bir kadın raks ederken

ssm
Kadın ayağa kalktı ve dışarı baktı,ardına kadar açılmış pencereden görmek istediği şeyi aradı.Aslında kendisi de neyi görmek istediğini bilmiyordu.Bir adam, bir helikopter olabilirdi ama kesinlikle bir şey görmek istiyordu. Ama görebildiği işten dönen insanlar ve onlara biraz para karşılığı eşlik eden taksilerdi. Caddenin sonuna baktığında biraz karanlık vardı sonra tekrar lambalar,arabalar ve insanlar yine önünüze geliyordu.
Aradığı şeyi bulamadığı için pencereyi kapattı. Ama her gün nasıl kapatıyorsa pencereyi öyle kapattı.Ne çok hızlı ne de çok yavaş, kapanırken ses bile çıkmadı pencereden. Birden dışarısı ile salonun tek bağlantısı kesilince, oda da aldığı her nefesi duyar oldu kadın. Kendi nefesinin göğsünü dağıta dağıta çıkışını duymaktan çok hemen üstündeki yaldızla süslenmiş, içinde kollarını iki yana açmış balerin kabartması olan saatin sesine kulak kesildi. Saate bakınca, akrep ile yelkovanın birbiri ile ilişkisini düşünmeden, onların saniyelik temaslarına aldırmadan sadece zamanı öğrenmek amacıyla yokladı akrep ile yelkovanı.
Saat dokuzdu. Kadının en sevdiği radyo programı başlamak üzereydi. Normalde bu radyo kanalında bu saatte ipek sesli bir adam kendi konuşmalarını yapar, birkaç dize şiir okur ve insanlarını ruhunu delebilecek birkaç şarkı çalardı. Adamın anlaşılan kendi has bir hayran kitlesi vardı. Tamamen insanı kendine esir eden bir ses tonuyla konuştuğundan, insanın radyo programını unutması çok zordu hatta neredeyse imkânsızdı.
Kadın sanki dinlemek istediğinden değil de bir alışkanlıkmış gibi cep telefonunu çıkartıp radyo ayarlarına girip, radyo kanalı listesinden on dokuzuncu kanalı açtı. Program başlamıştı bile, elektro gitarların tırmaladığı bir şarkı çalıyordu ve meleklerden bahsediyordu kalın sesli solist. Almancası olmayan birisinin satanizm ilgili olabileceğini düşünebileceği bir ses tonuyla, meleklere ellerine açmış bir adam aynı kelimeleri tekrarlıyordu.
şarkı bitti. Melekler şarkıyı hiç dinlememiş gibiydi her şey aynı ve olması gibiydi.
O sırada radyonun diğer ucunda, mikrofonun başında bir adam sigarasını kül tablasına iyice bastırmaktaydı. Kabinin içinde tek başına oturmuş, koyu bir duman tabakasının içinde sessizce tırnaklarını yemekteydi adam. Heyecanlandığı için yapmazdı bunu, sadece canı sıkılıyordu. Hem de en kötü sebeple, sadece öylesine.
Mikrofona yaklaşmak için oturdu rahatsız sandalye de biraz dikeldi. Dudaklarını araladı, bir şeyler söylecek gibi oldu sonra vazgeçip tekrar arkasına yaslandı. Oturduğu sandalye de ayaklarından destek alarak birkaç kez döndü.
Ardından düşermişçesine mikrofona tutundu.
“Hiç bir fotoğrafı gökyüzünüze bıraktınız mı? Evet ya da hayır. Peki hiç sigarayı gökyüzüne bıraktınız mı? Evet ya da hayır. Fotoğraflar gökyüzüne karışır ama sigaralar çakılmaya mahkûmdur. Peki, neden? Neden olur bunlar? Yerçekimi diye öğretilen şeye inanmayın, ben bazen yerlerde sürünen hayaller görüyorum.”
Sonra başka bir şarkıya girdi.
Başka bir yerde yine radyonun başında birileri boğazına, ustaca düğümledi halatı geçirmekteydi. Bu işte usta oluşu bunu daha önceden denediğinin kanıtıydı.
Boğazına halatı geçirmiş adam aniden durdu etrafına bakındı. Hiç bir yerde ses yoktu. Sanki bir işaret bekliyor gibiydi, Tanrının gönderebileceği bir işareti. Fakat sadece radyonun sesini duyuyordu. Garip ama hoşa gidebilecek bir şarkı çalıyordu, hafif bir rüzgâr esintisi gibiydi.
Tam vazgeçecekken birden müzik sesinin kesildiğini fark etti. ipeksi bir ses;
“Bugün kendini asan telefonlar gördüm.Acaba ne dertleri vardı da, böyle bir şeye kalkıştılar bilmiyorum. Hangi ayrılık konuşmasıydı acaba buna sebep? Tahmin bile edemiyorum,neyse 17 görüşürüz.”
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol