beşiktaş kadın basketbol takımı

gidiyorum bu
zamanında "belki bir gün lâzım olur" diyerekten okumak için alıp rafın en ucunda tozlanmaya terkettiğimiz kitaptır. arada sırada bulunduğu yerden çekip tozunu aldık, birkaç sayfasını karıştırdıktan sonra ayracı arasına sıkıştırıp tekrar rafa kaldırdık.

az kişiydik işin gerçeği esmeral tunçluer'in annesi vefat ettiğinde destek olmayı düşünen ya da (b: gülşah akkaya) transfer edildiğinde en az jose kleberson'un ya da (b: john carew)'in gelişi kadar sevinen. (b: andrea stinson)'u heyecanla izlerken de durum böyleydi. şebnem kimyacıoğlu şuta kalktığında heyecanlanırken de. bir avuçtuk işte. tek tek sayılacak kadardık. şampiyonluğumuzu ilân ettiğimiz maçta farkına vardık sandığımızdan daha çok beşiktaşlı olduğunu. ama bunu bir kibir vesilesi yapmadık. yapamazdık. sorgulamak bizim densizliğimiz olurdu. zira herkes farkındaydı bu topraklarda futbolun esas oğlan sayıldığını. kaldı ki kadın basketbol için "haddinden" fazla ilgi... siz hiç uçan amerikalı gördünüz mü?

şampiyonluk arttırılan bütçeye rağmen tekrarlanmayınca biz bile gider yapmaya başladık başta koç olmak üzere her oyuncuya. gelmeyen beşiktaş taraftarına nasıl sitem edecektik ki? dalga geçtik aziz akkaya ile. paranın p'sini konuşmayan o adamla alay ettik çapımızı bilmeden. "ilkokul öğretmeni gibi azarlıyor kızları" dedik. "elinde bir cetveli eksik" dedik. ha bunları söylerken ya kışın saten boyalı odamızda sıcak çikolatamızı yudumluyorduk ya da bir kameriye içinde sade sodamızı. çok uyardı ohannes ağabey.[ybkz]swh[/ybkz] "yapmayın çocuklar" dedi. "bilmediğiniz şeyler var" dedi. "işin aslı öyle değil" dedi. oralı dahi olmadık. zannediyorduk ki sadece aziz akkaya'nın takımın başında kalmasıydı tek sorun. o gidince feraha erecektik. ha aziz hoca'nın hataları yok muydu? mutlaka. ama saygısızlık yaptık. cıvıkça eleştirdik.

ama bir gün vardı ki. o gün ilk hasarı biz verdik bu rafa kaldırdığımız kitaba. erkek basketbol takımımızın efes pilsen ile oynadığı maçtan hemen sonra kadın basketbol takımımızın fenerbahçe ile play off final serisi maçı vardı. salon ağzına kadar doluydu. erkek maçı bittikten hemen sonra seyirciye bu maçın önemini hatırlatan ve dağılmaması istenen bir anons yapıldı. hiç kimse oralı dahi olmadı. arkasına bile bakmadı. ve o kızlar ısınmak için çıktıkları salonda tribünlerin birden boşalmasına bizzat şahit oldular. her takım taraftarıyla güzeldir. ama beşiktaş taraftarıyla yaşar. taraftar bu camianın hayat ünitesidir. kadın basketbol takımının yalnız bırakılmasından çok, o gün salonda olduğu hâlde şampiyonluğun en kritik maçını beklemeden orayı boşaltanlar bugünlerin işaretini vermişlerdi bir bakıma. bu bütün bir yılın harcanan emeğine öz evlatların küfür etmesidir.

koz verdik hanımlar beyler. amatör şubeleri kapatmaya dünden razı olanlara el vermedik belki ama koz verdik. sen verdin. ben verdim. öteki verdi. biz verdik. şirket mantığıyla meseleye yaklaşan yönetici, şampiyonluk serisinde salonu boşaltan seyirciyi gördüğünde çoktan rahatladı ağalar erenler. çünkü önlerinde en büyük engel olarak gördükleri bir kitlenin aslında çok da fazla bu şubeyi umursamadıklarına canlı şahit oldular. o gün bu işin önü açıldı.

sonra ne oldu? çok kötü giden bir futbol yönetimi ve takımının ortaya çıkardığı gerginliğin üzerine borçlanarak da olsa basketbol ve voleybol şubelerini işletmeye devam ettiler. çünkü demirören ve yönetimi yönetsel skandal kotalarını futbol ile fazlasıyla doldurmuştu. bu sefer yeni bir akım başladı. paralarını alamayıp kulübe ihtarname çekerek ligin beşinci altıncı haftası demeden çekip giden yabancı oyuncular ve gidecek bir yeri olmadıkları için karın tokluğuna çalışıp, ellerinden idmanları boykot etmekten başka bir şey gelmeyen yerli oyuncular. sıkıntıdan sivilceler döken antrenörler. evet şubeler açıktı ve devam ediyordu ama "benden sonrası tufan" sesleri eşliğinde...

bugün sadece profesyonel futbol takımındaki oyuncuların alacakları nedeniyle kulübe çektikleri ihtarnameler göz önünde. ama sizi temin ederim bir o kadar da voleybol, basketbol kız/erkek takımlarında var. sadece yazılı ve görsel medyada yeterince yer bulmuyor. ya da o alanda da futbolun gölgesinde kaldıkları için kendilerine sıra gelmiyor.

neden en çok sitem edilen kesim taraftar biliyor musunuz? rezalet yönetimler de olsa, sponsor da bulunamasa bu çocukların tek dayanağı taraftar. çünkü bu çocuklar biliyor ki kendi şubeleri ile ilgili kapatma kararı alacak yönetcileri tek durduracak şey dolu tribünlerdir. beşiktaş kadın basketbol şubesi beşiktaş taraftarına asla öfkeli değil. ama kabul edelim ki dargın. çünkü bu çocuklar ezeli rakiplerinin deplasmanlarına çıktığında seyirci desteğini görüp imreniyorlar. futbol maçlarında inönü stadı'ndaki ortamı kendi maçlarında en azından yarısını dahi göremedikleri için iç çekiyorlar. kendileri için bağıran binlerce beşiktaşlı görmeleri için -bu kadar yokluğa hapsedilmişlik içinde- finale kalmak zorunda olduklarının farkında olmaları haksızlık değilse de takdir edersiniz ki ağır bir yük.

idarecisi yalnız bıraksa da biz yalnız bırakmamalıydık imkânlarımız el verdiğince.

ben iğneyi kendimize batırdım. çuvaldız zaten yeterince batırılmış. işin yönetim boyutu zaten ortada.

"evdeki yangın ormana sıçramış."

başınızı ağrıttım. kusura bakmayın. maruzatım budur.

saygılar.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol