bi tebessümle başlamıştı be her şey... ilk defa bi kadına gülmeyi bu kadar yakıştırmıştım ben. sonra tabi toplu taşımanın durakları arasında kaybetmiştim ki o ayrı bi mesele...
zaman geçti sözlük, epey zaman geçti bi gün yakın bir arkadaşımın yanında gördüm onu. ulan sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. o kadar karışıktı ki her şey... arkadaş sağolsun, sayesinde bilmeden bi beş on dakika lafladık.
zaman geçiyor tabi, durmuyor ki...
aylar sonra bi gün o yakın arkadaş beni arıyor, la vittoria sara nostra'cım; yakın bir arkadaşımın ihtiyacı var, senin arabayla bi yatak götürebilir miyiz evlerine diyor. ulan arkadaşın işi düşmüş, götürmez miyiz, tabi ki götüreceğiz. soruyorum ne iş diye, ufaktan anlatıyor üç beş bi şeyler topluyorum ben de... kap, kaçak işte bi kaç parça ev eşyası... dolduruyoruz arabaya gidiyoruz. gidiyoruz ki o da ne; bizim yardıma gittiğimiz arkadaş meğerse o... ta kendisi... aileyle de tanışıyoruz o gece... aile dedim ya, parçalanmış bir aileden artakalanlarla işte...
sonra zaman geçmeye devam ediyor ya, durmuyor işte... üç beş kez daha gidiyoruz... yeri geliyor sohbet muhabbet amaçlı ziyaret, yeri geliyor elden geldiğince yardım...
son kez geçen akşam gittim a dostlar... iş arıyor o, çalıştığı iş yeriyle ciddi manada problemler yaşıyor ve bu problemleri aşması için çalıştığı yer onu izmir'e tayin etmek istiyor...
gitme dedim ama ne fayda, başka bir işi yok... hayatında bir adam var ama o da gidici, şerefsizin önde gideni... o yakadan bu yakaya almaya uğraşıyorum be sözlük... boyumdan büyük bi işe kalkıştım şu sıra farkındayım da, işte bazen insan görmüyor bazı şeyleri...
izmir'e giderse üzülürüm sözlük... ismail abi gibi sorarım geçiyor mu bu acı diye... çünkü sol yanımda, şuramda bir acı olur.
gitmesin be sözlük. ona söyleyemesem de, seviyorum anasını satayım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?