kendisine sunulan maddi olanaklar dahilinde bir kadro oluşturmuş koç. kimse kendisi için ebed müddet beşiktaş'ın başında kalması gerektiğini iddia etmemiştir. şampiyonluk hedefliyor olmanız şampiyon olmanız için yeterli bir gerekçe değildir. ancak güdülen mantıktan hareket edecek olursak beşiktaş erkek basketbol takımı 100 yıl boyunca şampiyon olamazsa bu 100 yıl boyunca 100 değişik koçla çalışması gerekir.
bugün beşiktaş basketbol şubesi hâlâ eski oyuncularına olan borçlarını ödemeye devam ediyor. eski oyuncu derken sadece geçen sezondan bahsetmiyorum. mevcut takımın alacakları ise üç ayı buldu. (bu pazartesi günü ödemelerin yapılacağı sözü verildi) bu derece ortalama bir maliyetle oluşturduğun bir takıma dahi ödeme yapmakta zorlandığın bir ortamda, erman kunter, carlos arroyo transferini ister mi?
hadi istedi diyelim. olacak olan şudur:
- ya carlos arroyo da parası ödenemeyen oyuncular grubuna katılarak iki ay sonra takımdan ayrılır.
- ya da arroyo'ya düzenli ödeme yapmak uğruna diğer oyuncuların parası geciktirilir.
euroleague'e başlarken hedefi top 16 olarak belirlemiş, kimseye umut tacirliği yapmamıştır. bu hedefe ulaşılmış mıdır? evet ulaşılmıştır. ha bu sezonda beşiktaş'tan euroleague içinde top 8 ya da final four bekliyorsak bence hep birlikte taksim meydanında vapur bekleyelim. belki geçer.
brose baskets örneği çarpıcı bir örnek. ancak bu karşılaştırma beşiktaş ile bamberg arasında değil iki ülkenin takım sporlarına bakış açısı arasında yapılmalıdır. sadece beşiktaş olarak değil hemen her kulüp takımımız ve milli takımımız maçın başından sonuna kadar oyun disiplinine sadık kalan bir basketbol felsefesi üzerine oturtulmuş bir anlayışa sahip değiller. fark açıldığında erken atışlar kullanmak suretiyle mevcut düzenin dışına çıkmak bizim kronikleşen hastalığımız. sadece beşiktaş'a has bir durum değil bu. kurulduğundan bu yana milyonlarca euro harcayıp bu turnuvaya katılan anadolu efes'te de aynı problem var. (en son ne zaman üst üste iki sezon aynı koçla çalıştı mesela hatırlayan var mı?) ilk defa katılan beşiktaş'ta da. basketbol milli takımında da. biz de son ana kadar oyun disiplininden kopmayan bir takım arzuluyoruz ancak bu rahatsızlık bizdeki basketbol kültüründe yerleşik hâle gelmiş.
işleyen bir organizasyon, bir sistem, bir basketbol felsefesi özlemi duyuyorsanız her çalıştığınız koçla bir yıllığına anlaşıp en az final oynama şartı getirerek bunu başaramazsınız. "biz beşiktaşız hocam şampiyonluk isteriz ha ona göre" demekle olmuyor bu işler. ondan sonra mesela zeljko obradovic de kalkıp "benim tanıdığım hiçbir büyük camianın üç sezon önce formasını giyen oyuncusuna borcu yok" deyip, hayatta başarılar diler.
"biz yarışmacı takımız, biz beşiktaşız, her alanda hedefimiz şampiyonluk" diyorsanız önce bu savlarınızın gerektirdiği idari, ekonomik ve teknik yapılanmayı hayata geçirmeniz gerekir. bunu da her yıl koçun değiştiği, beş oyuncunun gidip on oyuncunun geldiği bir ortamda sağlayamazsınız.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?