tümer metin konusunda hep kafamda soru işaretleri olmuştur. bir çok siyah beyaz renklere sevdalı arkadaşım bu soru işaretlerine anlam veremedi. umarım bu kitap cevapları bulmama yardımcı olur.
kitaptan bölüm
--spoiler--
“2006 yılında Fenerbahçe’ye transfer olduktan sonra herkes benim hikâyemi kendince yorumlayarak anlattığında, yazmaya karar verdim. O dönem susmamı gerektiriyordu. Hiçbir yerde konuşmadım; hiç kimseye konuşmadım. Bir gün profesyonel olarak futbol oynamayı bıraktığımda, kendi ağzımdan kendi hikâyemi yayımlama kararıyla... Bugüne kadar susmamı sağlayan, motive edici bir karar oldu bu. Sabah uyanıp gazeteyi açıp, kendimle ilgili bir haber okuduğumda, televizyonda birisinin benim hakkımda konuştuğunu gördüğümde ya da restoranda yemek yerken yan masadaki sohbette adımı duyduğumda susup her seferinde kâğıda kaleme sarıldım. O gazeteciyle ya da yan masadaki kişiyle konuşur gibi yazdım…
Kelimelerin benim hayatımda her zaman önemli yeri olmuştur. Daha Zonguldak’tan dışarı hiç çıkmamış futbol aşığı bir ergen olduğum yaşlarda, odamın duvarları Yusuf Hayaloğlu, Rudyard Kipling şiirleri ve okuyup etkilendiğim yazılarla kaplıydı. O kelimeleri, bir gün kendimi anlatırken kullanacağımı, yazmaya başlayana kadar düşünmemiştim. Önce transferi kendi kelimelerimle yazdım. Sonra ara ara günlük tutar gibi Fenerbahçe’deki günlerimi, yaşadıklarımı, anılarımı yazdım. Sonra Yunanistan’a gittim. Üç buçuk yıl yalnız kaldım. Kelimelerim İngilizceye döndü. Türkçeyi, düşünmek dışında sadece yazmak için kullandım. Daha çok yazdım. Gurbeti yazdım. Yunanistan günlerimi yazdım. Gurbette Beşiktaş maçlarını izlerken, her şeyin çubuklu forma ve Metin Tekin hayaliyle başladığı günleri yazdım.
En sonunda, 2001’de Beşiktaş’a, 2006’da Fenerbahçe’ye gidişimi ya da Yunanistan günlerimi anlatabilmem için, önce, benim nereden geldiğimi anlatmam gerektiğine karar verdim. Bu yüzden de 14 Ekim 1974’ten başladım yazmaya…”
“Kulağıma eğilip, “Neden bu kadar sivrisin? Neden bu kadar farklılaşıyorsun? Biraz daha ortalama adamı oynasana, ortalama adam olsana” dedi. Beni biliyor, tanıyordu. Ortalama olmazsam, sahip olduklarımı kaybedeceğimi düşünüyordu. Bulunduğun yerin ve konumun tadını çıkart, diyordu. Kendince haklıydı belki de ama o’na “Hocam o zaman ben, ben olamam ki” dedim. Ki olamazdım da... Ortalama adamı oynayamazdım, tutamazdım kendimi… Sürekli kendimi kendim gibi olmaktan alıkoyarak başarılı olamazdım.”
--spoiler--
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?