akp seçmeni

saniyede yirmidört kare
seçimden bir gün önce, otobüs durağında, otobüs bekleme süresince muhabbet ettiğim 60 yaşlarında amca bir tanesidir.

durakta oturmuş bekliyordum. amca, elinde rulo haline getirilmiş akp bayrakları ile gelip yanıma oturdu. o renkleri nerede görsem tanırım. mavi-sarı. önce beklediği otobüsün geçip geçmediğini sordu, henüz yeni geldiğimi ve bilmediğimi söyledim. buradan muhabbet aldı yürüdü. nereli olduğumu, hangi bölümde okuduğumu sordu sinema ve televizyon okuduğumu duyunca kısa bir yeşilçam muhabbeti yaptık. sonra buraya 15 yıl önce geldiğini, aslında istanbullu olduğunu anlattı. en büyük şikayeti komşuluk ilişkilerinin olmamasıydı. sonra önümüzde mhp'nin uzuuunca bir konvoyu geçerken muhabbetimiz siyasete kaydı. birkaç dakika önceki sakin ve tatlı konuşmamızın aksine birden ''tayyip erdoğan çalmış diyorlar! inanmıyorum ben buna! inanmayacağım'' diyerek parladı. sakin bir ses tonu ile konuşmaya başladım, tapelerden, suriye tapesinden, gezi parkından, ali ismail'den, berkin'den, abdocan'dan bahsettim. sözümü ''tayyip erdoğan'a komplo yapıyorlar!'' diye böldü arada bir. yine sakin kaldım. televizyonda izlediklerinin gerçek olmadığını anlattım, hatta bunu da söylerken ''amca bak ben televizyon üzerine tahsil yapıyorum'' cümlesiyle destekledim, o zaman daha dikkatli dinledi. suratında onaylayıcı ifadeyi gördüğüme yemin ederim. sonra amcaya, komşularından şikayet ettiğini ama bu hükümetin bize birbirimizden nefret etmeyi öğrettiğini anlattım. yaşından referans alarak, kendi dönemlerini sordum. istanbul'daki komşularını anlatırken gözleri doldu. biraz daha konuştuk ve bence sohbetin en önemli kısmı ve beni bunları yazmaya iten iki cümleyi söyledi:

''cahiliz biz bilmiyoruz...''
''siz okuyorsunuz, biliyorsunuz, biz bilmiyoruz...''

o an gerçekten sinirlendim. sinirin yanında da çok üzüldüm. cahil olduklarına inandırılmış bir millet var ortada. bu amca sadece prototip, milyonlarca insan var bu amca gibi bundan o kadar eminim ki! sonra ona, isterse beş üniversite isterse de ilkokul mezunu ol, bununla alakalı değil her şeyin vicdanla alakalı olduğunu anlattım. gözlerine içine içine bakarak söyledim hepsini ve o gözlerde bu söylediklerimi duymaya delicesine ihtiyacı olan bir adam gördüm. sonra biraz haddimi aşarak ''amcacım vicdanın var mı?'' diye sordum. ''var tabii!'' dedi.

o anda otobüs geldi. iyi ki geldi, benim o cevaba soracak bir sorum kalmamıştı. gerisini amca kendi kendisine soracaktı.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol