11 eylül 2013 kadıköy direnişi

avcarlıçürük
dün akşam 20.30'da başlayıp, bu sabaha karşı 5.00 sularına kadar devam eden direniş. öğlen uzunca bir entry ile anlatmıştım ama, yarım sayfa entry yazıp olmaz işler bunlar uyarısıyla karşılaşmak nedeniyle yalan oldu. her şey, antakya-armutlu'da abdullah cömert'i anmak için her pazartesi yapılan gösteriye, 9 eylül günü polisin saldırması ve o gece, ahmet atakan'ın şüpheli şekilde hayatını kaybetmesiyle başladı. bunun üzerine; uzun süredir sesi soluğu çıkmayan taksim dayanışması, 10 eylül akşamı saat 19.00'da taksim'de toplanma çağrısı yaptı. aynı gün aynı saatte, kadıköy tayfası da boğa'da buluşup ruhtım'a yürüdükten sonra, vapurlarla karaköy'e geçip taksim'e ulaşmaya çalıştı. ancak yolda polis saldırısıyla karşılaştılar. gece ilerleyen saatlerde tekrar kadıköy'e dönen tayfa, burada beklenmedik bir şekilde polis saldırısıyla karşılaştı. beklenmedik; çünkü 31 mayıs'tan bu yana, taksim gezi parkı direnişi boyunca yapılan hiçbir gösteriye, hiçbir yürüyüşe, bırak toma'yı, akrep'i, bir tane polis bile gelmemişti. boğaz köprüsü'nü yürüyerek geçip taksim'e geldikleri gün de dahil buna. ama 10 eylül gecesi, polisin yeni hedefi oldu kadıköy. saldırı sabah saatlerine kadar sürdü, insanların evlerinin içine gaz doldu, sabah kalkıp işe gidenler bile, halen havada olan gazdan etkilendi. işte 11 eylül'ü 12 eylül'e bağlayan gece yaşanan ve bu başlığa konu olan büyük direnişin ateşini yakan olaylar silsilesi, bu şekilde gelişti.

dün akşam 20.30'da boğa'da toplandık. tarihi bir kalabalık vardı; yürüyüşe geçtiğimizde, bir ucu moda'ya varan grubun, diğer ucu görünmüyordu. bahariye'den dolaşıp tekrar boğa'ya döndük ve oradan da söğütlüçeşme'ye inen caddeye doğru yürüyüşe geçtik. bu an'a kadar tek bir olay, tek bir taşkınlık yaşanmadı. sadece pankartlar, sloganlar ve direniş şehitlerinin isimlerini anıp "yaşıyor" demek gibi eylemler vardı. sonra hasanpaşa tarafından harekete geçen polis, söğütlüçeşme caddesi'ni bir anda gaza boğdu. öyle bir gaz ki, ufukta toma, akrep ve polis görmeyecek kadar uzak mesafede olmamıza rağmen, öksürüğe boğulduk. hayatımda ilk kez astım ilacı kullanmak durumunda kaldım nefes alabilmek için. en son 31 mayıs'ta taksim'de olmuştu bu kadar yoğun bir saldırı. bunun üzerine, caddeye barikatlar kurulmaya başlandı ve kurulan barikatlar ateşe verildi. gaz geldikçe altıyol'a kaçıp, tekrar toplanıyorduk. barikatları bir süre aşamadı polis. bu esnada caddedeki bazı bankaların camlarını ve bir tanesinin güvenlik kamerasını kıran bir tip gördük. bunun üzerine oradan ayrılmaya karar verdik. büyük ihtimalle direnişçilerle ilgisi yoktu bu kişinin, özel olarak görevlendirildiği çok belliydi. velhasıl, biz bir şekilde ara sokaklardan kaçıp evimize döndük. kalanlar sabaha kadar direndi. ilerleyen saatlerde boğa'yı tamamen ele geçirdi polis. bahariye ve moda sokaklarında sürdü direniş. polis, kadıköy belediye başkanı selami öztürk'ün talimatıyla revir haline getirilen süreyya operası'nı bastı ve yaralılar dahil olmak üzere çok sayıda gözaltı yapıp, doktorları darp etti. sonrasında da bir süreliğine, karakol olarak kullandı burayı. hızını alamayan polis, direnişçilere kapılarını açan nazım hikmet kültür merkezi'ni de bastı. buradakiler uzun süre direndi ve polisleri içeri almadı. en sonunda, gözaltı yapılmayacağı sözünü alarak binayı boşalttılar. binadakiler çıktıktan sonra, polis, bina önüne çanta, şişe gibi sahte deliller yerleştirerek bunları fotoğraflamaya kalktı ama olay yerindeki avukatlar tarafından buna engel olundu. hızını hâlâ alamayan polis, ara sokaklarda yakaladığı eylemcileri, tekme tokat, yerlerde sürükleye sürükleye gözaltına aldı.

http://www.youtube.com/watch?v=Jwce90WryIs
http://www.youtube.com/watch?v=BRHMtBe4O6s

olayı balkonlarından görüntüleyen insanların evinin içine taş atmaya kalkıştı; mahalle sakinleri tepki gösterince de taş attığı evin kapısını zorladı.

http://www.youtube.com/watch?v=kDuY0ZQoCrQ&feature=youtu.be

gözaltına alınan kişiler rıhtım karakolu'na götürüldü ve baro'dan gelen avukatlar, hukuk ayaklar altına alınarak, uzun süre içeri alınmadı. avukatlar içeri girdiğinde, gözaltındaki kişilerde darp izleri olduğunu gördü. uzun lafın kısası, 12 eylül 1980'in 33. yıldönümünü, kendine yaraşır şekilde kutladı akp'nin polisi. yıllardır "darbeciler" ile hesaplaşmak üzerinden siyaset yürüten; bu uğurda 12 eylül 2010 referandumu'nu yapıp, şu an yaşanan tüm hukuk skandallarının önünü açan ve darbelerle hesaplaştığı masalını anlatan akp, aslında doğum gününü kutladı. sokaklarda yeşil yerine lacivert üniformalar; tanklar yerine toma'lar vardı. geri kalan her şey, tüm uygulamalar ve kafa yapısı aynıydı. çünkü akp, 12 eylül 1980'in ektiği tohumların bir ürünüdür. usta'sının izinden giden usta ile, faşizm tam gaz devam ediyor. biz de direniyoruz, ömrümüz yettiğince. direniyoruz, çünkü:

http://pbs.twimg.com/media/BOBttgKCYAETzgJ.jpg:large

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol