siyah beyaz başlamamıştı her şey. resimler rengarenkti o zamanlar benim için.. hâlâ seninle doğmuşum seni yaşarım, beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur gibi bestelerin bu kısımlarında sesim biraz kısık çıkar. evet, nasip olmamıştı bana '' doğuştan beşiktaşlı '' olmak. bunun için üzülmüyorum. aksine şükrediyorum bu sevdaya geçte olsa bağlanabildiğim için. şaşıranlar olacaktır. çünkü ilk defa bahsedeceğim bu konudan. saklamadım hiçbir zaman, sadece konusu açılmadı veya fırsat olmadı. insanların takım tutma hikayeleri genellikle anne - baba, akraba üzerinden belirlenir. öncelik babadır her zaman. baba hangi takımlıysa çocuğun o takımın taraftarı olması diretilir. elbete istisnalar vardır. benim için biraz farklıydı durum. mütevazi bir ailenin çocuğuydum. futbolla ilgilenen hiç yoktu neredeyse. yani herhangi bir baskı, diretme yaşamadım. nasıl olduysa komşumuzun çocugu bir abi vardı. aile dostumuz olurlar. o benim hayatıma kara lekeyi sürüp galatasaraylı yaptı. aklımız ermiyor o zamanlar, hemen kabul ediyorum bilmeden. aksi bir öneri de yok zaten etrafımdan. büyüyordum.. ilkokul, ortaokul derken, uefa kupası görmüş, süper kupa görmüş, başarılara doymuş bir galatasaray taraftarıydım. zaten o dönemdeki yaşıtlarımın galatasaraylı olması da bu başarıların eseriydi.
galatasaray ve galatasaraylılığım : takım rakip tanımıyor, başarılara doymuyordu o zamanlar. tugay, hagi, arif, hakan, okan, emre o efsane kadro zamanıydı. fena sayılmayacak bir taraftarlık dönemim geçti. takımını her mecrada destekliyor, takip ediyordum. çoğu maçta ali samiyen'deki yerimi alıyordum. çevremde sıkı bir galatasaray taraftarı olarak biliniyordum.
beşiktaş ve beşiktaşlılar : şöyle o zamanlara dönüp, hafızamı yokladığımda çok iyi şeyler hatırlıyordum. hayranlık duygusunu belli edememe gibi bir durum vardır içinde, aynen öyle. özendiğim, karakterini beğendim kişiler hep beşiktaşlıydı.. hatırlıyorum da, futbolcu kartları vardı eskiden, kendi aramızda paylaşırdık. beşiktaşlı oyuncular boşta kaldığında ben kabullenir alırdım. o zamanlardan belliydi sanırım. sadece bu ateşi dışarı çıkaracak bir şeylere ihtiyaç vardı.
istanbul : hayatımın dönüm noktası, beşiktaşlı olmamın adımlarını atıldığı yer. ilk defa ortaokuldayken gelmiştim, galatasaraylı olarak. ne hikmetse daha ali samiyeni göremeden, inönü stadını görmüş, müzeyi gezmiştim. hayranlığımın başladığı ana denk geliyor o tarih. sonraki yıllar dayım istanbul'a taşındı. beni de yanına çağırdı '' gel burada oku liseyi '' diye. biraz önce bahsettiğim ateş fitilleniyordu.. hiç düşünmeden kabul ettim.
beşiktaşlı yıllar : anadolunun bağıran kopup gelmiş bir delikanlı olarak, tamam tamam.[ybkz]swh[/ybkz] pendik lisesine kaydımızı yaptırdık. ev uzak olduğu için öğrenci yurdunda kalmaya başladım. çok geçmeden etrafımdaki insanlarla tanıştım, kaynaştım. futbol sayesinde. aynı takımdan arkadaşlarla ortamı kurmuştum. maçlara gidiyorduk ali samiyen'e. bir yıl böyle geçti. artık yavaş yavaş uyanıyordum. neyin ne olduğunun farkına varıyordum. hep içimde olan beşiktaşlılara karşı sempati, sınıftakiler sayesinde daha da artıyordu her geçen gün. bestelerle bizleri ezmeleri, kavgalarda ki üstünlük. beşiktaş'ta çok iyiydi o seneler. aradığım, içimde olan şeyi bulmuştum ben. gizli gizli ilhan, pancu posterleri toplayıp '' olum iyi topçular '' diye geçiştiriyordum. yapılan bestelere içten içten eşlik ederken, fenerlilerle kavgalarını, atışmalarını hayranlıkla izliyordum. fakat bu nasıl bir şeyse, hiç ilk başlatan onlar olmuyor, hep müdafa hakkını kullanıp galip gelen taraf oluyorlardı. düşünüyorum da o zamanlar bu holiganlık işleri ilgimi çekiyordu içten içe. bir de şunu da belirteyim ; nasıl bir ileri görüşe sahipsem, hiçbir zaman beşiktaş'a ne küfür ne hakaret etmedim. edemezdim de. bir yılda böyle içimdeki beşiktaş sevgisiyle geçti. diğer taraftan kopmuştum artık. farkedenler oldu. dersler falan dedim geçtim.
o an : o an diyorum da, bakmayın pek hatırlamıyorum. sadece beşiktaşlıların yanında olduğumu, hep onlara eşlik ettiğimi hatırlıyorum. onlar da beni kabul ettiler. son sene bir kavgaya sınıf baskınında beşiktaşlıların yanında gittiğimde, ayağıma bir bıçak darbesi yedim. o bıçak darbesi dönüm noktası oldu sanırım. fazla önemli bir şey değildi.. ama etkisi paha biçilmez oldu. çıktım açıkladım '' ben beşiktaşlıyım lan artık '' diye. ilk başlarda hoş karşılanmasa da alışıldı duruma. artık beşiktaşlıydım. içimde yaşadığım o sevgiyi rahatça dışa vurabilcektim. hiç yaşamadığım bir duyguydu bu. sanki artık sadece sevdiğim insanların olacağı bir dünyaya geçiş yapmış gibiydim. o diğer takımın taraftarıyken hiç duymadığım bir şeyler hissediyordum beşiktaş'a karşı. ait olduğum yerdeydim. bugüne kadar bir kere bile pişmanlık duymadan, hep şükürler olsun diyerek geçirdim hayatımı. çok eleştiri oldu, bilirsiniz ne türden. umursamadım. beşiktaş'a kavuşmuşken dünya umrumda olmamalıydı.
yani diyeceğim sizler gibi şanslı değildim beşiktaş konusunda. derler ya : beşiktaş emeğimsin. emeğim, göznurumda, vazgeçişlerimdi.. hep savunduğum bir şey olmuştur bu konuda. çocukluğunuzdan beri size koşul olarak sunulup, tuttuğunuz takımı desteklemek mi daha kolay ? yoksa gerçekleri görüp, içinizdeki yere yönelmek mi ? bence ikinci şık. 17-18 yılınızı vermişsiniz. sonra aklınız ermeye başlamayınca kendi öz iradenizle seçimnizi yapmışsınız. kolay bir şey değil bunlar. bunu da sosyal medyada ilk defa dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. hiçbir çekincem olmadan. ben tanıyan arkadaşlar, nasıl beşiktaşlı olduğumu bu dünyada en büyük nefretim galatasaray olduğunu biliyorlar. ayrıca dediğim gibi sakladığım bir konu değildi, içimden geldi bir an anlatmak.
ben seninle büyüdüm, seninle olgunlaştım, senin sayende iyi bir insan olmak için çalışıyorum beşiktaş'ım. en büyük tedirginliğim, benim yüzümden sana laf gelmesidir. katlanamam. çünkü bizler beşiktaş'ı temsil eden insanlarız, o, bu yaptı demezler. beşiktaşlılar derler. genelde kötü bir durum olduğunda. iyi şeylerde es geçeler.
yaşatığın her şey şey için teşekkürler beşiktaş, bir ömür de benden..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?