umut sarıkaya'nın karikatürlerinde yer verdiği, uyuz olduğu meriç'e yazdığı mektuptur. erkeklerin içinden geçenleri kalme dökmüştür. iyi okunup anlaşılması lazım. sevgilimizin yanında meriç ve meriç gibiler istemiyoruz.
sevgili meriç,
biliyorum temeli çok eskiye dayanan dostluklar kuran bir insansın sen. ve etrafındaki kimsenin üzülmesini istemeyecek bir yapıya sahipsin. seni ben de böyle kabul ettim. zaten kabul etmeden önce, yani tanışmadan önce de senin ismini hep duyuyordum. "meriç bambaşkadır", "meriç de çok üzüldü bu duruma tabii ki", "meriç yine yaptı yapacağını hepimizi gülmekten komaya soktu", "ya meriç diyorum başka bir şey demiyorum, artik gerisini siz tahmin edin" gibi senin hakkında o kadar çok cümle duydum ki anlatamam... hatta ben de belli bir sure sonra, seni daha hiç görmeden ve tanımadan "kesin meriç’tir bunu diyen", "meriç tam zamanında gelmeseydi şaşardım doğrusu" diyerek katildim bu konuşmalara. anamın, babamın isminden çok senin ismini zikrettim su ilişki boyunca meriç. insanları nasıl etkilediğini artik sen düşün güzel kardeşim. bunlar hep iyiye, hep güzele dair şeyler.
bitmek tükenmek bilmeyen enerjinin kaynağını bana söyler misin sevgili meriç? daha tanıştığımız o gün, parmaklarını açarak, elini yukarıdan sorti yaptırarak "selam arkadaşım, tanısalım, ben meriç" demenden anlamıştım enerjik olduğunu. "iste bir enerjik" diye içimden geçirmiştim. hepimiz sabah 8 aksam 6 mesai yapan insanlar değil miyiz sevgili meriç. bu zaman zarfından sonra nasıl sen hala enerji dolu olabiliyorsun sevgili kardeşim. sırrını söyler misin bize? geceden bala pekmeze mi yatırıyorsun kendini, yoksa sabah kalkıp supradinle, redbull'la mi ovuyorsun bedenini. oğlum yorgunuz lan, bitkiniz... aksam da oturup kafamızı dinlemek istiyoruz. afacan gibi, misafirliğe gelmiş tezcanlı çocuk gibi ne oradan oraya koşuyorsun. kaç yasında insansın. yakışıyor mu, ninja gibi hızlı hareket etmeler filan.
surprizlerle dolusun meriç... an be an ne yapacağını tahmin edemiyoruz halk olarak. tak bir parti de oluyorsun, tak yamaç paraşütünde, hop oradan dalışa. enerjine dediğim gibi yetişemiyoruz, onu kendi haline bırakarak durulmasını bekliyoruz, bari "bir sürpriz yapıp" bizi çağırmasan, sürüklemesen peşinde. ben niye durduk yere sen dalıyorsun diye suyun fersah fersah altına gireyim sevgilimle ya da dirayetli davranıp reddettiğimde "umut gelmek istemiyor" gerilimini yaşayayım, ariza çıkaran adam olayım... kız arkadaşımı çok düşünüyorsun, biraz da beni duşun sevgili meriç.
kızlara karsı korumacı, kollamacı tutumunun tek sebebi tanışıklığınızın çok eskiye dayanması ise eğer çok üzüleceğim. yani ilk sen gördün diye ise bize bu afra tafra, ilk sen keşfettin diyeyse, ne diyebilirim sana ben meriç. "sanki bana amerika kıtasını keşfetti .minakoyim altı ustu sinem’in, duygu'nun, canim kuzen elvan’ın varlığını keşfetti" diyebilirim. önce ben görmüştüm diye bu saatten sonra bir şeyin kavgası verilir mi, gerilimi yaşanır mı sevgili meriç? bu arada konusu açılmışken, sen niye benim kız arkadaşımı çok düşünüyorsun meriç.
"bu adam çalışıyor, yorgun argın geliyor, basketbol a da aydın örs’lü efes günlerinden beri zerre ilgilenmiyor" diye bir gün olsun düşündün mü? düşündün. peki, ne diye bana hala enbiey kunbiey diye muhabbet acıyorsun. bir gün olsun elinde lig fikstürüyle göremedim seni. görsem belki de ayni potada erirdik meriç. benimle niye elalemin zencisini, şakin o neyil'ini ayni potada eritmeye çalışıyorsun. nasıl bir adam olmamı istiyorsun oflum sen. olsam biliyorum yine beğenmeyeceksin beni. yine kız arkadaşıma "dikkatli ol o adama karsı" diyeceksin biliyorum. ben aylarca kız arkadaşıma kendimi beğendirmeye çalıştım, niye simdi bir de sana ispatlamak zorundayım meriç.
kıllanıyorum senden arkadaşım. hareketlerinden değil, varlığından kıllanıyorum. an be an etrafımızda olabilme ihtimalinden kıllanıyorum. omo'nun yanına bantlanmış, limonlu cif gibisin. ben sadece omo almak istiyorum, sen ise sadece ayni firma üretti ve daha az satıldı diye ele geliyorsun. gelme artik sevgili arkadaşım. bak ikidir bilerek "arkadaşım" diyorum, bizim oralarda genelde tartaklamadan kısa bir zaman önce insanlar birbirlerine "arkadaşım, güzel kardeşim" gibi beraberliği hatırlatıcı sıfatlarla seslenirler. evet, çekinmeden soyluyorum sana karsı engellenemez şiddet hissi besliyorum. acaba bir ben miyim ayı, bir ben miyim paranoyak diye çok kereler düşündüm. ve konuyu çok az samimi olduğum halde diğer kızların erkek arkadaşlarına da açtım, bir kongre düzenleyerek geceler boyu seni tartıştık. delegelerin oyları sonucu oy birliğiyle "bir yere çağırıp, ışıkları kapatalım. kürekle, sopayla, terlikle dövelim, kimin dövdüğünü bilmesin" kararı cıktı. böyleyken böyle meriç.
ama ben hiçbir sorunun şiddetle çözülmesinden yana değilim. zaten deli skmis gibi gecenin bir yarısı bir adama iki paket sigara içe içe mektup yazmamdan belli değil mi bu. bak arkadaşım sana insan gibi anlatıyoruz durumu. halden anla belirme artik. "aslında tanısan çok seversin" diye anılmaktan sıkılmadın mı? tanınma, sevilip sevilmeme gibi bir derdin de olmasın.
sen simdi dediğim her şeyi unut da bana sunun cevabini ver. tam olarak ne istiyorsun ben ve benim gibilerden meriç?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?