--alıntı--[ybkz]swh[/ybkz]
Beşiktaş’ın fazlasıyla dışsal nedenlerle ele geçirdiği ‘Şampiyonlar Ligi’ yolundaki en kritik maçıydı Karabük’te oynayacağı karşılaşma. Bütün maç son bölüme kadar ‘eşitlik denklemi’ içinde geçti. Çünkü iki takımda aynı düzende oynuyordu. 80. dakikaların sonuna kadar iki takım da sınırlı sayıda pozisyon bulduysa bunun nedeni ‘öncelikle rakibi oynatma’ temelli oyun kurgusuna dayalı oynamalarıydı.
Sonuçta “Beşiktaş, sezgisel olarak transfer ettiği iki oyuncuya karşı yenildi” dersek yanlış olmaz. Neden alınıp Karabük’e kiralandığı belli olmamayan Eneramo attı, neden alınıp o pozisyonda yerini kaybettiği belli olmayan Dany faktörüyle golü yedi. Sahi, kim yaptı bu transferleri?
Ancak dahası, baştan beri tekrarlayarak sorduğumuz soru; “Yedek kulübesi bu neden yetersiz Beşiktaş’ın?” Eğer ilk hedefiniz Şampiyonlar Ligi ise 60. dakikada oyunun ritmini, akışını değiştirecek ‘kenar oyuncuları’nızın daha fazlası olması gerekmez mi?
Tolunay Kafkas, “Beşiktaş’ta bir oyuncu var, oynatmamamız lazım. Onunla ilgili ufak bir tedbirimiz olacak” dediyse de tedbire gerek kalmadı, Oğuzhan erken sakatlandı. Bu da sürpriz değildi çünkü iki sezondur Beşiktaş’ta süreci bir türlü halledilemeyen ‘sakatlıklar’ belirliyordu. Böylece Kafkas’ın işi ‘tek ihtimale kaldı’ ve o ihtimal de gerçekleşti.
Slaven Bilic, kadro elverdiği oranda saha içi tüm düzenlemeleri yapmaya gayret ediyor. Ne var ki, sınırlı kadro maç oynanırken denkleme müdahale etmesini engelliyor. Bu da Beşiktaş’ın olanaklarını gösteriyor. Beşiktaş’ın yegane avantajı ‘bilgi’yi becerebildiği oranda ‘inanç’ın önüne koymaya gayret etmesi. Zaman var, bu durum geliştirilebilir. Çünkü, övülmesi gereken her zaman ‘bilgi’dir.
--alıntı--
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?