beşiktaş taraftarı

kanayan
şu, yirmili yaşlarda olanlarına itirafta bulunmak ve bir şeyleri tekrardan hatırlatmak istediğim taraftar.

zamanında süleyman seba diye bir başkanımız vardı, bildiğin babamızdı bizim babamız. efendi, karakter sahibi, dürüst. bırak bir başkanı, bir insanda olması gereken bütün erdemlere sahip bir adamdı. elimizden çalınan şampiyonluklar için, bir kez olsun bile rakip taraftarları incitmeyen bir güzel adam. az parayla çok iş nasıl yapılır, o yoklukta beşiktaş sevgisi nasıl büyütülür yıllarca öğreten bir koca çınar. takımın başına gordon milne, altyapının başına da serpil hamdi tüzün'ü getirmişti. takım şiir gibi top oynuyordu, şiir. hele hele altyapımız bildiğin fabrikaydı, fabrika. bir gün feyyaz ile yönetimden bir kaç kişinin sürtüştüğü haberlerini okuduk gazetelerden, gülüp geçtik tabii. feyyaz uçar lan bu, beşiktaşımızın bestelere konu olmuş efsanelerinden birisi. nereye gidecekti ki hem, öyle veya böyle takımda tutardı yönetim. ama öyle olmadı maalesef. transfer ücreti olarak aldığı çek yüzünden ve koskoca bir hiç uğruna, gitti fenerbahçe'ye imza attı feyyaz uçar. attı veya attırıldı, hiç oralara girmek istemiyorum. lakin feyyaz o imzayı fenere attığı gün, benim gibi bir çok beşiktaşlının sinirden ağladıklarını da hiç unutmadım. güzelim kolej takımı kimliğinden, o ayrıcalıklı ve renklilerin gıpta ile baktığı takımdan, flaş transferler yapan bir takıma bürünmek zorunda bırakılmıştık ister istemez. endüstriyel futbola yenilmemizin başlangıcı ve kırılma noktası olarak gördüğüm için, size çok net bir örnek vereyim; sadece ertuğrul sağlam'ın transferi için harcanan parayı, yıl olmuş 2014 halen daha harcayan tek bir türk takımı yoktur yeryüzünde. bakın o kadar da iddialıyım o transfer için harcanan parada, isteyen açsın araştırsın. zamanında seba yönetimine ertuğrul transferi için o kadar baskı yapıldı ve yönetim o kadar gaza getirildi ki, el mahkum yapmak zorunda kaldılar. peki ya sonuç? santrfor olarak alınan ertuğrul, sağ bek olarak beşiktaş'tan ayrıldı gitti. samsunspor bizden aldığı o parayla nice transferler yaparak ayakta kaldı, hemde yıllarca. hatta ertuğrul geri döndü samsunspor'a. ha yeri gelmişken söyleyeyim, bir sergen yalçın komedisi de yaşadık biz. iş bilmez yönetici uğur ekşioğlu yüzünden, bir baktık sergen istanbulspor'a transfer olmuş. yahu güler misin, ağlar mısın arkadaş! yönetici dediğimiz adamlar sayesinde, ellerimizle yetiştirdiğimiz nice değerlerin kıymetini hiç bilemedik. en dramatiği de bu zaten.

dedik ya taraftar profilimiz değişti diye, kalktık süleyman seba'yı beğenmez olduk hal böyleyken. ahmet dursun seba gitsin diye bağırmaya başladık ne alakaysa. sonrasında yeni yönetim arayışları girdi devreye. serdar bilgili diye bir adam çıktı ortaya, hooop denize düşen yılana sarılır misali kenetlendik adamın etrafında. hoş, onursal başkanımız hasan arat'ı destekliyordu ama biz iyice sıkılmıştık artık eski yönetici kafasından. yenilikçi olmak zorundaydık, geçmiş geçmişte kalmıştı. hem yöneticilerimiz bir halttan anlamıyor ve altyapıdan çıkardığımız onlarca futbolcuyu bir çırpıda harcayıp duruyordu. değişim şarttı şart, diyalektik kaçınılmazdı.

serdar bilgili, hüsnü güreli ile başladı işe. mali yapılanmayı dört dörtlük yerine getirdi bu ikili, yalan yok. düştükleri batak şimdiki fikret orman ve yönetiminin düştüğü kadar büyük olmasa bile, çok geçmeden düzlüğe çıkardılar kulübü. hem ilk başlarda her şey güzel gidiyordu ve zaten zaman kaybetmeden 100.yılımızda şampiyon olduk. tarihin en efsane kadrolarından birisini kurmuştu yönetim, alkışlamamak olmazdı. çok değil bir sene sonra ne olduysa oldu yine, yeni, yeniden. önce bir günde cem papila faciası yaşadık, sonra 11 puan fark eridi gitti. akıl almaz bir şekilde fenerbahçe şampiyon oldu. öylece bakakaldık. suçlu kimdi, kimlerdi diye tartışmanın anlamsızlaştığı zamanlardı. 14 yıl alnının akıyla beşiktaşımıza başkanlık yapmış süleyman seba gibi bir adamı tek kalemde göndermiş bir taraftardık lan biz, serdar bilgili'de kim olacaktı ki! hem beşiktaş'ın hakkını da savunamamıştı zaten. çok geçmeden verdik ayarı, gönderdik tabii. artık daha büyüğünü, daha kapitalistini, daha acımasızını bulmaya çalışıyorduk. renklilerin başkanları gibi bir adam lazımdı bize. masaya yumruğunu vurduğu zaman ses getirecek bir adam lazımdı, aynı aziz yıldırım gibi. sonrası aşikâr. tüpçü ve yaşattıkları hepinizin malumu keza. uzun uzadıya yazmamıza gerek yok.

demem o ki; 14 yıl adam gibi başkanlık yapmış süleyman seba'yı gönderdik. yerine kötünün iyisi serdar bilgili geldi ve iki yıl bile dayanamadan onu da gönderdik. sonrasında tüpçü geldi ve öyle olmaz böyle olur amk diyerek üstümüzden buldozer gibi geçti gitti.

taraftar olarak geçmişte yaptığımız büyük ve affedilmez hatalar adına, şu yirmili yaşlardaki beşiktaşlı kardeşlerimizden tüm samimiyetimle özür dilerim. endüstriyel futbola yenilip kendimizi toparlayamadık ve sizlere enkazların en büyüğünü bıraktık. hiçbiriniz bunu haketmediniz biliyorum, hiçbirinizin içindeki beşiktaş sevgisi bu moloz yığını tarafından dümdüz edilemedi onu da biliyorum. sevinmek için sevmedik şiarı da en çok size yakışıyor, bunu da adım gibi biliyorum. yalnız iş işten geçmeden ve bir daha kötü günler görmememiz adına biraz daha sabretmenizi diliyorum. az kaldı az, gerçekten az kaldı. mevcut yönetimin nasıl bir enkaz devraldığını bilen ve o enkazda en az tüpçü kadar payı bulunan bir beşiktaşlı olarak söylüyorum ki, lütfen biraz daha sabredin. şu stadımız bitsin, mabedimiz eskisinden çok daha güzel olacak ve kronometreyi sıfırlayıp yarışa yeniden başlayacağız.

madem haydi kalk ayağa yürü güneşe diyoruz, az daha sabredelim. en güzelini hakeden hep sizdiniz ve sakın endişeniz olmasın, daha nice nice güzel günler göreceğiz güneşli günler.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol