tüm teferruatları bir kenara bırakarak söylüyorum ki; yıldırım demirören'deki "biz avrupa'nın en iyi kulüplerinden biriyiz, şöyle iyiyiz böyle şahaneyiz, stat mı? ha o da hazır bu sene" tavırlarından farklı olarak gösterdikleri realist duruşlarının bile takdirimi kazanmaları için yeterli olduğu yönetim olmuştur.
takımını "kirpinin yavrusunu pamuğum diye sevmesi"ne benzer bir öznellikle sevenler içerisinden bana kızanlar muhakkak olacaktır ama; kulübümüzün çapı ortada arkadaşlar. başarıları zaten ortada. daha doğrusu ortada herhangi bir başarı yok. toparlayarak söyleyecek olursam; çapsızlığımız ve başarısızlığımız ortada.
borç desek; kartal yuvası'ndaki personel adidas'a olan borçtan dolayı gelen müşterinin formasına numara basamıyor da gidip fenerium'dan sırt numarası ödünç alıyor.fabian ernst bile -ki kendisi evliya gibi adam, insan üzmeye/küstürmeye kıyamaz- iki sezondur adamakıllı para alamıyor; allah'tan efendiliği ağır basıyor da fazla baş ağrıtmıyor, sineye çekiyor. kaldı ki, menajeri yetkili merciilere başvurmasa haberimiz bile olmayacak.
işemeye bile adamakıllı yeri olmayan stadımızın konusuna zaten hiç girmiyorum.
orada vitesi boşa aldık, yokuş aşağı vurdurduk gidiyoruz.
yani uzun lafın kısası; beşiktaş'ın başına kulübü pohpohlayan bir adam değil, kulübün problemlerinin farkında olup da bunlara koşturma şevkini içinde barındıran bir adam gelmeliydi. Bunu söylemek için belki erken ama ben bu şevki -belki de yeni olmasının etkisiyle- fikret orman'da görüyorum. daha doğrusu öyle görmek istiyorum, zira kendisine "uçurumlara düşmeden tut elimizi" demekten başka bir şansımız yok. bizlerin de şu yapılanma sürecinde beklentilerini optimum seviyede tutması, muhakkak yararımıza olacaktır.
hadi bakalım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?