karaktersiz bir adam. işin kötü yanı, her daim olmayan karakterine methiyeler düzülen bir adam olması.
bu beni rahatsız ediyor şahsen. kendisini futbolculuk döneminden çok severdim. hatta hayatımda aldığım ilk forma onun formasıydı. ancak, oyunculuğunun dışında elde tutulabilir tek bir yanının olmadığını defalarca gösterdi.
kendisinin teknik direktörlüğünü beğenmem. futbolcu transfer ederken; "enee bu kıçını göstermiş, bize yakışmaz bu" deyip, aynı takımdan rastgele bir başka oyuncu alan, öne geçtiği her maçta oyunu kilitlemeye çalışan, yıldız futbolcularla anlaşamayan, neresinden bakarsan bak her maç sonu aynı demeçleri veren kaderine razı, çoğu zaman yenilme korkusu kazanma tutkusunun önüne geçen, tipik aciz türk teknik direktörüdür.
kendisinin döneminde;
- beşiktaş 6 yıldır yenilmediği kadıköy de yenilmiştir.
-avrupa kupaları ve hatta tüm tarihi boyunca aldığı en farklı mağlubiyeti almıştır.
ancak kendisi eleştirdiğim nokta bu değil. adamlığı...
iyi hatırlıyorum, futbolculuğu döneminde beşiktaş'tan nasıl koparıldığını. hava alanında öğrenmişti transferi, hüngür hüngür ağlıyordu. yapılan bu yanlışı eleştiriyordu.
peki bunları yaşayan bir insan olarak kendisi ne yaptı?
-1 yıl kiralık olarak değerlendirdiği, ümit milli takım oyuncusu fahri tatan'ı her konuşmasında "gelecek sene en güvendiğim" oyuncu şeklinde lanse etti. akabinde kampa aldı, tüm hazırlık maçlarında oynattı ve yine her konuşmasında hazırlık kampının yıldızı olarak nitelendirdi. sonra mı? fahri tatan birkaç gün sonra, takımla beraber istanbula dönerken uçakta cep telefonuna gelen mesajdan öğrendi gönderildiğini.
-bir fenerbahçe maçından sonra yıldırım demirören isimli tüp'ün yaptığı "bundan sonra paf takımla çıkacağız maçlara" açıklamasında, başkanının arkasında ellerini birleştirmiş, susmuş, sinmiş bir şekilde dinliyordu. bunun nasıl bir saçmalık olduğunu söyleyecek cesareti yoktu.
-yine özel olarak alınması için kıçını yırttığı "boğaz'ın maradonası" şeklinde lanse ettiği higuain'i toplamda 3 maç oynatmadan yolladı.
-sinan engin gibi bir adamın yalakalığını itina ile yaptı.
-dünyanın her yerinde başarısız olmuş insanlar sessiz sedasız istifa ederken, ertuğrul yandaş medyayı da yanına alarak tamamen beşiktaş camiasına posta koyarak, neredeyse bir tören edasıyla istifa etti. gerçi tüm teknik direktörlük kariyeri boyunca bu tarzdan vazgeçmedi. her daim bir rolün adamı oldu. o bu suni tavrı sayesinde bugün hala "iyi yerlerdedir". sorduğunuzda insanlara; ertuğrul iyi bir taktisyen midir? veya iyi bir lider midir? yahut vizyon sahibi bir insan mıdır? diye eminim ezici bir çoğunluk "hayır ama adam gibi adamdır" şeklinde bir cevap verecektir. ne adamlıkmış amına koyayım.
-bugün bakıyoruz kendisine, yıllarca ekmeğini yediği, onu ertuğrul yapan camiaya alakasız bir şekilde 90 dakika küfür eden insanlara teşekkür ediyor. yetmiyor bir daha ediyor, yalıyor, yalıyor, yalıyor.
aslında bu politik tavrı çok istisnai bir durum değil. bunu bir başka teknik adam yapsa dikkatimi dahi çekmez. üzerinde dahi durulmaz. ancak her daim "adamlığıyla" gündeme gelen bu kişi yapınca insana hayatı sorgulatıyor.
teknik direktörlük adına, göz alıcı, takdir edilecek hiçbir meziyeti olmamasına rağmen bu adam siyasi bağlantıları gereği yakın bir zamanda milli takım teknik direktörü olacak. aslında bursaspor şampiyon olmasa idi, fatih terimden sonra direkt olarak geçecekti takımın başına. ama bu beklenmedik durum, organize işleri biraz geciktirdi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?