diyarbekir kalesinden notlar

kanayan
bir ahmet arif şiiri.

varamaz elim
ayvasına, narına can dayanamazken,
kırar boynumu yürürüm.
kurdun, kuşun bileceği hal değil,
sormayın hiç
laaaaal
kara ferman çıkadursun yollara,
yarin bahçesi tarumar,
kan eder perçem

olancası bir tutam can,
kadasına, belasına sunduğum,
ben öleydim loooy
elim boş,
ayağım pusu.
bir ben bileceğim oysa
ne afat sevdim.
bir de ağzı var dili yok
diyarbekir kalesi

açar,
kan kırmızı yediverenler
ve kar yağar bir yandan,
savrulur karacadağ,
savrulur zozan
bak, bıyığım buz tuttu,
üşüyorum da
zemheri de uzadıkça uzadı,
seni, baharmışın gibi düşünüyorum,
seni, diyarbekir gibi,
nelere, nelere baskın gelmez ki
seni düşünmenin tadı

hamravat suyu dondu,
diclede dört parmak buz,
biz kuyudan işliyoruz kaba kacağa,
çayı kardan demliyoruz.
anam sır gibi saklar siyatiğini,
"yel" der, "baharın geçer".
bacım, ikicanlı, ağır,
güzel kızdır, bilirsin.
ilki bu, bir yandan saklı utanır
ve bir yandan korkar
ölürüm deyi.
bir can daha çoğalacağız bu kış.
bebeğim, neremde saklayım seni?
hoş gelir,
safa gelir,
ahmed arif'in yeğeni

doğdun,
üç gün aç tuttuk
üç gün meme vermedik sana
adiloş bebem,
hasta düşmeyesin diye,
töremiz böyle diye,
saldır şimdi memeye,
saldır da büyü

bunlar,
engerekler ve çıyanlardır,
bunlar,
aşımıza, ekmeğimize
göz koyanlardır,
tanı bunları,
tanı da büyü

bu, namustur
künyemize kazınmış,
bu da sabır,
ağulardan süzülmüş.
sarıl bunlara
sarıl da büyü

http://www.youtube.com/watch?v=Cijj8gG3DBE

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol