duygusallığı bir kenara bırakıp rasyonel düşünmek

gidiyorum bu
zarf-mazruf ikilemindeki konum tercihinin öneri zemininde vücut bulmuş söz öbeği. anlamın okumasını filtreden geçirerek yapacak olursak burada her iki tavıra yöneltilen bir ithamdan ziyade zaman kaybına dikkat çekiş söz konusudur. zira iki tercih (başarısızlığı da sahiplenme/başarıya endekslenme) adına da söylenebilen hemen herşey söylenmiş, belli bir eşikten sonra tekrara düşülmeye başlanmıştır.

yukarıda da somut bir şekilde örneklendirildiği üzere taraftarlık dediğimiz olgu doğası gereği bünyesinde yoğun olarak duygusallık ve irrasyonalite barındırır. tuttuğunuz takımın atkısını boynuna doladığı için birisine yakınlık hissetmeniz, sırılsıklam aşık olduğunuz birinden sırf başka bir takımı tuttuğu için vazgeçmeniz ya da çok başarısız olacağına kanaat getirmenize rağmen takımınız için sezonluk kombine almanız bu irrasyonalitenin değişik tonlardaki işaretleridir.

ancak günümüz dünyasında bireyin, taraftar kimliğinin yanı sıra edinmiş olduğu tüketici kimliği de vardır ki, bu durum kişiyi duygusallık/akılcılık noktasında belirgin bir paradoksa iter. misalen (b: kartal yuvası )mağazaları ister istemez (b: beşiktaş) taraftarını aynı zamanda tüketici olmaya da itmiştir. her koşulda ve her şekilde takımına destek olmayı şiar edinmiş bir taraftar 90 tl vererek lisanslı forma satın alır. formanın işçiliğinin, kumaşın kalitesinin bu bedelin çok altında olduğunun farkındadır. burada taraftarlığın getirdiği irrasyonalite devreye girer. aynı şiardan hareket eden bir başka taraftar ise ekonomik imkânlarının el vermemesi nedeniyle işporta tezgahından bir beşiktaş forması edinir. bu da tüketici rasyonalitesidir.

her camianın mazisini dayandırdığı bir gelenek vardır. başarı modellerini de bu gelenek üzerine inşa eder. örneğin (b: fenerbahçe) geçmişten bugüne oldukça sansasyonel ve pahalı transferler yaparak bir büyüme modeli tasarlar. alt yapıyı çok fazla benimsemez. eleştiri anlamında söylemiyorum. bu bir tercihtir. (b: fenerbahçe), camia olarak bu yönde tercihini kullanmıştır. çok basit bir örnek verecek olursak (b: fenerbahçe) alt yapısından yetişip de düzenli şekilde ilk onbir'e giren en son oyuncu (b: müjdat yetkiner)dir.

(b: beşiktaş)'ın başarı/sportif büyüme modeli -futbol özelinde konuşacak olursak- büyük oranda özkaynak düzenine dayanır. yıldız oyuncusunu da büyük paralarla transfer etmek yerine, kendi alt yapısından çıkarır. yusuf tunaoğlu, fikret demirer, gökhan keskin, feyyaz uçar, sergen yalçın, nihat kahveci gibi. diğer yıldız oyuncuları da titiz bir arama taramayla ve uygun maliyetlerle bünyesine katmıştır. metin tekin (kocaelispor), ali gültiken (bakırköy yücespor), mehmet özdilek (kahramanmaraşspor) gibi. ne zaman ki yeni nesil yönetciler elinde fenerbahçeleştirilmeye çalışılarak, büyük paralara isimli futbolcular transfer etmeye başlamıştır beklediği başarıları elde edememiştir. bu da bir tercihtir ancak, (b: beşiktaş)'ta yerleşik hâle gelmiş kurumsal kültüre ters düşer. ters düştüğü için de bugün (b: beşiktaş) başkalaşım dahi geçirememiş bir mutant görünümündedir.

şahsi kanaatim bu takım, salt avrupa futbolunda isim yapmış yabancı futbolcularla donatılarak bir dünya kulübü olamaz. dünya kulubünden kastımız (b: manchester united, chelsea, barcelona, real madrid, bayern munchen, internazionale, ac milan, juventus, porto ) vs. ise kusura bakmayın arkadaşlar ama (b: beşiktaş) asla bir dünya kulübü olamaz. çünkü sizin de bildiğiniz üzere bilhassa ekonomik açıdan eşit şartlarda rekabet ortamı yoktur.

(b: beşiktaş) çok çok avrupa futbolunda belirli dönemlere damgasını vuran bir kulüp olabilir. (b: dinamo kiev, anderlecht, ajax, borussia dortmund, borussia m'gladbach, fiorentina, valencia, leeds united, benfica, celtic) gibi. bu da beslendiği geleneği günümüz futbolunun gerekleriyle gerçekçi bir şekilde kaynaştırmasıyla gerçekleşir diye düşünüyorum. ancak buradaki temel sorun da (b: beşiktaş) camiasının, bu sürece her koşulda göğüs gerecek bir taraftar profiline sahip olup olmadığı ile alakalıdır.

özetle mesele (b: fikret orman, serdal adalı, mircea lucescu, ricardo quaresma) meselesi değildir. mesele önceden belirlenen gerçekçi hedeflere ulaşmak için (b: beşiktaş)'ı meydana getiren unsurların payına düşen sorumluluk nedir? ne gibi stratejiler uygulanmalıdır? meselesidir. iş bu başlığın açılma nedeni de bu olsa gerek herhalde galiba sanırsam.

her ne kadar sürç-ü lisan ettiysek affola.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol