forza'da kaleme alınmış süper eser.
---------------alıntı---------------
6 yaşında olan kardeşim Asaf Yusuf'a bir sözüm vardı... Onu BEşiKTAş'ımızın maçına götürecektim...
Yıllar sonra bir gündüz maçı denk gelince onu maça götürmeye karar vermiştim fakat bu kararı biraz geç aldım. Cumartesi günü internetten bilet baktığımda ise her zaman maç izlediğim Yeni Açık tribünündeki biletlerin tükendiğini gördüm... imkanım kısıtlı olduğundan dolayı Kapalı'dan bilet alamayınca 6 yaşındaki Yavru Kartal'ı BEşiKTAş ile tanıştırmak için kendimin de ilk kez gireceği Eski Açık'tan biletimi aldım... Geçtiğimiz sezonun son maçında yaşananlardan sonra Bursa ile aramızda oluşan saçma sapan husumetin son bulduğunu düşünerek almıştım o bileti ...
Cumartesi akşamı eve vardığımda Yusuf'a bir süprizim olduğunu onu yarın çok sevdiği ve çok istediği bir yere götüreceğimi söyledim... Yusuf bir an olsun yanımdan ayrılmıyor ve süprizin ne olduğunu merak ediyordu... O gece sırf sabah onu evde bırakıp yalnız gitmeyeyim diye ilk kez benimle birlikte uyumuştu... Sabah da beni o uyandırdı...
"Abi hadi süprizinin vakti geldi, gidelim." diyordu... Ama nereye gideceğinden bir habersiz çıktık yola... Pendik'ten minübüsle Kadıköy rıhtıma indiğimizde acıktığını söylemişti. iskele yakınlarındaki büfeden ekmek arası alıyordum ki tam ona Beşiktaş iskelesinden hareket etmekte olan vapurun içinden yükselen "BEşiKTAş SENiNLE öLMEYE GELDiK... BEşiKTAAAşşş" tezahüratlarını duydu...
"Abi o gemiye bizde binelim olur mu?" diyordu ama geç kalmıştık malesef gemi iskeleden ayrılmaktaydı. Ekmek arasını paket yaptırarak bir sonraki vapur için iskeleye vardığımızda üzerinde BEşiKTAş formaları,atkıları olan bir sürü insan gördü... O gün benimde üzerimde Beşiktaş eşofmanı,forması ve montu vardı, Yusuf'un ise atkısı ve bilekliği kolundaydı ama normalde zehir gibi çalışan kafası o gün onu Beşiktaş'ın maçına götüreceğimi düşünememişti. çünkü ona söz verirken, şu an için onun maça giremeyeceğini en azından 3-4 sene daha geçmesi gerektiğini söylemiştim...
iskele önünde taraftarlar birikmeye başlamıştı. "Abi bugün niye herkes BEşiKTAşlı kıyafetlerini giymiş?" diye sorunca daha fazla dayanamadım ve onu futbolun mabedine inönü Stadyumuna götüreceğimi söyledim... Başta tam olarak nereye gideceğini çözemediğinden yada hayalinde başka bir planı olduğundan olsa gerek yüzü asılmıştı kardeşimin...
Gemiye biner binmez, yemeğini yedirdim ve gemide Beşiktaş taraftarlarının toplandığı yere geçtik. Marşlar, tezahüratlar eşliğinde Beşiktaş'a vardığımızda yüzündeki asık ifade normele dönmeye başlamıştı... Beşiktaş Büyük çarşısı önünde toplanan kalabalığın yüksek sesli tezahüratlarını duyunca iyiden iyiye ısınmaya başlamıştı ortama...
"Abi bizde oraya gidelim mi?" diye sorunca hayır demek zorunda kaldım. Henüz biletimizi almamıştık ve daha fazla vakit kaybetmeden stada gitmemiz gerekiyordu. Yolda giderken başka bir çocuğun başında Beşiktaş şapkasını gördü. Hani şu üzerinde 4 tane püskülü olan şapkalardan... Abi bana da alır mısın dediğinde cebimdeki paranın ne kadar olduğunu düşünmeden sırf kardeşimin Beşiktaş aşkı alevlensin diye gördüğüm ilk tezgahtan aldım şapkasını... Beklediğim kadar pahalı birşey değildi ama kardeşimin yüzündeki o mutluluğu görünce bunun hiçbir maddi karşılığının olamayacağını anlamıştım.
Stad önüne vardığımızda etraftaki kalabalıktan iyice etkilendiğini farketmiştim Yusuf'un... Bilet gişesini giderek biletimizi aldıktan sonra eski açık tribününe girmek için sıraya girmiştik.O esnada etrafta bir hareketlilik başlamıştı, tam olarak ben ne olduğunu anlayamadan cevik kuvvet ekiplerinin üzerine atılan bira şişelerini gördüm... içgüdüsel olarak kardeşimi korumak adına hemen üzerine kapandım, kardeşim orada neler olduğunu merak ediyor ve bakmak istiyordu ben ise onun BEşiKTAş ile ilk buluşmasında yaşananları görmesine engel olmak için elimden geleni yapıyordum.
ilk kontrol noktasına geldiğimizde olaylar iyice alevlenmişti. Kapıdaki güvenliklerden rica ederek, bizi içeri almalarını istedim ve sağolsunlar beni hemen içeri aldılar. Turnikler önüne geldiğimizde içim rahatlamıştı biraz. Dışarıda yaşanan gerginliğin farkında bile olmayan kardeşim içeri girmek için heyecanlanıyordu. Turnikeleri geçtikten sonra bir kontrol noktası daha vardı. Tam polisler beni ararken, dışarda biber gazı atıldı ve etkisi bize kadar vurdu. O esnada beni aramakta olan polisi durdurarak kardeşimin biber gazından etkilenmesi önlemek adına agzını, burnunu ve gözlerini kapattım ve polislerde sağolsunlar bizi hemen tribünlere aldılar.
Tribün merdivenlerini kardeşimi kucağımda alarak çıkmıştım. Biber gazının etkisinin geçtiğini hissettiğimde elimi kardeşimin yüzünden çektim ve gözlerinin kızardığını farkettim. Elimizdeki suyu içeri sokamayınca hemen orada gördüğüm bir arkadaşın elindeki suyu alarak kardeşimin yüzünü yıkadım kendine gelmesini sağladım ama kardeşimi o halde görünce gözlerimin dolmasına engel olamadım. ilk kez Beşiktaş ile tanışan kardeşimin başına gelen bu olaylar ilginçtir ki yıllardır tribünde olan benim de başıma ilk kez geliyordu. Dışarda çıkan olaylardan habersiz bir şekilde maç saatini beklemeye başladık.
Hikayeyi çok uzatmamak için tribünde kardeşim ile yaşadığımız güzel anları anlatmadan maç sonrasına geçeceğim. Maç bitmiş ve BEşiKTAş'ımız 1-0 galip ayrılmıştı. çıkışa doğru giderken kardeşim bana bir soru sordu.
"Abi çıkışta ta biber gazı atılacak mı?" ... Ne cevap vereceğimi o an bilemedim ve bende ona "Atılmasını ister misin?" diye sordum... Verdiği cevap 6 yaşında bir çocuk için çok büyüktü. Kardeşim dedi ki ;
"Abi o kadar boşuna mı bağırdım. BEşiKTAş SENiNLE öLMEYE GELDiK."
---------------alıntı---------------
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?