ali ünal'ın, hakkında güzel bir yazı yazdığı parti.
--alıntı--
Türkiye, dünya sisteminde gelişmiş ülkelerin bazı mallarını tüketmesi gereken pazar ülkelerden biridir. Ekonomisi, tüketim ve “israf ekonomisi”dir.
Türkiye’nin 500 büyük şirketinin toplamı bile, ABD şirketi Wal-Mart kadar etmez. AKP döneminde, 500-600 kişi istihdam edecek bir fabrika olsun yapılamamıştır. Zaten AKP, Erbakan’ın “Önce ahlâk ve maneviyat, millî ekonomi, ağır sanayi, fabrika yapan fabrika” gömleğini değiştirerek ve dünya sistemine entegre olmayı kabul ederek iktidara gelmiş; “kapitalist gibi üretmeden kapitalist gibi tüketmeyi ve kapitalistçe yaşama”yı azgınlaştırmıştır. AKP döneminde, kişi başına düşen millî gelir 4 kat artmış, Türkiye, DP, AP, ANAP dönemlerinde olduğu gibi yılda ortalama % 4 büyümüş, fakat bunlar, sıkı malî politikalar sebebiyle maaşına ancak enflasyon oranında zam alabilen memur, işçi, emekli gibi ücretli kesime yansımamış, ancak holdingler 4 kat büyümüş, yani millî gelirdeki artış zenginlere gitmiş; gelir dağılımında uçurum, 4 kat daha derinleşmiştir.
AKP ekonomisinin en önemli bir dayanağı, ülkeye giren ve temel yatırıma yönelen değil, bankalarda ve borsada faizle kazanan sıcak paradır. Bu dönemde Türkiye’ye 80 milyar dolar civarında sıcak para girmiş, AKP’den önceki 11 yılda sıcak para Türkiye’den 56 milyar dolar kâr ederken, AKP döneminde bu “faiz lobisi”nin kârı 100 milyar doları aşmıştır.
AKP döneminde, önceki iktidarların kurdukları tesisler, KİT’ler satılıp özelleştirilmiş, özelleştirmeden 80 milyar dolar elde edilmiştir; fakat AKP’nin 12 yılda yaptığı bütün hizmetlerin toplamı, bu kadar bile değildir. AKP döneminde dar gelirliler üzerinde kandırıcı etki yapan bir faktör, milyonlarca esnaf ve çiftçinin Bağ-Kur ve İş-Kur gibi kuruluşlardan emekli maaşı alıyor olmasıdır. Bu kuruluşların hiçbiri, AKP’nin eseri değildir. AKP iktidarları, bir de, dar gelirlileri, ANAP’ın kurduğu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu (Fak-Fuk Fonu) üzerinden yaptığı sadaka kabilinden yardımlarla kendisine bağlı tutmuştur.
AKP ekonomisinde en büyük zararı tarım ve hayvancılık görmüş, Türkiye süt, et, kurbanlık hayvan ve saman ithal eder hale gelmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) aleyhinde Danimarka kaynaklı bir karikatür krizi yaşadık. Bazı “İslâm ülkeleri” tepki gösterdiler. Danimarka hükümeti hiç aldırış etmedi. Neden? Çünkü Arap dünyasının süt ürünlerini, ikisinin yüzölçümü Türkiye’nin 4’te 1’i bile etmeyen Hollanda ve Danimarka sağlıyor. AKP iktidarı ise, özür dilemeye dahi yanaşmayan dönemin Danimarka başbakanı Rasmussen’in NATO genel sekreterliğini onaylayıverdi. Oysa “hasta adam” olduğumuz II. Abdülhamid Han döneminde bile Peygamber Efendimiz (s.a.s.) aleyhindeki bir piyesin Fransa, İngiltere ve ABD’de sahnelenmesine mâni olmuştuk.
AKP ekonomisinin en önemli özelliği, şehirlerin dokusunu da mahveden ve tam bir rant kapısı olan inşaatlardır. Bankaların verdiği konut kredisi ile de insanlar borçlanmaktadır. Bakanlar Kurulu kararlarının %60’ının imar ile ilgili olması ve sürekli değiştirilen ihale kanunları, bu konuda önemli bir göstergedir. Bir gün bu sürecin İspanya ve ABD’de olduğu gibi patlayacağı açıktır. Hizmet etmek, doğru zamanda, doğru yerde, doğru olanı, doğru şekilde yapmaktır. Marmaray, İstanbul trafiğini rahatlatmak için yapıldı. Marmaray’ın yapılmaya başlandığı 2004 yılında mı, yoksa bugün mü İstanbul trafiği daha çekilmez? Elbette bugün. Yapılanlar, şehir planlamacılığı, sosyal politikalar, göç, tarım ve hayvancılık gibi başka faktörlerle bir arada ele alınmazsa, hiçbir problem çözülmez.
İşte, birkaç temel maddede “Çalıyor ama çalışıyor”un resmi.
--alıntı--
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?