16 nisan 1997 beşiktaş darüşşafaka maçı

şutmesafesişutpozisyonu
pek kimse bu maçı bilmez hatırlamaz. özellikle beşiktaş basketbol tarihini bilmeyip herkese ayar vermeye çalışanların olduğu bir ortamada sanırım bu maçı hatırlayanımız çok azdır. oysa ki o gün o salonu dolduran 100 (sayı ile yüz) kadar beşiktaş taraftarı ve orada olmaktan şeref duyan biri olarak benim için hiç bir zaman unutamayacağım bir gündür.

aslında sezona hiç de fena başlamaz beşiktaş'ımız ilk 5 haftada 4 galibiyet alınmıştır koç çetin yılmaz önderliğinde. fakat ne olursa olur sonraki 11 haftada sadece bir galibiyt alınabilir. ( üçüncü uzatma sonunda konya kombassan'a karşı) o zaman beşiktaş'ımızn maçlarını TGRT vermektedir. çetin istifa eder yerine gerçek efsane erman kunter gelir ve 7 haftada 3 galibiyet ile birazcık nefes alınır ama beşiktaş'ın her zamanki problemi su yüzüne çıkar ve yabancı oyuncuları gary alexander, albert english ve james bryson takımı bırakıp giderler.

son haftaya girildiğinde beşiktaş'ımız mavi jeans (mis süt) ortaköy ile kümede kalan son takım olmak için çekişmektedirler. ne tesadüftür ki son hafta rakibimiz önceki 2 sezon erman hocanın çalıştırdığı iddasız darüşaffakadır. maç abdi ipekçi'dedir. daha dün gibi maça gidişimi hatırlıyorum yanlızdım kimse yoktu.

zaten maçta belki 100 kişi bile yoktu, hani euroleague'de ilk 16'yı garantileyince perşembe gece yarısı maça gelmeyenleri eleştiren yazarlar var ya, bilsinler diye söylüyorum maç cumartesi öğleden sonraydı.

takım kadromuzda kimler mi vardı, -şimdilerin antrenörü- kariyerinin sonlarında olmasına rağmen keskin şutör nihat mala, şimdilerin yorumcusu ihsan bayülgen, hiç bir zaman iyi bir basketbolcu olamayan mehmet ali tınay, ahmet eran, yıllarca fenerbahçe'de oynamış ve aynı şekilde yıllarca beşiktaş'ımızın formasını giymiş olan burak bıyıktay karşılığında takımıza gelmiş benim gördüğüm türk oyuncular arasında en iyi 3'lük atan hüsnü çakırgil, apar topar takıma getirilen jo jo english ve sezon başından beri takımda kalan amerikalı pivot william njoku. yani toplam 7 kişi, bir sekizinci oyuncu yok.

maç çok daramatik olur, beşiktaş'ımız çok yüzdeli oynamaktadır ama daçka da aşağı kalmamaktadır. molalarda erman hocanın motivasyon için kendini yırtması salonun boşluğundan kulaklarda çınlamaktadır. maç son topa kalır beşiktaşımız 89-90 geridedir, atarsa kümede kalacaktır. son hucumda jo jo english (maçı 30 sayı ile tamamlar) penetre eder ama top çemberden döner ribaund mücadelesinde top bizdedir. bitime saniyeler kala top hüsnü çakırgil'e gelmiştir, beşiktaş'ın kaderi bir fenerinin ellerindedir. sağ dipte bomboştur ama çok yorulmuştur. [ybkz]swh[/ybkz] atar şutunu. şut çemberi turlar turlar.... benim için halen turlar. işte geçen sene efes ile oynanan son maçta aklıma hep o sahne geldi, ağlayarak çıktığımız o salonda kupa kaldırıyorduk. ama önemi yoktu küme de düşsek şampiyon da olsak aynı heyecean hep kalbimizdeydi.

bu noktada isteyen istediği gibi alsın ama sen lütfi kırdar'ı kongre sarayı sanıyorsan, oradan geçerken erman kunter ile efe aydan ikilisinin aynı takımda neler yaptığını gülümsüyerek hatırlamıyorsan, fulya'da plazalar olduğunu düşünüyor, oradan geçerken ahmet fetgeri'nin parke kokusunu duymuyorsan, caferağa'da kapıda fenerlilerin saldırısına mağruz kalmamışsan, beşiktaş basketbol tarihinden haberin yoksa, bugün yorum yapanlardan forma almamışsan, nba maçları için pazar saat 7.00'de televizyonun başına geçip, larry birdleri izlemediysen, internet kolaycılığı olmadan basket dergileri için harçlık biriktirmemişsen, haddini bileceksin ve biraz bilene saygı göstereceksin.

bu maç ayrıca bir milad olmuştur bu sezondan sonra (beşiktaş kümeye düşmedi, o yıl 2. ligden yükselen yıldırımsporun lige katılmayacağını bildirmesi ile ligde kaldı) hep yükselerek devam etti ve bu günlere geldi.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol