geçen sezonun devre arasında, kendisi hakkında fredrik ljungberg benzetmesi yapmıştım ofansif mevkilerin herbirini kotarabilmesi açısından. dünkü maçta ortaya koyduğu oyunla içten içe gurur duydum bu sebepten. kerim'in "saf" yeteneğini görmek için ne "tillah" olmaya, ne de şakşakçılığını yapmaya gerek yok zira.
takımda topu ayağına yapıştırıp, bu kadar seri delici dribbling yapabilen başka futbolcu yok ve bu bir hücum oyuncusu için başlı başına saf yetenek. ama bu yeterli mi, elbette değil. benzeri serdar özkan'da da vardı ancak kendisi berbat bir profesyonel ve üstüne büyük bir hadsiz olduğu için tutunamamıştı bu kulüpte.
oyun aklı konusunda eksikliği var, ama sanıldığının aksine en büyük eksikliği bu değil, "baskıyı kaldırma" meselesi. az zamanda çok şey yapması gerektiğini hissediyor bu adam, çünkü biliyor ki beşiktaş taraftarının balon futbolcu algısı çok çabuk şişebiliyor. oyun aklı konusundaki eksikliği de oğuzhan-sosa ikilisinden birinin sahada olmadığı anlarda aslında bütün beşiktaş takımının hissettiği bir olay ama az evvel bahsini ettiğim mevzudan dolayı kabak bu adama patlıyor. çünkü ön alanda top çevirip, doldur-boşalttan başka çare üretemeyen bu takımın, ileri 3'lünün gerisinde adam markajıyla (sivas maçı-toraman) oynayan bu çocuğa topu vermekten başka çaresi kalmıyor.
maliyeti eleştirilmeyecek şey değil ama 20sinden evvel premier lig ve a milli görmüş bir oyuncuya inatla c sınıfı demek, akılla bağdaşmayan şey. fenerbahçe maçında tüm taraftarın gözü üstünde olacak, umarım kafasında hedef maçı olarak seçip büyütmez kendisi bu maçı. çok şey yapmak isteyip, hiçbir şey de yapamayabilir zira.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?