"... dört maç var, her şey olabilir." diye buyuran teknik direktör. evet. hatta daş düşebülü, ayu çıkabülü.
geçen de "ufak ufak bir şeyleri değiştiriyoruz." demişti. duyan da zannedecek 25 yıl abd'de kaldı da 15 gün önce apar topar bu takımın başına getirildi. takımın oluşum süreci yukarıda defaatle dile getirilmiş. bu takımın sezon başı yaptığı transferlerin tamamına yakını kendi onayı dahilinde gerçekleşmiştir. küçük bir örnek. ekrem dağ'dan sonra camia içerisinde en sert eleştirilen futbolcu olan veli kavlak'ı bizzatihi kendisi transfer etmiştir. sezon başı hazırlık kampında beşiktaş'ın bek sorunu olduğunu düşünmediğini söylemesi ise ayrı bir garabet örneğidir. neden tayfur ile olamayacağının başat referansıdır. bir hafta önceki basiretsizliğinin üzeri, hakemin ve tribün olaylarının maçın önüne geçmesiyle örtülmüştür. ama kapasiten yoksa en fazla bir hafta kurtarabiliyorsun durumu. çünkü bu sefer ikinci kez ofsayt golle mağlup olman da gizleyemiyor yetersizliğini.
takımın motivasyon kaybı yeni bir şey değil. tt arena'da son saniye golüyle galatasaray'a mağlup olduğu akşam şalteri indirmişti zaten futbolcular. peki sayın havutçu göreve geldiğinden bu yana gerek diziliş, gerek taktiksel, gerek mantalite bakımından carlos carvalhal'den farklı olarak bu takıma neler yansıtabilmiştir? radikal bir değişimden bahsetmiyorum, yanlış anlaşılmasın. değişimin ufak tefek emarelerine rastlayabildiğimiz veriler söz konusu mudur?
her şeyi geçelim gönül rahatlığı ile "tayfur havutçu'ya en azından bir sezon sabredilmeli" diyebiliyor muyuz? "başarısız olduğumu farkettiğim an giderim" diyor sayın havutçu. sizce beşiktaş'ın bek sorunu olduğunu düşünmeyen birisinin bunu farketmesi ne kadar sürer? nedir bu arkadaşa sonuna kadar güvenmemizi gerektirecek saikler?
bakın daha işin sadece teknik yönünü konuşuyoruz. henüz insani, etik boyutuna girmedik. daha telefon konuşmalarına değinmedik. kendi futbolcularına yakıştırdığı iğrenç sıfatlardan bahsetmedik. samet, mehmet, rıza, ziya gibi sembol isimler çalıştırdığı takımlarda en zor şartları yaşayıp, namüsait koşullarda bir şeyleri ispatlarken; 100. yıl kadrosunda kaptanlık yapmaktan ve süleyman seba'nın yeğeni olmaktan başka elle tutulur bir referansa sahip olmayan tayfur havutçu nasıl oluyor da bu kadar kolay gelebiliyor beşiktaş'ın başına? mircea lucescu gönderildikten sonra yardımcısı feyyaz uçar neden teknik diretör olmadı mesela? almanca bilmediği için mi? niçin nevio scala gönderildikten sonra yardımcısı ziya doğan olmadı beşiktaş'ın hocası? hem daha o zamanlar (b: ayman abdelaziz ) de yoktu piyasada.
fikret orman başkanlığındaki beşiktaş yönetiminin kendisini bu takımın başına layık görmesi fiyaskodur. süper finalin kötü tamamlanması üzerine olası bir görevine son verilmesi durumu ise demirören'den kalma bir alışkanlık olacaktır. bir yıl takımı teslim etmeyi düşündüğünü resmi olarak ilân ettiğin bir adamı altı maç sonra göndermek durumunda kalmamak için de biraz sportif ileri görüşlülük gerekir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?