17 Ağustos 1999... 03:02... Film değildi yaşananlar...
Bir an oturup düşünürken fark ettim...
Fark ettiğim, fark etmekle kalmadı tabi..!
Unutmamanın benim için aslında ne kadar önemli olduğunu fark ettim...
Önemli ve acı olduğunu...
Önemli ve unutulmuş olduğunu...
Unutmamanın...
Unutulmuştu bir şeyler?
Ve bir yerlerde can çekişiyordu tüm iyi niyetler...
Belki de kolonlar arasında sıkışmaya başlamıştı yürekler...
Kırık yarık betonlar arsında kalmıştı
Hem kalanlar?
Hem gidenler...
Hatırlanmalıydılar..!
Cesetleri haber bültenlerine çıktığı zamanlarda değil sadece?
Her yüreğiniz sızladığında?
Sahip çıkılmalıydılar..!
Unutulmamalı ve unutturulmamalıydılar..!
Onlar yaz mevsiminin savrulan yapraklarıydılar?
Ve sonbaharda solmuşçasına düşmüşlerdi yüreklerimize acıları...
Onlar karda açan bir buket çiçektiler aslında...
Karanlıklar arsında bir umut ışığı aradılar...
Kimileri buldular...
Çoğu ise kavuşamadılar ışığa...
Sessiz sedasız devrildiler bir fidan gibi...
Gariplerim son nefeslerini verirken bile yük olmadılar...
Kimin ne zaman bir küçük ışık süzmesine?
Muhtaç olacağının belirsiz olduğu?
Bir ekmeğin on kardeşle paylaşıldığı?
Yatak çarşaflarından yapılmış derme çatma çadırcıklarda?
Üzerimize çiğlerin düştüğü?
Yüreklerin yanıp?
Minik bedenlerin soğuduğu bir tarihti?
17 AĞUSTOS 1999..! 03:02?
'Sesimi duyan var mıııı?'
Nice anneler kaybettik betonlar arasında?
Ve o annelerin?
Bedenini yavrusunu korumak amacıyla?
Duvarlara siper etmesi ile?
Nice bebekler kurtardık...
Mızıkçı Mustafa'yı?
Çekirge Gökhan'ı?
Bahçesinden dut yürüttüğümüz hacı amcayı kaybettik...
45 saniyede...
Yalova, Çınarcık, Avcılar, Sakarya, Gölcük...
Onlar depremde bizse vefasızlıkta çöktük..!
Gök ağladı kıpkırmızı...
Yıldızlar selama durdu kırk beş binine birden..!
Bir saymaya başlayın görün kayıp ne büyük..!
Felaketin 11. Yılında?
Unutmayın da;
Bir mum yakın onlar için sadece...
Yavrularıyla doya doya koklaşamamış anneler?
Oğluna bisiklet parasını denkleştirdiği akşamın?
Sabahına uyanamamış babalar?
Yatağında melek gibi uyurken?
Melek oluveren bebeklere...
Bir mum yakın...
Hani bir umut aramışlardı ya betonlar arasında?
Hani '?buradan bir çıkalım??la başlayan hayaller kurmuşlardı ya?
Hani kirişin altında oradan oraya savrulurken yaprak gibi?
Bir baba oğullarına korkmamalarını söylemişti ya?
Hani öldü diye kaldırılan bir annenin altından?
Korumak uğruna ölümü buyur ettiği bebişi sağ çıkmıştı ya?
İşte onlar için bir mum yakın...
Umutlarına gitsin...
Yarım kalan ömürlerine...
Hayatımızı alt üst eden o lanet olası 45 saniyeye gitsin...
Kundağında uyuyan meleklere gitsin...
Ne olur unutmayın...
Her güneş çıktığında gölgeye kaçar...
Her yağmur yağdığında şemsiye açarsak...
O zaman VELİ GÖÇER TABİ..!
Depremsiz?
Sağlık ve huzur dolu...
Ayrıca vefa borcumuzu ödeyeceğimizi umduğum bir ömür diliyorum...
Umut ışığınız hep yansın...
Öyle ki;
Işığı yanmayanlara bile umut olsun...
Ben ettim ya doğup büyüdüğüm yerlerden giderken...
Siz de helal edin hakkınızı...
Ölümün kenti Avcılar sokaklarında...
Hani bir umut enkaz altında sizi ararken parçalanan ellerimden akan?
Her damla kanım?
Helal olsun?
Ama helal etmiyorum umursamayanlara...
Sizi sahipsiz?
Bizleri savunmasız bırakan?
10 yıl geçmiş?
Ve Dünyanın en tehlikeli fay hattının üzerinde yaşarken?
Önlem adı altında?
Bol bol ceset torbası alan?
Fazla fazla mezar kazdıranlara?
Neden 3 çocuk isteniyor belli oldu bu arada?
Saygılarımla...
Stefo Seyisoğlu
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?