bir dost şubat’ta çıkacakmış - dedim: anımsadın mı, hani her kuşun
kurşunların erişemediği gizli bir ufku vardır diyen...
anımsadım-dedi: elleri midye kesiği, ayak bileklerinde mavi diken
ve saçlarında yosun lifleri vardı; dizkapağında, soğuyan kurşun
nasıldır içerden çıkmak – dedim: ilk adımın kara değmesi
toprak çok mu farklıdır eskisinden, nasıldır rüzgârın sesi...
İncecik bir kar tanesinin karanlıkta ışımasına benzer – dedi
sevgisizliğe karşı direnebilmektir yaşamın öz türkçesi
çok sürmez, sen de gideceksin – dedim: kente kar düşerken, akşam üzeri belki
defterde yarım kalır şiirin; bir de pencerede, yaz’dır kuruyan kayısı çekirdeği...
gideceğim – dedi: evet, belki karlı bir gün, gelip son kez mazgaldan
elini sıkacağım, gözlerimde kardeşliğin dil vermez lehçesi
o zaman hoşçakal-dedim: unutma, hava kararırken seninle bir gün
kızıl saçlı bir çocuğun martılarından söz ettiğimizi...
demirörgünün üstünde gökkafes; unutmam onlar ordalar-dedi
dostlar göz erimi uzakta, emek kendi yurdunda sürgün
martılar çığlıklarla geçtiler
bunlar kimin martıları – dedim
bunlar senin martıların – dedi
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?