adana demirspor

gidiyorum bu
bu toprakların güneyinde teni gökyüzünün lacivertinden yanmış insanlar vardır. bakmayın siz esmerliklerinin çukurova'nın kavurucu sıcağıyla gelişi güzel resmedildiğine. yine en iyi onlar bilir bedenlerini yıkadıkları suyun mavisiyle nasıl alev aldıklarını. işte o yangının bütün kenti sarıp sarmalamasının ancak 1940 yılında adını koyabildikleri bir gerçeği işaret eder adana demirspor.

demirspor'un kuruluş öyküsüne baktığımızda "sivil savunma mükellefiyeti" adı altında çıkarılan kanun uyarınca 500 kişiden fazla işçi çalıştıran kamu kuruluşlarının bir spor kulübü kurma zorunluluğu üzerine ortaya çıktığına şahit oluyoruz. bu çerçevede devlet demiryolları adana'da 1940 yılında bu tip bir girişimde bulunuyor. demiyolu işçilerinin ücretlerinden kesilen aidatlarla kendisini idame ettirmeye çalışan bir takım o zamanlar. bir benzeri de ankara'da ankara demirspor adıyla kuruluyor. aslında dünya geneli incelendiğinde ilk örneklerine 1920'li yıllarda demir perde ülkelerinde rastladığımızı söylemek mümkün. bugün hâlen varlığını sürdüren ve başlarına lokomotiv sıfatını alan ekipler de bu anlayış içerisinde vücut buluyorlar. (vurgula: lokomotiv moskova), (vurgula: lokomotiv sofya ) gibi.

aslında bu parmakların söz konusu realiteyi dile getirebilmesi çok kolay değil. büyük şehirde doğup büyümüş, aidiyet hissettiği coğrafyayı çok sınırlı ve uzun aralıklarla görmüş birisi olarak demirsporu anlatmaya çalışmak kendimi milli mücadele yıllarında pera palas'ın lobisinde pinekleyip de erken cumhuriyet döneminde anadolu köylüsünün faziletleri üzerine denemeler karalayan yarı aydınlar gibi hissetmeme neden oluyor. hüznünü, öfkeni yahut sevincini siyah-beyaz'daki kadar kolay yazıya dökemiyorsun. elbette bunu çeşitli sebeplere dayandırabiliriz.

ancak izninizle önce bir sigara içmeliyim.[ybkz]swh[/ybkz]

bir kere modernite dediğimiz olgu sanıldığı gibi her daim uzağı yakın kılmıyor. zira "ya o - ya o" anlayışı üzerine inşa edilmiş bir süreçten bahsediyoruz. ya sekülersin ya dindar. ya realistsin ya romantik. ya marx'a meyledersin ya weber'e. futbolda da durum çok farklı değil. çocukluğunuzda sizi yanına çağıran bir yetişkinin hakkınızda bir fikir sahibi olabilmek adına yönelttiği en popüler sorulardan birisi de "sen hangi takımı tutuyorsun bakayım?" kalıbında somutlaşmakta. "beşiktaş" deyip hafif bir duraksamadan sonra "ama adana demirspor'u da tutuyorum." yanıtını verirseniz gayet mağrur bir edayla "öyle şey olmaz. birinden birini seçeceksin." karşılığını alıyorsunuz. bu da ister istemez sizi en yakınınızda olanını tercih etmeye zorluyor.

postmodernite olarak adlandırdığımız ve en kaba tarifiyle modernite sonrası süreçte "ya o - ya o" yerini "hem o - hem o" formülüne bırakınca benim gibiler açısından da "hem beşiktaş hem adanademirspor" şeklinde ikili bir sempatiyi koynunda beslemek, tam da zamanın ruhuna uygun olarak hem kaliteli hem hesaplı şeklinde kendisini göstermeye başlıyor. tabii bu durumun beraberinde getirdiği bir takım enteresanlıklar da yok değil. mona lisa rönesans döneminden sonra, ekim 1989'da beşiktaş'ın demirspor'u 10-0 mağlup etmesiyle birlikte bizlerin yüzünde beliriyor. afallıyorsunuz. her beşiktaşlı gibi caka satma imkânınız olmuyor mesela. leonardo da vinci'nin hem beşiktaş'a hem de demirspor'a sempati duyduğunu iddia etmek de var ama beri yandan da anokronizm diye de bir şey mevcut. bir başka maçta beşiktaş 5 ocak stadı'nda 1-0 öndeyken serbest vuruştan yediği golle berabere kalması sonucu küçük bir çocuğun çim sahaya koşarak meşin topu golün atıldığı mesafeye dikip aynısını atmaya çalışmasını kendisini seyredenlere izah edebilmesi de çok olanaklı gözükmüyor. kurgu değil bu. öyle çocuklar vardı. ben hatırlıyorum.[ybkz]swh[/ybkz] üç tanesini sallandır bakalım taksim meydanı'nda bak bir daha yapıyorlar mı.

çok uzatmayalım. çünkü uykum geldi. umarım sizin bunları okurken gelmez. efenim bu toprakların güneyinde teni gökyüzünün lacivertinden yanmış insanlar vardır. demirspor'un üstüne bir de beşiktaş'ı tutuyorlarsa bilin ki yükte hafif yürekte ağırlardır.

çıkış ne taraftaydı?
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol