ikinci kişi bir kadın "ne yapıyor bunlar yaa" şeklinde bir bakışla ve cidden yüzlerimize bakarken iğrenen bir ifade ile geçip diyordu. kalabalığın içinde herkes bir yandan duygu dolu anlar yaşarken bir yandan bu iki insanı izliyordu.

şöyle bir düşündüm. dünyanın hiçbir ülkesine düşman değilim. hiçbir vatandaşın görüşü beni bağlamıyor. insana saygı olgunluğunu kazanan herkesin görüşünü benimseyen birisiyim. çoğunluk tarafından bu ülkenin kurtarıcısı olarak kabul görmüş bir insanın anısına saygı duymamak, ona saygı duyan insanları küçümsemek başka bir şey,..
ben olsaydım o arkadaşın yerinde, eğer bir ülke liderine bir saygıda bulunuyorsa o milletin insanları ve bunu tüm sokaklarda caddelerde dile getiriyorsa hareketleriyle bir şekilde, kendimi engellerdim. ya hızlı adımlarla acelem var mesajı verirdim ya da bir köşede durur ve saygılarına eşlik ederdim. nasıl bir nefret ve nasıl bir umursamazlık örneği bir millet olduk çıktık anlamıyorum.

bunları üzülerek yazıyorum biliyor musunuz? başkası adına, başkası yüzünden üzülüyorum.

elimden geldiğince, gücüm yettiğince, ayağa kalkabildiğim müddetçe mustafa kemal atatürk için senede bir defa ayakta duracağım. ve bir şekilde onu az tanıyan, kulaktan doğma bilgilerle eleştiren zihniyete doğruları sabırla anlatmaya gayret göstereceğim.

iyi ki cumhuriyet, iyi ki iyi insan olmayı başarabilme çabası, iyi ki atatürk...
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol