Polis tarafından öldürülen oğlu Berkin’in faillerinin bulunmasını isteyen anne Gülsüm Elvan, ‘’Kimse benim çocuğumu ‘terörist’ diye damgalamasın… Devlet bir kurban seçmek istedi, o da benim oğlum oldu’’ dedi.
Gülsüm Elvan, Dersimli. Ovacık ilçesine bağlı Bozko (Çötürlük) köyünden. Söyleşi yaptığımız odanın penceresi, Berkin’in yattığı mezara bakıyordu. Söyleşi öncesinde pencereye gidip mezara doğru baktığı anda aniden fenalaştı. Söyleşiye onu bir miktar sakinleştirmemiz ardından başladık. Onun için olduğu kadar, bizim için de acısı bu kadar tazeyken soru sormak zordu. Gülsüm Elvan bize en yalın haliyle yüreğinden geçenleri, kaybettiği oğlu Berkin’i evlat acısını ve bu acıyı paylaşan yüzbinlerin desteğini anlattı…
İnsanlar Berkin’i vermiş olduğu büyük yaşam mücadelesiyle tanıdı. Berkin’i bir de, annesi olarak sizden dinlemek istiyoruz…
Berkin benim yavrumdu. Bütün çocuklar gibi oynamayı ve gülmeyi seven bir çocuktu. Güzel bir ruhu, tatlı bir gülümsemesi vardı. O da her çocuk gibi sokaklara çıkıp oynamayı severdi. Bizim burada Sibel Yalçın Parkı var. Zaten o parka gidip oynayan çocuklara devlet ‘terörist’ gözüyle bakıyor. Bizim tek suçumuz Okmeydanı’nda oturmak ve Okmeydanı’nda büyümektir. Başka bir suçumuz yok.
Ben başından beri söylüyorum, şimdi de söylüyorum. Devlet Okmeydanı’nı kurban seçti. Oğlumu kurban seçti. Devlet bir kurban seçmek istedi, o da benim oğlum oldu. Benim oğlum bir çocuk. 14 yaşında bir çocuğun düşüncesi ne olabilirdi ki? O yaştaki çocuk kendini savunamaz. Taş da atsa o bir çocuk. “Biz artık büyüdük” gibisinden, bazen öğretmenlerine bile karşı çıkıyor. Ve ben onunla gurur duyuyorum. O benim fidanım, o benim gülüm, onunla gurur duyuyorum.
Evet, herkes gibi o da yürüyüşe gitti. Ben de gittim. Geri duran var mıydı ki? Vicdanı olan kim geri durabilirdi ki? Okmeydanı’nda sürekli olaylar oluyor. Benim oğlum da bu ortamda büyüdü. Çocuklar bütün bunları bir oyun olarak görüyor. Kovalamaca oynamak gibi algılıyorlar. Bir o yana, bir bu yana koşuşturmada çocuklarımız da bize katılıyor. Bütün olanlar bu. Kimse benim çocuğumu ‘terörist’ diye damgalamasın. Benim çocuğumu da hiç kimse kendine rant yapmasın. O 14 yaşında bir çocuktu.
Ben 9 ayımı hastaneye adadım. Ne yaptıysam çocuğumu getiremedim. Gelmedi geri… Bundan sonra benim bir kellem kaldı. Kellemin gideceğini bilsem de o katili ortaya çıkaracağım. Ben oğlumun katilini bulacağım. Gerekirse, sokak sokak arayacağım. Beni kimse tutamaz, hiç kimse.
Ülkenin ve dünyanın çeşitli yerlerinden baş sağlığı mesajları geliyor. Diğer yandan da bazı kesimlerin hakaretleri ve iftiraları var...
Evet, halk dediğimiz herkes baş sağlığı diliyor. Yanımızda olduklarını söylüyorlar. Ben bu insanları çok seviyorum. Çünkü onlar beni Berkin’e bağlıyor ve Berkin’imi içimde yaşatıyorlar. Ben 9 aylık süre içinde bunu gördüm. Yine Berkin’imi uğurlarken bunu gördüm. Benim ve ailemin arkasında milyonlar var. Gelen ve bize destek veren herkese gönülden teşekkür ediyorum.
“Beyninde sorun var” diyen doktorlara yalvardım: “Benim beynimi koyun.” Bana şunu söylediler: “Ah keşke öyle kolay olsaydı. Binlerce insan var, gelip canlarını feda ederlerdi.”
Ben işte o insanlara minnettarım.
Berkin’in halaya girerken çekilen görüntüleri, yine eylem esnasından fotoğrafları yayınlanıyor. Bazı kesimler, bunu suçmuş gibi yansıtmaya çalışıyor. Bu konudaki görüşleriniz ne?
Ben de Grup Yorum’un konserine gidiyordum, halay çekiyordum. Ben de yürüyüşlere katılıyordum. Ama elime ne bir silah aldım, ne başka bir şey. Berkin’im de hep masumca ve çocuk gönlü ile katılıyordu. Ben her zaman vurguluyorum ve kendi çocuklarıma da söylüyorum: Solu da okuyun, sağı da izleyin. Her şeyi bilin ve doğruyla yanlışı karşılaştırın. Bunu kendiniz yapın. Ben çocuklarımın başkaları gibi kör, sağır ve dilsiz yetişmesini istemedim. Onların dünyayı tanımasını, bilmesini ve okumasını istedim. Bunu halen de söylüyorum. Yarın bir tartışma olduğunda boyunlarını eğmesinler. Bir söz söyleyebilsinler, tartışabilsinler. Kürt’ü, Alevi’yi, sağı, solu okusun öğrensinler. Bunu Berkin’ime de söyledim; ama maalesef onu yaşatmadılar. Onu benden aldılar. Onu hedef olarak seçip benden çaldılar.
Berkin’in bilinçli olarak hedef seçildiğini söylüyorsunuz...
Evet, ben bunu her zaman söylüyorum. Bunu üzerine basa basa söylüyorum. Okmeydanı’ndaki çocukları hedef seçtiler. Sadece Berkin’i de değil, başka çocukları da hedeflediler. Bir çocuk kıl payı kurtulmuş.
Nasıl?
Bir çocuk bakkaldan çıkıyor, karşı tarafa geçiyor ve o esnada kendisine gaz fişeği atılıyor. Bu çocuk ertesi gün geldi, bana anlattı: “Abla, ben o an kıl payı kurtuldum. O anda ben tam bir sokağa girdim, ayağımın arkasına düştü.”
Ama Berkin’e denk gelmiş. Berkin kendisini kurtaramadı. Çocuklarımızı hedef seçti. Be hey insafsızlar, vicdansızlar! Onlar daha çocuk. Berkin’imden ne istediniz?
Çocukları Okmeydanı’na ders olsun diye vuruyorlar. Bilinçli ve direkt hedef seçip nişan alıyorlar. Gaz fişeğini havaya atmıyorlar, yere atmıyorlar, direkt hedef seçip atıyorlar.
Konuyu Berkin’i uğurlama törenine getirmek istiyorum. Yürüyüş akıllara Gezi Direnişi’ni getirdi. Eşiniz de katıldığı bir televizyon programında “İnsanlar geleceklerinden endişe duydukları için bu kadar yoğun katıldılar” dedi. Size göre o yüz binleri Berkin’in yanına toplayan neydi?
Doğruluğunu bilmiyorum; ama bana dün (Çarşamba) doğan çok sayıda erkek çocuğuna Berkin’in adının verildiği söylendi. Halk bu şekilde Berkin’imi yaşatıyor. Benim Berkin’im giderken binlerce Berkin geldi. Bu beni derinden etkiliyor. “Berkin artık hep aramızda, hep bizimle olacak” dercesine bu halk onu sahiplendi.
Ben 9 ay boyunca o uyanacak diye devamlı umutla bekledim. Yatağının başında, hastane koridorlarında, duvar başlarında hep bekledim. Ama Berkin’im gelmedi. Doktorlar, onu yaşatmak için ağır ilaçlar kullanmak zorunda kaldılar. Küçücük bedeni bu kadar ağır bir yükü kaldıramadı. Aylarca direndi. Hep gözlerini açmasını, bana bakmasını, elimi tutmasını umutla bekledim. Ama olmadı.
Tam da bu noktada başka bir soru sormak istiyorum. Gazi Katliamı’nın yıldönümü dolayısıyla doktorların kasten fişi çektikleri şeklinde iddialar vardı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Asla böyle bir durum yok. Şunun üzerine basa basa söylüyorum. Bütün doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar oğluma mükemmel bir şekilde baktı. Berkin’imi yaşatmak için ellerinden ne geliyorsa onu yaptılar. Yatakta kaldığı sürece insan vücudunda yaralar çıkıyor ya... Onun vücudunda sadece iki yerinde çıktı, onlar da kapandı. Çok iyi baktılar. Ben o doktorlara minnettarım. Berkin Salı günü yaşama veda etti. Bundan 15 gün önce, yani 15 gün önceki Salı günü Berkin kustu. Çocuk yeni bir enfeksiyon geçirdi. O krizi atlatamadı. Bundan sonra kas diye bir şey kalmadı; daha da zayıf düştü. Beden bu kadar zayıf düştüğü için tedaviye cevap vermedi. Doktorlar onu yaşatmak için ağır ilaçlar kullandı. Ancak 9 ay direndi.
Berkin’i bağrına basan milyonlar içinde farklı dillerden, dinlerden ve düşüncelerden gelen insanlar vardı. Cenaze töreninde tek vicdan oldular. Ama hükümetten bir başsağlığı bile gelmedi. Bunun için ne diyorsunuz?
Ben Başbakan’a bunu sürekli söylüyorum: Ya çık adam gibi kendini savun, ya bana bir şey söyle. Ya karşıma çık, adam gibi kendini savun veya da o koltuktan in. İstifa et.
Herkese dava açtı. Ben bunu bekliyorum zaten. Olacak da. Çünkü herkese, Gezi’den mağdur olan herkese dava açacak. Bunu ben biliyordum. Ama ben de sürekli onun üzerine gideceğim. Bunlar din diye diye yanıyorlar; ama dinleri yok. Dinde çocuk vurma yoktur. Bir çocuk taş atsa da, çalsa da, küfür etse de masumdur. Onlar din nedir bilmiyorlar. Dini bilen bir insan vicdanlıdır. Dinde hiç vicdansızlık olur mu? Dinde hiç masum bir çocuğu vurmak olur mu?
Berkin önce benim, sonra da hepimizin çocuğudur. Çocuk acısı, evlat acısı çok ağır bir yara. Kapanmaz bu yara biliyorum. Hep açık kalacak, hep taze kalacak. Berkin’imi istiyorum. Ben Berkin’imi istiyorum.
Başbakan çıksın karşıma. İnsan ise çıksın karşıma. Azıcık vicdanı varsa ‘’Ben buradayım, ben halkımın yanındayım’’ desin. Çıksın bana, Berkin’imi kim vurdu, kim vurdurttu, kim hedef seçti ve neden hedef seçildi, bunu söylesin. Eğer insan ise bunu söylesin.
Ben son olarak, yine yanımızda olan insanlara teşekkür ediyorum. Hepsi yanımdaydı. Başörtülüsü de, Alevisi de, Sünnisi de, Kürt’ü de, Laz’ı da, Ermenisi de, Çerkezi de hepsi yanımdaydı, yanımızdaydı. Çocuğumu götürürken evlerinin camlarında onlar gül ve karanfiller atıyorlardı. Ben bu halklara minnetarım. Sizlerin aracılığıyla herkese teşekkür ediyorum.
Bağışlayın beni, daha fazla konuşamayacağım.