kitabı dürüp 6 kişilik jürinin eline..öhm önüne verdiğim. şimdiye kadar eğitim hayatımda bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum o tez savunması sırasında beklediğim kadar. jüride hayatını tez yazmaya vermiş akademinin kodamanları, doç'uydu, profuydu. hebele hübele derken bir bir o teşekkürleri ve tebrikleri aldım ya jüriden, akademik kimliğimi bırakıp çıkıp meksika dalgası yapamadım, jüriye üçlü çektiremedim. ama içim öyleydi yeminederim.
bir de eleştirecek bir şey bulamayıp adeta dalga geçercesine oyun oynadılar bana. danışmanım söze girdi, başka bir jüriye ''bu gerçeği şimdi söyleyip yüzüne vurmalısın'' dedi, aha dedim intihalle suçlayacaklar galiba beni. başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. o jüri tezi açıp ''51. sayfada tırnak içindeki cümlenin ilk harfini bold yapmışsın onu düzeltmen gerek'' dedi, başka bir jüri de ''fahiş hata bu'' dedi, ben hâlâ büyük bir suçlama beklerken hepsi surat ifademe güldü. neyseki dönen geyiği çabuk anladım da, ben de gülüp geçtim. sonradan öğrendim ki, eleştirecek bir şey bulamadıkları teze böyle küçük şakalar yapıyorlarmış. aman çok komiksiniz, aklım gidiyordu oğlum lan. yapılır mı bu!
velhasılı, hallettik bitti.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?