yunanistan ve yugoslavya'nın yıllarca yükünü çektiği, bunun karşılığını da aslında lobicilik faaliyetleriyle gerek milli takımlar gerekse kulüpler bazında fazlasıyla aldığı sportif alan. gerçi şimdilerde bayrağı ispanya devraldı gibi, onların düdüğü ötüyor.
pür yetenek tek başına bir şey ifade etmiyor avrupa basketbolunda. yetenekli oyuncuların mutlaka ama mutlaka fundemental eğitimle taçlandırılıp arzu edilen kıvama getirilmesi inancı ve çabası, geleneği ayakta tutuyor. pas oyununu çok iyi bilen, -varsa- atletizmden doğan dezavantajlarını zekâ ile kapatabilen önemli kısa oyuncular, en az onlar kadar temel basketbol bilgisine sahip uzunlar yetişiyor.
hücum ve savunma setlerinin, ustaları tarafından kuyumcu titizliği ile işlendiği ve hemen her parçanın görev tanımının belli olduğu bir yapının nba'e ihraç ettiği ürünlerinin pek çoğu geriye dönüyor. zira nba'deki maç trafiğini ve sert bire bir mücadeleyi göğüsleyebilecek kondüsyondan yoksunlar. haliyle pek çoğu ilk olarak yaşadıkları şaşkınlıktan sonra salon çalışmalarına çok fazla yükleniyorlar. ağırlık çalışmalarının, hassas bileklere sahip önemli şutörlerin şut mekaniğini bozduğuna dair söylemler bir ara revaçtaydı. bu biraz değişkenlik arzediyor olsa gerek ki merhum drazen petrovic bu tip sıkıntıyı yaşamışken, peja stojakovic'te böyle bir problem görülmemişti.
80'lere yunanistan ve yugoslavya, 90'lara ise litvanya'nın -sahip oldukları ekollerle- lokomotifliğini üstlendiği avrupa basketbolunun kaptan köşkünde başta belirttiğimiz gibi atık ispanya var. dağılan yugoslavya'dan ortaya çıkan hırvatistan ve sırbistan gibi iki başat ülke duraklama dönemine girdiler. bunda cibona zagreb, split, partizan ve kızılyıldız gibi önemli akademilerin içine düştükleri derin malî krizin de etkisi var bence. tabii artık yarışmacı takım hüviyetinden uzaklaşıp, tamamiyle nba'e ve avrupa'nın top klas takımlarına oyuncu yetiştiren birer ekip hâline geldiler.
fiba, uleb vs. kurumsal bazda yaşanan skandallar çokça elbette. ama bu benim ilgi alanım değil. saha içine bakıyorum. eskiye göre beni daha az heyecanlandıran oyuncular izlesem de, 2000'den sonra nba'in bana yaşattığı yavanlığın yanında hâlen çölde serap gibiler.
benim uzmanlık alanım mı? aslında çok değil. tek kanallı dönemde hem daha çok zamanım vardı hem de şartlar daha müsaitti. artık pek çok ligi takip edecek zamandan mahrumum. hayatı idame ettirme telaşı pek çok kişisel zevkin önüne istemesek de set çekiyor. bu işin uzmanları profesyonel olarak bu alanı takip edip; buradan hayatlarını kazanan insanlar açıkçası.
toparlayacak olursak,
litvanya'dan oyuncu, yunanistan'dan yıldız, ispanya'dan artist, yugoslavya'dan da bunların hepsini ve bir de üstüne koç yetiştiren ekoldür.[ybkz]swh[/ybkz]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?