4 ocak 2015 beşiktaş galatasaray maçı

camelblack
kartal sözlük yazarları ile gidip yerinde izlediğim müthiş maç. evet, bana göre muhteşemdi. taraftar sayısı az, zemin bok gibi, hava kötü, oyuncular kötü, hakem yanlış kararlar aldı, herkes üzgün, ben de üzgündüm ama bu haliyle bile çok iyiydi. niye, çünkü gittiğim ilk maçtı. ilk kez o kadar beşiktaşlıyı birarada gördüm. [ybkz]swh[/ybkz] birbirinden değerli binlerce insan vardı orada. en özelleri ise benim yanımdaydı. maçın bir kısmını izledim, bir kısmında yanımdaki insanlara baktım, bir kısmında doğu ve batı tribününü izledim. yağmur hiç durmadan yağmasına rağmen şapkamı takmıyordum, görüntümü engellediği için. sık sık dingoc'tan fırça yiyordum şapka takmadığım için ama napim, herkesi görmek istiyordum. ya arkadaş, maç berbattı, 90 dakika boyunca bir kişinin bile yüzü düşmez mi? düşmedi lan işte, herkes son dakikaya kadar coşkuyla izledi. eleştiriler tabii ki oldu, olmaz mı. takımı, oyuncuları, hakemi, misafir takımı eleştirenler oldu sağımda solumda. haklılardı belki de. ama yemin ediyorum hepsi cümlenin sonunda "ne olursa olsun biz arma için buradayız" diyorlardı. işte o son cümleyi kurduklarında, öncesinde söyledikleri şeylerin hiçbir anlamı kalmıyordu. stattan çıktığımızda yerler çamur. dedim ya, ilk kez gidiyordum maça. ben ilk kez maruz kaldım o boktan yola. ya diğer insanlar? onlarca belki de yüzlerce defa o stada gittiler, o çamurlu yolu defalarca kez geçtiler. bi kez bile "bi daha siksen gelmem" demedi hiçbiri. o akşam takım kötüydü. beşiktaş bu, daha kötü maçları olmadı mı? daha kötü havada daha berbat maçlar da oynadı bu takım. ama sağımdaki solumda o güzel insanlar o akşam da stattaydı, geçen akşam da. hep gittiler, yine gidecekler. arma aşkı için çünkü her şey. şu yazıda bahsetmiştim, manevi olarak neleri sevdiğimi. (bkz: #339271)
bizim ki de sevgi ama dediğim gibi, bizimki yalandanmış. yensek de yenilsek de, hava buz gibi olsa da, yollar çamur olsa da her maça arma peşinde oldukları için giden bu güzel insanların sevgisinin yanında bizimki yalan kalıyor. yazarların isimlerini de nicklerini de vermek istemiyorum. hepsi, ayrı ayrı güzeldi. hepsi birbirinden daha iyiydi. hepsinin farklı farklı güzellikleri, iyilikleri dokundu bana. ortak noktaları ise bakışları aynıydı. yemin ederim aynıydı. birisi 11 aylık bebeğini bırakıp gelmiş, öbürü anneannesi kaza geçirmesine rağmen dönmemiş, maça kalmış, binlercesi yüzlerce kilometre öteden beriden gelmiş, hepsi fedakarlık yaparak gelip izlemişti maçı. bu insanların hiçbir beklentisi de yok. en güzel yanı da o. milyon eurolar alan oyuncularımız kendini resmen bilerek oyundan attıklarına üzülüyoruz sadece. o adam aldığı paranın hakkını versin, bunca insan yine o çileye rağmen gider maça zaten. neyse maçla ilgili konuşmak istemiyorum. yorumları yapanlar yapmış zaten.

aydın'dan kalkıp gitmiştim ben de maça. henüz istanbul'a varmadan başladı beşiktaş'ın güzelliği. belki de hep böyledir bilmiyorum, okuyunca güleceksiniz belki ama ben ilk kez karşılaştığım için çok s evindim mutlu oldum, o yüzden anlatma gereği duyuyorum.
firma otobüsü ile yalnız başıma kalktım geldim istanbul'a. bu sözlükteki güzel insanların desteği ile. 10 saatlik yol. gece onikide yorgun argın binmişim otobüse. otobüste de hiç uyuyamam ben, yine uyuyamadım. saat sabahın yedisi. hava henüz yeni aydınlanıyor. araç feribota bindi. ben sarhoş gibiyim. yolda hiç uyumayınca sarhoş gibi oldum. iki büklümüm. dedim bari yukarı çıkıp çay içiyim, soğuk hava çarpsın, iyi gelir belki.
otobüsten indim, üst kata çıktım. kapıyı açıp içeri girdim. kafamı kaldırdığımda göğsünde kutsal arma olan yüzlerce insanı gördüm. noluyo amk. rüya mı lan. olimpiyata mı geldim kendi kendime diyorum. sersemim ya, serap falan sandım ciddi ciddi. neyse çayı aldım, onları izlemeye başladım belgesel gibi. benim üzerimde beşiktaş'a dair hiçbir şey yoktu maalesef. alamadım. orjinalini almayınca da hiç almamak daha iyi. çakma ürünleri almak hainlik etmek gibi bence. neyse arkadaşlar çaylarını içip dışarı çıktı. fetibotun kıç tarafında toplandılar, vurdular davula, haykırdılar sevdalarını. ben durur muyum aq, hemen girdim aralarına. birisi "hayırdır noluyo" der gibi kaş göz işareti yaptı. dedim ben aydın'dan geliyorum, maç için geldim. he iyi dedi, attı kolunu omzuma, bağırmaya devam ettik. çok başka bir şeymiş, tarifi mümkün değil, betimleyemiyorum o yüzden. gebze'ye yaklaşınca bu sefer feribotun ön tarafına geçtik, meşaleler yandı, haykırışlar devam etti. istanbul'un nüfusuna birkaç saatliğine de olsa iki yüz güzel insan daha dahil olacaktı. kıyıya yaklaşınca indik aşağıya, abilerden biri "seni bizim otobüse transfer edelim." dedi de bu güzel teklifi kadıköyde arkadaşımla buluşacağım için reddetmek zorunda kaldım. onlar da izmir torbalı'dan iki otobüs gelmişler maç için. hepsi çalışan, +30 yaşında insanlar. çoğu evli barklı. taa torbalı'dan arma peşine düşmüşler.

iyi ki beşiktaşlıyım, iyi ki o insanlarla tanışma şerefine eriştim. ailem gibi oldular. gibi'si fazla hatta. sağolsun hepsi.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol