türk romancılığının son zamanlardaki en güzel yazarlarından biri olan ihsan oktay anar'ın büyüklere masallar olarak addedilebileceği romanıdır. üniversitenin ilk yılında türk dili hocamız tarafından zorla okutulmak istenen bu kitabı o zaman okumamıştım, daha sonra yaz tatilinde bir kez okuduktan sonra başucu kitaplarımdan biri haline getirmiştim. gerek anlatım dili gerekse olay örgüsü olarak muazzam bir eserdir. kitap okumayı seven arkadaşlarımızın es geçmeden muhakkak okuması gerektiğini düşünüyorum. eski türkçe kelimelere çok yer verdiği için biraz ağır gibi gelse de alıştıktan sonra yağ gibi akıyor.
kitabın arka kapağından;
"yeniçeriler kapıyı zorlarken uzun ihsan efendi hâlâ malûm konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu...
'rendekâr doğru mu söylüyor? düşünüyorum, öyleyse varım. oldukça makûl. fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar. düşünen bir adamı düşünüyorum. düşündüğümü bildiğim için, ben varım. düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise düş oluyorum.'
kapı kırıldığında uzun ihsan efendi kitabı kapadı. az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:
'dünya bir düştür. evet, dünya... ah! evet, dünya bir masaldır.'"
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?