"Beşiktaş'a transferim biraz farklı gerçekleşti. Menajerim, Beşiktaş'tan teklif geldiğini söyledi. Ben de o zaman 29 yaşındaydım ve PSG ile yeni sözleşme uzatmıştım. Türkiye'ye gitme fikrine sıcak değildim. Menajerime, kabul etmeyecekleri bir maaş talep etmesini ve böylece tekliflerini nazikçe geri çevirmesini söyledim. Ailemle akşam yemeğindeyken, menajerim aradı ve isteklerimizi kabul ettiklerini söyledi. Aklıma ilk gelen beni, djibril cisse ile karıştırdıkları oldu.
Daha sonra anladım ki Beşiktaş'ta teknik direktör, Fransa Ligi'ni takip eden biri ve benim kim olduğumu gayet iyi biliyordu. Tesisleri gezdim ve daha önce bu kadar iyi tesis görmemiştim. Dönemin sportif direktörü, eşimin ne sevdiğini sordu. Ben de balık sevdiğini söyledim. Bizim için boğaz kenarında bir balık restoranı kapatmışlardı. Dürüst olmam gerekirse, ekonomik projeden sonra sportif proje de hoşuma gitmişti.
29 yaşında her şeyin bittiğini, artık emekli olduğumu düşünerek Türkiye'ye gittim. Bilgi almak için Nicolas Anelka'yı aradım. Türkiye'nin çok ateşli bir yer olduğunu ve gitme şansım varsa gitmem gerektiğini söyledi. Türkiye'de futbol tutkusu, her yerdeydi. 2-3 hafta sonunda emekli olmadığımı idrak ettim ve iyi bir seviyede kalmam gerektiğini anladım. Beşiktaş'ta Çarşı tribünü inanılmazdı, muhteşemdi. Beşiktaş'a dair yalnızca güzel anılarım var, çok güzel bir deneyimdi."
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?