beşiktaş

ger0nim0
---------------alıntı---------------

Ekşi Sözlük’ten ‘macimus decimus meridius‘un Beşiktaş başlığında bir entrisinde ufak bir istatistik var. Koltuklarınıza yaslanın ve sene boyunca aklınızdan çıkmayacak bu verileri okuyun:
‘Beşiktaş Türkiye’de (ZTK dahil) 26 karşılaşmaya çıkmış. Bu maçlarda Beşiktaş’a karşı görmek istemeyen gözlerin dahi gördüğü şekilde sertliğe başvuran takımlar toplam 2 kez kırmızı kart görmüş. iki. Beşiktaş ise bu dönemde toplam 3 kırmızı kart görmüş.
‘Beşiktaş uefa ligi gruplarında 8 maça çıkmış. ve Beşiktaş bu maçlarda 1 kırmızı kart görürken, rakipleri toplam 5 kez kırmızıyla cezalandırılmış. beş.

Türk hakemlerinin yönettiği maçta yaptığınız sertliğe karşılık kırmızı kart görme ihtimaliniz 2/26; %7.7
avrupa’da hakemlerin yönettiği maçlardaysa sertliğinizin karşılığında ortaya çıkan durum: 5/8; %62.5”

Verilmeyen penaltılara değil, verilmeyen gollere değil, işte bunadır bizim isyanımız. Eğer size çalımı basıp giden Simao’nun topu düşünmeden bileğine tekmeyi vuruyorsanız, bunun karşılığı en az sarı karttır. Cezası sarı karttır ki aynı adam aynı tekmeyi atamayacağını bilsin ve Simao futbolunu oynasın, bu arkadaşımız da futbolunu oynasın. Daha iyiyse alsın o topu Simao’dan.

Başka bir istatistik. Beşiktaş, Eskişehir deplasmanında. Guti arkadaN yediği tekmeden sonra sinirlenip rakibine fevri bir harekette bulunuyor. Haklı olarak sarı kart görüyor. Rakibi ise attığı tekmeden cezasız sıyırıyor. Aradan 9 dakika geçiyor, Guti yine arkadan bir darbe alıyor. Ve çaresiz bir yüz ifadesiyle ‘sarı kart’ istiyor hakemden. Guti eyvah demeye kalmadan oyundan atılıyor.

Ve yine koltuklarınıza yaslanın, bu 9 dakika içinde Guti sadece ”hakemin gördüğü’ tam 10 (on) faule maruz kalıyor. ve Eskişehir’in bu fauller karşılığında gördüğü kart sayısı 0 (sıfır)..
Bitmedi, o maçtan sonra, resmen dayak yiyen ve üstüne cezalandırılan Guti, Noel’e ülkesine gitmek için bilerek kendini attırmakla suçlanacak.

Arkadaşlar, Beşiktaş sezonun ilk yarısı boyunca 22 oyuncusunu sakat veriyor. Biz yine tüm saflığımızla kondüsyoneri suçluyoruz. Beşiktaşlı’yız ya, olayın diğer yüzünü görmeli ve kendimizi eleştirmeliyiz. Bunların yarısından fazlasının darbeye bağlı sakatlıklar olduğunu görmezden geliyoruz. Aman yaygara yapmayalım, onlar gibi oluruz. Beşiktaş’ız biz, dayak da yeriz. Rakibin stadının ‘otoparkında’ futbolcumuz dayak yer mesela. Rakibimiz başkanı bizimle olan maçından önce MHK Başkanı’nı aradığını ve onu tehdit ettiğini itiraf eder. O edebilir, aman biz yapmayalım da öyle şeyler.. Rakibimizn başkanı hakem soyunma odasına girer, olur böyle şeyler. Aman biz beşiktaş’ız, onları da yeneceğiz.

Havalar nasıl Levent Kızıl oralarda? Memnun musun gidişattan?

Hatırlıyor musunuz, Levent Kızıl’ın, Bursaspor Başkanı iken Fenerbahçe’nin 100. yıl kutlamalarında ağzından kaçanları? Aziz Başkanı’na söylemişti, ben bizzat kulaklarımla duydum tv’de. şimdi istesek ulaşabilir miyiz o görüntülere? ‘Beşiktaş’ı bitireceğim‘ demişti hani. Oldu mu levent kızıl, operasyon nasıl gidiyor? Hakikaten Levent Abi.. Neden Beşiktaş çarşamba günü kupa maçının peşinden Cumartesi öğlen maç yaptı da, kupa maçı olmayan takımlar Pazar ve Cumartesi akşamı oynadı? Neden abi, Beşiktaş Perşembe günü Uefa maçı varken, Pazar günü maç yapıyor? Uefa maçı olmayan takımlar Cuma-Cumartesi oynarken? 1 haftada ne değişti, Beşiktaş Pazar 7 takımı oldu. Marka değeri mi arttı?

Evet Beşiktaş sahada dayak yiyecek. Saha dışında ezilecek. Hiç bir karşılığı olmayacak yapılanların. Medya üzerine yürüyecek. Bakın, Guti-Simao-Quaresma gibi bir üçlü kurduğu için adeta dalga geçilecek. Biz ne yapacağız?

Kuyruğumuzu kıstıracağız, çünkü bize öğretilen bu. Hayır böyle yapmayacağız bu sefer. Saha dışında mı ‘istenmeyen olaylara’ imza atacağız Serdal Bey’in dediği gibi. Hayır, işimiz olmaz. Yönetimimiz soyunma odası mı basacak? Ne hadlerine. Bilakis, gerekirse o odanın önünden geçip giderken selam dahi vermeyecek. Peki biz? Biz dönen tüm bu rezilliklere baka baka, orda Fernandes’in ne işi var, Hilbert nasıl kesik yer.. muhabbetlerini gerekirse bir kenara bırakacağız. Bu takımın adil şartlarda dövüştüğünü görene kadar bu suç ne Schuster’in, ne Demirören’in ne de sevgili Ekrem Dağ’ın suçudur. Biz her daim, Schuster’in, Guti’nin, Ekrem’in yanında yer alacağız. Bize düşen budur.

Adamlar sert oynuyor o yüzden bu kadar hücum düşünen bir kadroyla çıkamayız demeyeceğiz. Gücümüzün yettiği kadar niyeti Beşiktaş formasıyla güzel işler yapmak olan bu adamların arkasında duracağız. Sahada kıllarınıa dokunulduğu an tezahüratı bırakıp, hakemin de kasabın da tepesine bineceğiz. Gücüne güç başka türlü katamayız bu adamların. Ya bunu yapacağız, ya da sonsuza dek susup oturmak zorunda kalacağız.

Siz başlayabilirsiniz taktiksel sıkıntılardan dolayı hocaya tefe koymaya veya Simao’nun varlığından da rahatsız olmaya başlayabilirsiniz 1 ay sonra. Ben o oyunda yokum. Ben Beşiktaş’ı bitireceğim diyen adam orda olduğu müddetçe Beşiktaş’ın yanındayım. Gücüne güç katmak için seçtiğim yol, bu yol. Siz de bir yol seçin.

Ben, biz, Schuster’i yedirmeyeceğiz. Toschack’ı yediler, Tigana’yı yediler, Del Bosque’yi yediler. Hayır, Schuster’i yedirmiyoruz. çaresizce mi geliyor kulağa? Aylar önce söylemiştim yedirmeyeceğimizi, şimdi daha gür söylüyorum, bundan sonraki inönü maçlarında daha iyi dinleyin o çaresizliği.

---------------alıntı---------------
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol