john fante'nin yazdığı roman.
(bkz: yeraltı edebiyatı)
bukowski kitabın arka kapağını grileştiriyor.
derken bir gün bir kitap çektim, açtım ve kalakaldım. birkaç paragraf okudum. sonra çöplükte altın bulmuş biri gibi kitabı masaya götürdüm. cümleler sayfada yuvarlanıyordu, kayıyorlardı. her cümlenin kendine özgü bir enerjisi vardı. cümlelerin özü sayfaya bir biçim veriyordu: sayfaya oyulmuşlardı sanki. duygusallıktan korkmayan birini bulmuştum sonunda. mizah ve acı olağanüstü bir kolaylıkla iç içe geçmişti. o kitabın iç sayfaları benim için çılgın ve büyük bir mucizeydi. evet fante beni çok etkiledi. o kitapları okuduktan kısa bir süre sonra bir kadınla yaşamaya başlamıştım. bazen benden daha ayyaştı ve korkunç kavgalar ederdik. bazen ona "bana orospu çocuğu deme! bandini'yim ben, arturo bandini" diye bağırırdım. fante benim tanrımdı ve tanrıların rahatsız edilmeyeceğini, kapılarının çalınmayacağını biliyordum. ana "angels flight"ın neresinde oturduğunu tahmin etmeye çalışır, hâlâ orada yaşadığını tahayyül etmeyi severdim. camilla'nın tırmandığı pencere bu muydu? lobi bu mu? hiç bir zaman emin olamadım.
ve çevirisi avi pardo tarafından yapılmış olduğuna inanamıyorum.
mutluyum son bir senemin en merak ettiğim kitabı elimde. okuduktan sonra anlatılabilecek kadar cesaret edebilir ya da kıyarsam kitaptan bahsedeceğim sanırım.
yes!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?